• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 






Not: yazımızın 4. ve son bölümünü ekledikten sonrası, bir hafta sizleri yazımızın son bölümüyle baş başa bırakacağız, sonrasıda üye girişini aktif edeceğiz, şimdiden tüm okurlarımızın bilgisine. Üyelerimize verdiğimiz söz doğrultusunda sadece üyelerimizle devam edeceğiz inşallah.

Haftanın konusu:
kefaret oruçları neden en az 10 gün tutulmalı, bu yazımızda bu konuyu ele alacağız inşallah, umarız sizin için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olur. Bilgilerin tekrarı niyetine yazımıza temel bilgilerle başlayacağız, sonrada sorumuzun cevabına geçeceğiz.

- Yazımızın birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerini kefaret başlıklı bölüme ekledik, g
elelim 4 bölümlük yazı serimizin son bölümüne, neden oruç ve neden en az 10 gün oruç tutmamız gerektiğine;

Oruç ile üzerimizdeki borçlar ödenirmi? Oruçla ilgili Ayetleri okursanız, genelde o Ayetlerde bir yanlıştan ve bunun bedelini ödemeniz gerekmekten ve ne tür bir ödeme kabul edildiğinden bahsedilir. Ayetlerin ödeme olarak kabul ettiği yöntemlerden biriside oruç. Örneğin;

"Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (Nisa Süresi; 92).

Bir yanlış sonrası o yanlışın kefaretini ödemekle ilgili Ayetleri dikkatle incelerseniz, ödeme olarak zikirler, hatimler vs kabul edilmiyor, dolayısıyla bir sıkıntıya düştüğünüzde doğru ödeme planını seçin, aksi takdirde ödemeniz kabul edilmez. Ödemeniz kabul edilmezse ne olur; sıkıntınız üzerinizden kalkmaz.

Üzerimizde bir borç olduğunu nereden anlıyoruz? Yaşadığımız sıkıntı ve zorluklardan anlıyoruz. Yaşadığınız her sıkıntı ve zorluk üzerinizdeki bir günah borcundan kaynaklanıyor.

Yaşadığımız sıkıntıların günahlarımızdan kaynaklandığını nereden anlıyoruz? Ayetlerden anlıyoruz. Nasıl anlıyoruz; bazı Ayetler bu sorunun cevabını doğrudan veriyor, bazıları ise dolaylı yoldan. Örneğin; başınıza ne geliyorsa kendi elinizle işlediğinizden ötürü geliyor diyen Ayetler bunu doğrudan söylüyor. Örneğin; "Ey iman edenler! Üzerinizdeki kendi nefislerinizdendir. Siz doğru yola eriştiğiniz takdirde, sapan (kimseler) size zarar veremeyeceklerdir. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir (Maide Süresi; 105). Bunun gibi Ayetler ise bizlere bu sorunun cevabını dolaylı yoldan veriyor. Nasıl veriyor; bu Ayet bizlere yaşadığınız sıkıntılar
doğrudan günahlarınızdan geliyor demiyor, fakat temiz kalırsanız kimse size dokunmaz cümlesiyle aynı şeyi anlatıyor. Yani, temiz kalırsanız korunursunuz cümlesinden, günah işlerseniz size dokunulur anlamını siz kendiniz çıkarmanız gerekiyor.

Örneğin; yeryüzünde insandışı ırklar varmı? Hayır, yok. Olmadığını nereden biliyoruz? Kur'an-ı Kerimden biliyoruz;
"Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Şüphesiz o çok şükreden bir kuldu" (İsra Süresi; 3). Ne anlatıyor bu Ayet bize; bizlerin kimin soyundan geldiğini anlatıyor. Bu Ayet bizlere insandışı varlıklar varmı yokmu sorusunun cevabını doğrudan vermiyor olabilir, fakat kimin soyundan geldiğimizi söyleyerek dolaylı yoldan veriyor. Buradan da anlıyoruzki insan ırkından başka bir ırk yok. Örneğin; Kur'an-ı Kerim kıyamet anına kadar insanlığa hitap edecekmi? Edecek. Ayetlerin hükmü ve içeriği kıyamet anına kadar geçerliliğini koruyacakmı? Koruyacak. O zaman bu Ayetten anlıyoruzki kıyamet anına kadar ortalıkta reptilyan, uzaylı, anunnakiler vs varlıklar olmayacak, çünkü bu Ayet hepimizi bir kaynağa dayandırıyor, o da Nuh'un gemisinde taşınanlara. Çok karmaşık ve herkesin merak ettiği konulara Kur'an-ı Kerimin nasıl basit cevaplar verdiğini görüyormusunuz.

Madem cevaplar bu kadar apaçık ortada, neden o zaman bu insanlar kendilerini bu tür hurafe ve baatıl inançlara kaptırabiliyor, neden Ayetlerden bu cevapları çıkaramıyor? Çıkaramıyor, çünkü bazı bilgiler imanın esasları ve bunları Rabbimiz doğrudan vermiş, bazı bilgiler ise imanın esasları değil, onlarıda Rabbimiz dolaylı yoldan vermiş. Doğrudan verdiği bilgiler apaçık olduğu için sizin herhangi bir çıkarım yapmanız beklenmiyor, Ayet bilgiyi size doğrudan veriyor. Dolaylı yoldan verilen bilgilerde ise o bilgiyi sizin kendinizin çıkarmanız bekleniyor. Nasıl? İlim ve kalp temizliğiyle. Bu insanlarda bu bilgileri o Ayetlerden çıkaramıyorsa, o zaman bunlarda ya ilim yetersizliği mevcut ya da kalplerinde bir sıkıntı var ve doğruyu görmek onlara nasip olmuyor. 

Hocam, Nuh as'la birlikte farklı ırklarda gemide olmuş olamazmı? "Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık" (Tin Süresi; 4).
Allahu Teala insanı (hz Adem) yaratmış ve onu güzel bir biçimde yaratmış. Sonrada ondan eşini, ondan da nesillerini varetmiş; "Ey insanlar! Sizi tek bir kişiden yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkekler meydana getiren Rabbinize karşı, sorumluluğunuzun bilincinde olun" (Nisa Süresi; 1). O yüzden biz Müslümanlar soy konusunda rahatız, çünkü Rabbimiz kutsal Kitabımızda bizlere nereden ve kimden geldiğimizi net aktarmış. Bizleri yarattıktan sonrada Rabbimiz bizleri uyarmış, birileri o güzel yaratılışınızı bozmaya çalışacak demiş; "Allah şeytanı lânetlemiştir, o da “Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” demiştir. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinen kimse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur" (Nisa Süresi; 119).

Şimdi; ırkımız belliyken, şeytanın bu ırkı bozmak için elinden geleni yapacağıda ortadayken, ırkı bozuk veya bozulmuş olanları Rabbimiz o gemiye bindirerek kurtarırmı?
Sizi kırmayalım ve bir dakikalığına şeytanın avukatlığını yapalım ve gerçektende reptilyan veya anunnaki adında canlılar var ve soyları o dönemde yaşadı, bu durumda Rabbimiz o ırkların soylarını gemiye alıp insan ırkını bozacak, insanlığı insanlık dışına taşıyacak canlıları o gemide taşırmıydı? Taşımazdı.

Nuh as'a inanmış olsalar dahi taşımazmıydı?
Nuh as'a çok az kişi inanmıştı;"Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: «(Canlı çeşitlerinin)  her birinden birer çift ile -(boğulacağına dair)  aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti" (Hud Süresi; 40). O inanlar da insandı. İnsan olduğunu nereden biliyoruz; yine bir Ayetten. "(Kavmi, Nûh’a cevaben,) “Sana, (toplumumuz içerisindeki) hâli düşük kimseler (sıradan insanlar ve fakirler) tâbi olmuşken, (biz hiç) sana inanır mıyız!” dediler" (Şu'ara Süresi; 111). Ne muhteşem bir Kitaba sahibiz değilmi; Rabbimiz bizlere bir hikaye anlatıyor gibi gözükiyor, ama aslında o anlatımla günümüz çağın en baatıl inançlarını çürütüyor.

İnsanlık tarihinde iki dönem var, Nuh tufanı öncesi ve sonrası. Nuh tufanı öncesi uzaylılar, anunnakiler, reptilyenler vs bunlar varmıydı; yoktu, çünkü Allahu Teala bizlere hepinizi tek bir nefisten var ettim diyor. Bu durumda biz anlıyoruzki burada bir soy ağacı var ve soy ağacı tek bir kişiye dayanıyor. Siz uzaylı veya şu bu dediğiniz anda Allahın bize sunduğu soy ağacını reddediyor, hz Adem dışında da birileri var ve onlardan da soylar geliyor demiş oluyorsunuz. Nuh tufanı sonrası insan ırkına farklı ırklar bulaşmış olabilirmi; bu da olamaz, çünkü Rabbimiz bize hitap ederken şu veya bunun soyundan gelenler olarak hitap etmiyor, bizleri doğrudan Nuh gemisinde taşınanların nesilleri olarak hitap ediyor. Kutsal kitabımız tüm insanlığa hitap ettiği ve kıyamete kadar geçerli olacağı içinde, biz buradan anlıyoruzki şuan yeryüzünde yaşayan ve kıyamete kadar yaşayacak olan herkes Nuh as ve gemisinde olanların soyundan. O yüzden siz eğer şuan Nuh as'ın gemisinde taşınanlar dışında şunun ve bununda nesilleri ortalıkta dolaşıyor diyorsanız, bilinki kutsal Kitabımıza şirk koşuyorsunuz. Bu durumda size tavsiyemiz, şunun bunun kitabını kendinize rehber edinmeyin, Kur'an-ı Kerimi kendinize rehber edinin.

Uzaylılar yoksa, görünen UFO'lar ne? Bunlar birer hologram. Küresel çete covid virüsü üzerinden sizi aşılara nasıl zorladıysa, bunlar uzaylı istilası ve uzaylılar tehditi üzerinden sizleri yine birşeyleri yutturacaklar. Ha' bu arada, elbette bunlar bir gün gökte bir portal gösterecekler, o portaldan çıkan büyük bir uzay gemisi görüntüsü verecekler, sonrası NATO o bölgeyi hemen giriş çıkışlara kapatacak, ki hologram olduğu anlaşılmasın, sonrası bizlere uzaylılar ile ilk temas gerçekleşti, talepleri şunlar şunlar gibisine hikayeleri yutturacaklar. Neden bunu yapsınlar? En basiti ülkemizde gizemli bir şekilde 20-25 milyon insan ölürse, biz yapmadık, uzaylılar yaptı bahanesine sığınmak için. Bunu yutan olurmu; olmazmı, araştırmacı adı altında herkes çoktan bu uzaylı hikayerini yutmadımı? Bunların sahte olacağını nereden biliyoruz; her zamanki gibi yine Ayetlerden biliyoruz.
"Hani Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti" (Bakara Süresi; 30). Bu Ayet bize ne anlatıyor; yeryüzünün hakimi (halife) insanoğlu olduğunu anlatıyor. Bu Ayette kıyamet gününe kadar geçerliliğini koruyacağına göre, demek yeryüzünde insandan daha üstün varlık yok ve kıyamete kadarda olmayacak. Basit bir Ayet ile bu uzaylı saçmalığını nasıl çürüttüğümüzü görüyormusunuz? Bu küreselciler birşeyi pohpohluyor, sürekli gündemde tutuyorsa, burada insanlığa bir tuzak kurulduğunu zaten hemen anlayıp o işin peşine takılmamanız gerekiyor.
Aslında kutsal Kitabımız günümüz tüm inanç ve sorularına güzel, sade ve basit cevaplarla yanıt veriyor, yeterki insanlar açıp okusun, önyargısız dinlemeye hazır olsun. Böylesine muhteşem ve mucizevi bir kitabımız varkende kendi inançlarını anlatan sümerlilerin tabletleri veya tahrif edilmiş, eklemeler yapılmış İdris as'ın Kitabı gibi kaynakların peşinde koşmanın ne anlamı var; hiçbir anlamı yok.

"Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle göklerin ve yerin düzeni bozulurdu" (Enbiya Süresi; 22). "Allah çocuk edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı yoktur. Öyle olsaydı her tanrı, kendi yarattığını sevk ve idare eder, onlardan biri diğerine üstün gelmeye çalışırdı. Allah, müşriklerin yakıştırdıkları sıfatlardan uzaktır" (Mü'minun Süresi; 91). Bu Ayetler bize ne anlatıyor; farklı yaratıcılar ve farklı yaradanlar olsaydı, o zaman birisi diğerine üstün gelmeye çalışır ve düzen yok olur giderdi diyor. Örneğin; uzaylılar olsaydı ve onların yaradanı farklı birisi olsaydı, o zaman o yaratıcı bizim yaratıcımıza ve bizim yaratıcımızın yarattıklarına, yani bizlere ve yaşam alanımıza (yeryüzü) üstün gelmek için herşeyi yapardı. Uzaylı inancı olanlara basit bir soru sormak gerekiyor; uzaylılar olarak inandıklarını kim yarattı. Allah yarattı derlerse, bu Rabbimize bir iftira, çünkü Rabbimiz ben sadece cinleri ve insanları yarattım diyor. Eğer Allah yaratmadı, onlar daha kadim ve eski diyorlarsa, bu sefer bu geri zekalılar Allaha yalancı demiş oluyor, çünkü Allah, eğer öyle birşey olsaydı o zaman her yaratıcı kendisini üstün kılmak için diğerine oyun oynardı diyor. Örneğin; siz yeryüzüne dıştan hiç müdahale olduğunu gördünüzmü? Görmediniz. İşte Allah bunu kastediyor, eğer varlıklar olsaydı mutlaka müdahale ederdi diyor. Sürekli ortalıkta UFO'lar dolaşıyor ya, eğer bunlar gerçek olsaydı yeryüzüne mutlaka müdahale ederlerdi diyor Rabbimiz. UFO görüntüsü altında birşeyler sürekli üzerimizde geziyorsa ve 80 yıldırda bu böyleyse, o zaman bilinki bu insanlığa bir kazık.

Ne kazığı hocam? Kendileri birşey yapıp bunu uzaylıların üzerine atacak. Tabii birde şeytanları insan alemine taşıma girişimleri var. Bunları başardıklarında şeytanları bizlere uzaylı adı altında yutturacaklar. Örneğin; uzaylılarla ve uzaylı alfabesi gibi şeylerle kastettikleri cinler alemi. Küresel çete şeytanları yeryüzünün görünür boyutuna taşımak istiyor. Bunun içinde onlara robot bedenler hazırlıyor. Fakat düne kadar çiplerin işlem hızı ve yazılımlar bunu desteklemiyordu. Economist'in kapağına göre ama demek sonunda başardılar. O robotlarıda bizlere evrim geçirmiş, benliğini kazanmış robotlar olarak yutturacaklar. Terminatör filmleri bunun güzel bir özeti. Bizler yapay zekanın tehditi altında değiliz, o yapay zekayı kullanan şeytanların tehditi altındayız. Evet, bizler böylesine bir istila tehditi altındayız, ama yinede böyle birşey asla olmayacak, çünkü onlar hakim olursa bu sefer biz üstün olmaktan çıkarız, biz halife olmaktan çıktığımız zamanda Allahın Ayetleri çöp olur, Allahın Ayetleride kıyamete kadar hüküm süreceği için istila gibi birşey söz konusu olmayacak. Gördüğünüz gibi küresel çete çok şeyi planlayabilir, ama kontrol ve hakimiyet Allahta, dolayısıyla onların arzu ettiği herşey vukuu bulacak diye bir kaide yok.

      

Bu resimde bunu anlatıyor, küreselci çete yapay zeka ile fiziki bedeni bir araya getirmeyi başardı. Yapay zeka ile de neyi kastettikleri ortada.


Gelelim neden en az 10 gün kefaret orucu tutmanız gerektiğine; bizim rehberimiz Kur'an-ı Kerim, dolayısıyla bizler her adımımızı rehberimiz doğrultusunda atmaya çalışıyoruz. O ne öneriyorsa o doğrultuda hareket ediyoruz, 10 rakamıda Ayetlerin bize önerdiği bir rakam. İlginç olanı 10 farklı Ayette 10 rakamın geçmesi. Buradanda Kur'an-ı Kerimin matematiksel derinliğini siz çıkarınız. 10 farklı Ayette 10 rakamı geçiyor. Ne anlamında geçiyor;

(1) birşeyi tamamlamak anlamında geçiyor.

"Musa'ya otuz gece vade verip sonra buna on gece daha kattık; böylece Rabbinin tayin ettiği müddet kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a, "Milletim içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna gitme" dedi" (Araf Süresi; 142).

Dikkat ettiyseniz Rabbimiz doğrudan 40 gece demiyor, 10 rakamını ayrı anıyor, buradan da biz 10 rakamına verilen önemi anlıyoruz. Hangi önemi; 10 rakamını ekleyerek tamamladık diyor Rabbimiz, buradan da 10 rakamın birşeyi tamamlanmasına işaret ettiğini anlıyoruz. Keza Şuayb as ile ilgili kıssasta da bir sözleşmenin tamamlanması için 10 yıla işaret ediliyor.

"Şu’ayb, “Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. Ben seni zora koşmak da istemiyorum. İnşaallah beni salih kimselerden bulacaksın” dedi" (Kasas Süresi; 27).

(2) Üst sınır olarak geçiyor.

"İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" (Bakara Süresi; 234).

Burada da keza 10 rakamın ayrı anıldığını görüyoruz. Rabbimiz 4 ay beklerlerde diyebilirdi, ama demiyor dört ayın üzerine bir 10 gün daha ekliyor. 10 rakamını ekledikten sonra ne diyor; o kişiler artık özgürdür, üzerlerinde bir vebal yoktur diyor. Buradan da biz birşeyden kurtulmak için en az 10 gün beklememiz gerektiğini anlıyoruz. Daha ne anlıyoruz; 10 rakamın bir üst sınır olduğunu anlıyoruz.

"Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez" (En'am Süresi; 160).

"Yoksa “Kur’an’ı kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız Allah’tan başka çağırabildiğiniz herkesi yardıma çağırın da, siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!” (Hud Süresi; 13).

“On günden fazla kalmadınız” diyerek aralarında fısıldaşırlar" (Ta-Ha Süresi; 103).

"Kendilerinden önce gelenleri de yalanlamışlardı; oysa bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine bile erişememişlerdi. Böyleyken peygamberlerimizi yalanladılar; Beni inkar etmek nasıl olur?" (Sebe Süresi; 45).

(3) Bedel ödeme şekli olarak geçiyor.

"Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor" (Maide Süresi; 89).

Bizler onca yazımızda kefaretlerden ve o kefaretlerin ödeme yöntemlerinden bahsediyoruz, işte o yazılarımızın dayanağı bu Ayetler. Bu Ayetlerden biz anlıyoruzki üzerimizde bir borç varsa oruçla bunu kapatabiliriz.

"Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi Mescidi Haram'da oturmayan kimseler içindir. Allah'tan sakının ve Allah'ın cezasının şiddetli olacağını bilin" (Bakara Süresi; 196).

(4) Yemin olarak geçiyor.

"Andolsun on geceye" (Fecr Süresi; 2).

Allahu Teala birşeyi yemin olarak kullanıyorsa, bilinki o şey ayrı bir Ayet. Ayetle neyi kastediyoruz; mucizeyi kastediyoruz. "Andolsun biz Mûsâ’ya açık seçik dokuz âyet (mucize) verdik. Haydi İsrâil-oğulları’na sor; Mûsâ onlara geldiğinde Firavun ona, “Ey Mûsâ” demişti, “Senin büyülenmiş olduğunu düşünüyorum!” (İsra Süresi; 17).

Kur'an-ı Kerimin Ayetlerinden bahsederken bir çok insan Ayet ile neyin kastedilğini bilmiyor, o yüzden burada bu konuyada kısa bir açıklama getirelim inşallah; Ayetler ile sistemden bağımsız bir uygulama (app) kastediliyor. İstediğiniz anda ana sisteme yükleyip çalıştırabileceğiniz bir program. Örneğin; haşere, kurbağa, kan vs bunlar sistemin (doğa) müsaade etmeyeceği doğaüstü olaylardı. Bunların vukuu bulabilmesi için bunlar Musa as'a ayrı bir program olarak verilmesi gerekiyordu. Vakti geldiğinde de Musa as bir dua ile bunları sisteme yükledi ve o olaylar vukuu bulabildi. Bu arada; Rabbimiz Musa as'a neden 10 değilde sadece 9 Ayet verdi, bakalım şu ana kadar 10 rakamıyla edindiğiniz bilgilerden bu sorunun cevabını verebilecekmisiniz? Bilmeyenler için biz cevaplayalım; 10 farklı mucize verseydi, dahasını vermezdi, çünkü 10 rakamı bir sınır. Musa as 9 mucize ile firavuna gidiyor, eğer 10 mucize ile gitseydi, o zaman israiloğulları ile geri kalan yolculuğunda kendisine başka bir mucize verilmezdi. Buradan da Allahın düzenindeki hesabı ve inceliği siz çıkarınız.

Özetlersek: 10 rakamı bir Ayet (mucize) içeriyor, bir üst sınıra işaret ediyor, birşeyi tamamlamak için gerekli tekrara işaret ediyor. O yüzden kefaret orucu tutanlara bizler en azından 10 gün arka arkaya oruç tutmalarını öneriyoruz. Değerli dostlar; 10 rakamı bir üst sınıra işaret ediyor. Kefaret orucu veya başka birşey bunu en azından 10 gün tutun veya tekrarlayınki üst sınırı yakalayınız. Eğer altında yaparsanız eksik kalırsınız diyor Rabbimiz. 10 rakamı tamamlanmaya, birşeyi tamamlayıp özgürlüğe kavuşmaya işaret ediyor. Dolayısıyla kefaret orucu veya başka birşey bunu en azından 10 güne tamamlayınki bir yükten kurtulasınız, özgürlüğe kavuşasınız. 10 rakamı aynı zamanda mucizeye işaret ediyor. Kefaret orucu veya başka birşey bunu en azından 10 gün arka arkaya tekrarlayınki mucizeler sizi bulsun. Tabiiki biz burada oruç gibi hak olan şeylerin tekrarından bahsediyoruz, Allahın tasvip etmediği şeyleri değil.

Hocam kişinin fakirleri doyuracak maddi durumu yoksa, oruç tutmaya sağlığıda izin vermiyorsa, bu insanlar ne yapmalı?
"O’nun (Allah) Arş’ı, su üzerinde iken; amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur" (Hud Süresi; 7). İlahi düzen kefaretler üzerine kurulmamış, kaderin size savurduğu imtihan sahalarında takınacağınız tavır üzerine kurulmuş. O sahneleride kader neye göre önümüze koyuyor, bir önceki hayatta geçemediğimiz o günah yüklerimize göre. Bu hayattaki kaderiniz, bir önceki hayatta geçemediğiniz sınavlar üzerine kurulu olduğu içinde, o yüklerden kurtulmak için kefaret ilmine sahip olmanız gerekmiyor, kader zaten o anlarla sizi yeniden sınayacak. İnsanların üzerinde hangi yük varsa, kader bu insanların ayağına o yükle ilgili bir olayı zaten getirecek. Bu insanlar o sınav anını başarıyla geçtikleri zamanda, o olaya verdikleri güzel yanıt zaten bir kefaret olacak. Eğer fakirleri doyuramıyorsanız, oruçta tutamıyorsanız korkmayınız, kader zaten yüklerinizle ilgili konuları ayağınıza getirecek, getirdiği zamanda sizin yapmanız gereken tek şey iyi bir müslümanın davranışını sergilemeniz. Herhalde bunuda yapmamanız için bir bahaneniz olamaz.

Umarız bu 4 bölümlük yazı dizimizden gereken ilhamı almışsınızdır. Konu konuları açıyor, bizde yazıyı fırsat bilerek sizleri gündemde olan farklı konularda da kısaca bilgilendirmek istedik, umarız sizin için hayrlı bir bilgilendirme olmuştur. Bu yazı dizilerimizden çıkarmanız gereken bir ders varsa, bunun en başında kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerimin tüm sorulara cevaplar içerdiği. Dolayısıyla lütfen şunun bunun kitabını değil, kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerimi kendinize rehber edinin. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, sizi sevenlere, milletimize, devletimize, ümmete ve İslam dinine çok iyi bakınız. Allaha emanetsiniz. -05.02.2025




















kelimelerden türemiş hurafeler