• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     
"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir" (Mücadele Süresi; 58).




Haftanın Konusu: Hacer anamız. Hacer anamız çok mübarek bir insandı, bu yazımazda da onu ve onun üzerinden insanlığa verilmek istenen mesajları ele alalım inşallah. Rabbimiz hacer anamızı hayatımızın merkezine sokmuş, hiçbir kadını sokmamış ama hac ibadeti üzerinden onu sokmuş, buradan da onun insanlık için önemini, Allah katındaki değerini siz çıkarın.
Kader hakkında sizin bilmeniz gereken, bizler önden yazılmış bir kitabın figüranlarıyız. Senarist kitabı yazmış, sonrası bunun bir sahnede hayat bulması, canlanmasını istemiş. Yeryüzü işte o sahne, bizlerde o kitabın içindeki aktörleriz. Yaratıcı ilk yaşantımızı baz alarak, bizlere roller ve içinde yer alacağımız sahneleri yazmış, bizde bu hayatta o senaryo doğrultusunda oynuyoruz. Hayat bir tiyatro sahnesi ve bunun senaryosu, her sahnede neler söyleceğimiz neler yapacağımız baştan yazılmış ve çizilmiş. Neye göre; bir önceki hayatımızdaki performansımıza göre. İlk insandan son insana kadar herşey tek bir hikayenin parçası, o da cenneten kovulmak ve yeryüzünde imtihan edilmek. Tüm insanlık tek bir hikayenin parçası olduğu içinde yazar, kitabın içinde yer alan tüm olayları herkese hitap edecek herkese mesaj içerecek şekilde yazmış, sonrada o mesajları taşıyacak, yeryüzünde hayat bulmasını sağlayacak aktörleri belirlemiş. Örneğin ibrahim as üzerinden verilen mesajlar farklı, hacer anamız veya ismail as üzerinden bizlere verilen mesajlar farklı. Biz bu yazımızda hacer anamızı analiz edeceğiz, çünkü hacer anamız arada biraz gariban kaldı, bize olan katkısı arada kaynadı gitti. Biz bu yazımızla o hatırlatmayı yapmaya, hayatımıza olan katkısını size anlatmaya çalışacağız, umarız sizin için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olur.

Şimdi burası çok önemli; bir olaydan ne kadar çok insanın etkilenmesi isteniyorsa, o sahne o kadar çok kişiye hitap edecek, o kadar çok kişinin kendisine pay çıkarabileceği şekilde yazılmış. Örneğin hacer anamızın kaderine neden çöle sürgün edilmek, safa ve merve arası koşuşturmak yazıldı? Bu olaylar haccı ortaya çıkaracağı, haccında tüm insanlığa hitap edeceğine göre, demek hacer anamızın yaşadığını tüm insanlık yaşayacak ki, onun üzerinden bizlere belirli mesajlar veriliyor, bu olaydan belirli dersler çıkarmamız isteniyor.

Buradan hangi dersi çıkarmamız isteniyor; denge. Hacer anamız kadersel olarak uç noktaları temsil ediyor. Hacer anamız öylesine bir kadere sahipti ki, o kader onu hayatın bir uç noktasından diğer uç noktasına sürükledi. Örneğin; köleydi, sonrası hanımefendisinin kocasıyla evlendi. Bir uçtan diğer uca sürüklendi. Zıtlıklar ama onu orada da bırakmadı, köleyken hanımefendisinin yumuşak muamelesine maruz kalırken, hanımefendisinin kocasıyla evlendiğinde bu sefer dışlanma enerjisine maruz kaldı. Bir ailenin bir parçası oldum derken, çöle ve yalnızlığa itildi. Kader onu sürekli hayatın bir ucundan diğerine sürükledi, orta yol bulmasına müsaade etmedi. Örneğin; ya köle ya hür demedi, ya köle ya da dışlanma dedi. Hacer anamızın bu şahsi kaderi üzerinden de Rabbimiz insanlığa bir mesaj veriyor; nasılmı? Safa tepesi sert kayalıklardan oluşur, merve ise yumuşak topraktan, ikisi arası mesafe ortalama 400m, bu ikisi arasınada hacer anamız hz ismaili koyuyor ve bu iki tepe arası gidip geliyor. Birbirine zıt iki tepe, sert kayalıklar hayatın bir ucunu, yumuşak kayalıklar ise diğer ucunu temsil ediyor, hacer anamızda hayatta kalabilmek için bu ikisi arası gidip geliyor. Kader onu hayatın bir uç noktasından diğerine sürükleyip dururken, şifayı nerede buluyor; ortada, hz ismaili koyduğu yerde.

Haccın bize verdiği mesajlardan birisi işte bu, hayat sizi bir uçtan diğerine sürükleyecek, belki hacer anamız kadar kölelik
gibi en uç noktalara savurmayacak, ama hayat sizi iyi ve kötü, mazlum ve mağdur, sert ve yumuşak, zengin ve fakir, işveren ve işci gibisine sürekli iki uç arası savuracak, Allahta hacer anamız üzerinden bize diyorki, huzur orta yolda diyor, ne fazla sert ne de fazla yumuşak, ne fazla eli sıkı ne de fazla gevşek, bu hayatta ortada bir yol tutun kendinize diyor. Nitekim hacer anamızda o huzuru o hayat suyunu o iki tepeden birisinde bulmadı,
ki bulabilirdi de, uzaktan birilerini görüp onlardan yardım alabilirdi, olmadı ama, o iki tepenin ortasında, hz ismaili yerleştirdiği yerde buldu. Değerli arkadaşlar; hac ibadetini hz ibrahim üzerinden okuduğumuzda, ki hacla ilgili yazımızda okuduk, bize verilen mesajlar; verilen sözü yerine getirmek, sihir ve büyü, bir can hakkı kazanmak, hacer anamız üzerinden hac ibadetini okuduğumuzda ise bize verilen ilk mesaj orta yolu bulup, denge içinde bir hayat sürdürmek. Örneğin; eğer içinde yaşadığınız toplumun ortalamasının üstünde bir hayat peşindeyseniz, bilinki o hayatta huzur bulamayacaksınız. Gerek maddi gerek manevi, statü ve makam buna ne derseniz, toplumun ortalamasının üstünde bir konumda olma hayaliniz varsa, bilinki o hayal size huzur getirmeyecek. Rabbimiz, ben müslümanları tüm olup bitenlere şahit kılacağım diyor, ama hangi müslümanları; dengeli ve ölçülü, orta hal yaşayan Müslümanları. "Böylece sizi, insanların üzerine şahit olmanız ve peygamberin de sizin üzerinize şahit olması için, sizin dengeli ve ölçülü, orta yolu tutan bir toplum olmanızı istedik..." (Bakara Süresi; 143).

İslam dini aşırılıklardan uzak, orta hal bir yaşantı ve davranış biçimi benimsememizi istiyor, hacer anamız üzerinden bize verilen en büyük mesajlardan biriside bu.
"Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun" (İsra Süresi; 29). "Onlar, sarfettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar" (Furkan Süresi; 67). "Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinide alçalt (bağırıb çağırarak konuşma), çünkü seslerin en çirkini, elbette ki eşeklerin sesidir" (Lokman Süresi; 19). Gelelim buradan bize verilen bir diğer mesaja; hacer anamız hayatın bir ucundan diğerine
acımasızca savurulurken, aradığı huzuru ve rızkı nerede buldu? Hz İsmailin ayakların ucunda buldu.

Not: İslam dini herşeyin bir ölçü içinde ve birbirine uyum içinde yaratıldığından bahseder. İnsan bazen çevresiyle ile bu uyumu kaçırıyor, sadece sosyal hayatımızda değil, aynı zamanda atomar boyutta. Örneğin yeryüzünün titreşim frekansı 7.83hz. Buna aynı zamanda Shuman frekansı diyorlar. Bu detayları sizin bilmeniz önemli değil, önemli olan içinde bulunduğumuz tabiatın bir kalbi olduğu ve attığı ve bizlerinde buna uyumlu atmamız gerektiği. Örneğin bir atomun içindeki elektronların, çekirdeğin etrafında dönmesi;

                   

Bunun büyük ebatına baktığımızda, gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü görüyoruz.

    


Tavaf yaptığınız zaman bizde bir merkezin etrafında dönüyoruz;

             

En küçük parçacıktan (atom), evrenimizdeki en büyük parçacığa kadar (gezegenler) her biri bir merkezin etrafında dönüyor, hacda bizim yapmaya itildiğimizde bu, bir merkezin etrafında dönmek, neden; evren belirli bir titreşimde hareket ediyor, biz yaşantımız ve günahlarımızla o doğal titreşim frekansımızı kaybettik, içinde bulunduğumuz tabiatla yeniden uyum içinde olmak, çevremizle tekrar o ahenki yakalamak, hastalık ve günahların yıprattığı bedenimizin atomlarını gezegenlerin frekansıyla tekrar uyumlu hale getirmek için tavaf yapıyoruz. Haccın bize vermek istediği en önemli mesajlardan birisi denge içinde bir yaşam sürdürmek diyoruz ya, tavafta işte bunu sağlıyor, bizlere reset atıp doğal frekansımıza geri getiriyor, içinde yaşadığımız evrenle tekrar uyumlu hale getiriyor. Örneğin gusül abdesti. Gusül abdestide dengisi bozulmuş atomları, doğal konumuna geri getirmek için indirilmiş bir ibadet. Denge, denge ve denge, lütfen denge içinde bir hayat yaşayan, uç yaşantılardan uzak durun. Hacer anamız üzerinden bizlere başka ne mesajları veriliyor;

Kapalı rızıkları çocuklar açar mesajını veriyor. Eğer rızkınız kapalıysa, çocuk edinin çünkü o çocuklar o kapalı rızıkları açar diyor Rabbimiz. Hac ibadeti belirli olayların yaşanmışlığı üzerine dayanır, yaşanılan her olayda öylesine yaşanmadı, insanlık hangi mesaja ihtiyaç duyuyorsa o mesajları ve hangi sıkıntılarla yüzleşecekse o sıkıntılara çözüm içerecek şekilde yazıldı. Örneğin; hacer anamızın kaderi tıkanıktı, o kader onu sürekli bir olumsuzluktan diğerine sürükleyip duruyordu. Onun kaderi dışlanma, aç ve açıkta kalma, sahipsiz kalma, ezilme, mağdur edilme, haksızlıklara uğrama gibisine günümüzde de bir çok kadının maruz kaldığı olayları içeriyordu. Kaderin bu acımasızlığınıda ne berteraf etti; hz ismail. Zemzem suyu sert bir kayadan çıktı, o sert kaya içinde bulunduğumuz o acımasız hayatı temsil ediyor, bir çocukta kaderin o acımasızlığını yumuşattı, hacer anamızın hayatına bir serinlik bir hayat suyu bahşetti. Çocuklarımızın kaderimiz üzerinde böylesine güzel bir etkisi var, bypass ameliyatı gibi, bizim kaderimiz tıkandığında onların kaderi üzerinden beslenmeye devam ediyoruz. Bu tüm anneler için geçerlimi; elbette değil. Bu hacer anamız gibi, safa ve merve arası koşuştururken çocuğunu gözünden ayırmayan anneler için geçerli, çocuğunu başkalarına bırakıp yeryüzü nimetleri, zevki sefası peşinde koşanlar için değil. Hacer anamız üzerinden bize başka ne mesajı veriliyor;

Değişim enerjisini bize aktarıyor. Hacer anamız kölelikten hürriyetine kavuştu, sonrasıda çölün ortasına bırakıldı. Birilerin yaşadığı bir yere değil, canlılardan arınmış bir yere yerleştirildi. Bu da değerli dostlar sıfırdan bir hayata başlamayı, yokluktan birşeyi kurmayı temsil ediyor. İbadetler hakkında ne demiştik; bir ibadeti kim açığa çıkardıysa, o ibadeti uygulayanlar o kişinin enerjisinden besleniyor demiştik. Örneğin; bizler hacca gittiğimiz zaman farklı ritüeller yapıyoruz, her bir ritüeli farklı birisi açığa çıkardığı içinde her bir ritüelden farklı bir enerji yükleniyoruz. Hacda yüklendiğimiz enerjilerden bir taneside yokluktan birşeyleri inşa etme enerjisi. Biz hacca gidip sa'y yaptığımızda hacer anamızın enerjisini yükleniyor, o enerjide bizlere yoktan birşeyleri kurma ve inşa etme imkanını sunuyor.

Bilinçaltı terapistleri hayatta birşey elde edebilmeniz için ilk önce onun enerjisini içinizde açığa çıkarmanız, siz buna inanmanız, hatta kağıda yazmanız, şu kadar tekrarlamanız gerekiyor diyor ya, burada yaşananda buna benzer birşey.
Bilinçaltı terapistlerin yandıldığı nokta ama; onlar soyut boyut ile somut boyutu karıştırıyor, daha doğrusu farkı bilmiyor. Birşeyin ilmine vakıf olmadan, kulakdan duyma bilgilerle uzman kesildiğinizde, o ilmin inceliklerini bilmeniz zaten mümkün değil. Beynimiz soyut boyuta hitap ediyor, bedenimiz ise somut boyuta, hangi boyuttan nimet bekliyorsanız o boyuta hitap eden beden parçacığınızı kullanmak zorundasınız. Örneğin; somut boyutta bir nimeti elde etmek istiyorsanız, bilinçaltınızı değil, azalarınızı çalıştırmak zorundasınız. Cinlerin bilinçaltı olayına neden bu kadar meraklı olduğunu şimdi daha iyi anladınızmı; kişi bilinçaltı üzerinden birşeyler istedikçe soyut aleme, yani cinler alemine tohum ekiyor onların yaşam alanını yeşertiyor, karşılığınıda onlardan alıyor.

Şimdi; rızkın sahibi Allah. Allahta o rızkın bedelini ödemeden kişiye o rızkı indirmiyor. Neden; bedava diye birşey yok, haketmeniz gerekir diyor. En basiti, eğer Rabbimiz rızkı bol bol verseydi, kulları şımarırdı. "Allah, kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir" (Şura Süresi; 27). Allahu Teala her bir rızık için bir çaba göstermemizi istiyor. En basiti, o rızkın değerini bilmek ve anlamak için. O bedeli nasıl ödeyebiliriz; fiziki bir emek vererek. Siz o alanda emek veriyor, fiziki çaba gösteriyorsunuz, o çaba ve yorgunluk yeryüzünde kalıyor, o çabanın enerjisi ama göğe yükseliyor, Rabbimizde o enerjiyi bir ödeme yöntemi olarak kabul edip size o rızkı indiriyor.
Yeryüzü belirli fizik kanunlarına göre inşa edilmiş, bu kanunlardan biriside değişim için ortada bir enerji olması gerektiği. Gerek bedenimizin çalışması için ihtiyaç duyduğumuz kaloriler, gerek kullandığımız elektronik cihazlar, birşeyi çalıştırabilmek için ortada enerji olması gerekiyor. Allahu Teala bir nimeti bir bedel karşılığında veriyor, bedel olarakta enerjiyi kabul ederim diyor. Hangi enerjiyi; hangi alanda nimet istiyorsak, o alanda fiziki çaba gösteriyorsunuz, o çabanın açığa çıkardığı enerjiyide Rabbim kabul edeceğini söylüyor. Ne kadar enerji sarfetmemiz gerekiyor; bu nimetten nimete değişiyor, her nimetin bir bedeli var, bazıları için 100 yıl emek, bazıları için 40 yıl, bazıları için 60 yıl sabır vs, o nimetin bedeli neyse, yeryüzünde biz onun fiziki çabasını veriyoruz, fiziki çaba yeryüzünde, enerjisi ise göğe çıkıyor ve o rızkın bedeli olarak kabul ediliyor.

Rabbimiz rızkı çalışana değil, dilediğime veririm diyor, bunu nasıl anlamalıyız? Kişinin rızkı sadece kendi ameli doğrultusunda hesaplanmıyor, kendisinden önceki 3 nesilde hesaba katılıyor, dolayısıyla ektiğinizi biçemiyorsunuz, dört nesil olarak ne ektiyseniz ancak onu biçebiliyorsunuz. Eğer rızkınız sadece sizin çabanız doğrultusunda hesaplanıp inseydi, o zaman Rabbimiz çalışana veririm derdi, ama durum öyle değil, sizinle birlikte atalarınızında ameli masaya yatırılıyor. Bilinçaltı terapistlerin size masal anlattığını şimdi daha iyi anladınızmı; siz ne kadar kendinizi bir rızka şartlandırırsanız şartlandırın, o rızık size inmeyecek çünkü rızık bir bireyin çabasına göre değil, dört nesillik bir sülalenin ortalama çabasına göre iner.

Bu haksızlık değilmi hocam diyorsanız; değil, bu hayatta bizler iki defa rızkımızı kendi kendimize temin edememe çağıyla yüzleştiriliyoruz, hayatımızın ilk 10-15 yıl ve son 10-15 yılı. O dönemlerde hayatta kalabilmemiz içinde Rabbimiz insanlığı dört sülalelik guruplara ayırmış, hepiniz aynı geminin içindesiniz, birbirinizden beslenin birlikte o süreci atlatın demiş. Örneğin; hayatınızın ilk 20- 25 yılını atalarınızın omuzundan geçindiyseniz, onlar sizi askere onlar sizi evlendirdiyse, siz çalışır ve yeryüzü nimetlerin peşinde koşarken, onlar çocuklarınıza bakıyorsa, siz bu kadar çok onlardan besleniyor veya beslenmişken, kader herhalde sizi kendi başınıza ele almayacak. Siz bir örgütsünüz diyecek ve amellerinizi topluca ele alacak, ki örgütlerde, mesela fetö veya süleymancılar gibi örgütlenmelerde Allah bunu yapıyor, bunların amellerini topluca ele alıyor, yani birisi bir yerde bir pislik yapıyorsa, bu hepsine yazılıyor. Dört nesil amel birbirine böylesine karıştıysa, o sülalede kimin ne kadar alacağı nasıl belirleniyor; bunu levh-i mahfuz hesaplıyor, sonrası Allahın onayına sunuyor, burada da Rabbimiz makamın ağırlığını kullanıp iyilikte önde olanlara bir ayrıcalık tanıyor. Nasıl ayrıcalık tanıyor; beşeri çaba dışında iyiliklerine bakıyor. Örneğin; kişi beşeri çaba gösteriyor, ama atasal yüklerden ötürü o rızka ulaşamıyorsa, o zaman Allah kişiyi belirli ibadetlere sürükleyip (zekat ve hac gibi), o ibadetler üzerinden o nimete ulaşmasını sağlıyor. O ibadetler o tıkanıklığı kaldırıyor ve/ veya bypass ediyor ve kişi arzu ettiği rızka ulaşıyor.

Çalışmanız o rızkı elde edeceğiniz garantisini size vermiyor, çünkü ortada atasal yükler var. Çalışmanızın karşılığını alabilmek için, ilk önce iyilik ve ibadetlerle o atasal engelleri ortadan kaldırmanız gerekiyor. O
iyilik ve ibadetleride Allah herkese nasip etmediği için, rızık çalışana değil, Allahın dilediği kula iniyor diyoruz. Örneğin; bir nimetin size ulaşması sizde açığa çıkması için 40 yıl emek, 20 yıl sabır vs gibisi enerji sarfı gerektirdiğini, sizinde bu sabrı bu emeği ve bu yılları sarfettiğinizi ama halen o rızka ulaşamadığınızı veya sarfetmeye imkanınızın olmadığını varsayın, bu durumda iyilikler veya belirli bir ibadetleri yerine getirerek kaderinizdeki o tıkanıklığı kaldırıp o rızka ulaşabilirsiniz. Hangi ibadetle diye soruyorsanız; elbette, hac ibadeti.

Sizin anlamanız gereken, rızıklar bizlere enerji karşılığında iniyor. Birşeyi elde etmek için sarfettiğiniz enerjiyi bir para birimi gibide düşünebilirsiniz. Somut boyutta arzu ettiğiniz bir rızık içinde somut boyutta geçerli enerji sarfetmeniz, yani para birimi kullanmanız gerekiyor. Mesela o nimeti bilinçaltında var eden birisi size birşey kazandırmaz, çünkü siz bilinçaltında o nimeti elde etmek istemiyorsunuz, yeryüzünde elde etmek istiyorsunuz. Dolayısıyla o nimeti bilinçaltında açığa çıkaranları değil,
fiziki çabasıyla o nimeti yeryüzünde açığa çıkaran kişileri kendinize rehber almanız gerekiyor. Zenginliğin veya şifanın sırrı bizde var deyip, kendilerine bir fayda olmayan, sadece hayal satan kişileri kendinize rehber kılmayın, o nimetleri elde etmiş insanları kendinize rehber kılın. Varmı böyle birisi, tüm hayallerimizi gerçekleştirebilecek, manevi ve maddi tüm zenginliklerin enerjisini içinde barındıran birisi; var, hacer anamız. Hacer anamız o çölün ortasında şehirlerin anası olan Mekkenin, ümmetin peygamberi, kuran-ı kerim ve kabe'nin ortaya çıkmasına vesile oldu, halifeliklerin ve imparatorlukların açığa çıkmasına sebep oldu. O gariban kadının enerjisini aldığınızda size açılacak kapıların sınırı yok. O gariban kadın çok muhteşem ve Allah katında çok hayrlı şeylere sebep ve vesile oldu, onu rehber edindiğinizde sizde o muhteşemliği yakalayabilirsiniz.

Örneğin; Allahu Teala Mekkeyi şehirlerin anası olarak tanımlıyor, çölün ortasında o şehrin ortaya çıkmasına sebep olanda hacer anamız. "Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar" (En'am Süresi; 92). Hacer anamız şehirlerin anasını ortaya çıkardıysa, kendisini annelerin annesi olarak sayabilirmiyiz; evet, sayabiliriz. Bunu hak eden birisi varsa, hacer annemiz mutlaka ilk sıraya geliyor.


Başkasının bir ömürlük enerjisini kopyalamak, yaşadığı sıkıntıları yaşamadan, tükettiği ömrü tüketmeden aynı başarıyı yakalamak bu kadar kolaymı; elbette kolay değil, ama hacda bu mümkün! Siz hacca gidip safa ve merve yaptığınızda, o enerjiyi yakalamanız mümkün. O yüzden hac, hac ve hac diyoruz. Ne için insana hac farz kılındı, Allahın ona ihtiyaç duyduğundanmı; hayır, biz insanların ona ihtiyaç duyduğundan. Hacca gitmemiz bize farz kılındıysa, bunun altında bizim hayrımıza nice şeylerin olduğunu bilmeliyiz, bunuda genç yaşta yaptığımızda bunun bizim yararımıza olduğunu anlamalıyız. Örneğin; 60 yaşında gitmişsiniz, ömür gitmiş, yaşamanız gerekenleri yaşamışsınız, o saatten sonrası değişim enerjisini hacdan alsanız ne fark eder almasanız ne. O yüzden genç yaşta gidelim inşallah.

Buradan da ne dersi çıkarmalısınız; bu hayatta kaderinizin değişmesini istiyorsanız, 180 derece hayatınızın değişmesini istiyorsanız Safa ve Merveyi ihramdan sonrasına bırakmayın. Safa ve Merveyi haccın bir farzı olarak kabul edin, ki öyle, Sa'y yapıp hacer anamızın enerjisiyle bağlantı kurun ve o değişim enerjisini bedeninize yükleyin. Bilinçaltında birşeye inanmanız değişim getirmez, çünkü soyut inanç somut boyutu etkilemez. Soyut inançla siz sadece cinler alemine tohum ekersiniz, o kadar. Eğer madde aleminde değişim istiyorsanız, madde alemine tohum ekin, siz ekemiyorsanız veya ekiyor ama sürekli engelle karşılaşıyorsanız, o zaman tohumu ekip yeşertenlerin enerjisinden beslenin. Değerli arkadaşlar; hac ibadetinde belirli ritüeller yapmanız sizden bekleniyor, bu ritüeller arasında da sadece Safa ve Merve yeryüzü nimeti veya yaşantısıyla ilgili, dolayısıyla yeryüzünde hayatınızı değiştirmek istiyorsanız mutlaka Safa ve Merve ritüelini yerine getirin. Hacda Allahtan yeryüzü nimetleri istenmemesi gerekiyor, bu genel bir kural, fakat hayatınızın olumlu anlamda değişmesini istiyorsanız mutlaka Safa ve Merve (Sa'y) yerine getirin. Hacer anamız üzerinden bize başka ne mesajı veriliyor;



Devamı gelecek....- 24.06.2025

kelimelerden türemiş hurafeler