• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

hz hızır kim?- bölüm 3: kimliği


Buradan hikayenin sonuna atlayalım, olaylar neden yaşandı ve hz Hızır kim ve neden bunları yapması gerek bunun perde arkasını size anlatalım;

78-82. Hızır şöyle dedi: “İşte böylece birbirimizden ayrılma noktasına gelmiş olduk. Şimdi sana bir türlü sabredemediğin o hâdiselerin iç yüzünü haber vereceğim:” 79. “Önce gemiden başlayalım. O, geçimlerini denizden sağlayan bir takım yoksul kimselere aitti. Ben ona kasten bir miktar hasar vermek istedim. Çünkü güzergâhları üzerinde her sağlam gemiyi zorla gaspeden zâlim bir kral vardı.” 80. “Öldürdüğüm çocuğa gelince, onun ana-babası mü’min insanlardı. Fakat o çocuğun ileride onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” 81. “Böylece Rablerinin kendilerine, onun yerine daha temiz, daha hayırlı, onlara karşı daha merhametli ve daha itaatkâr bir çocuk vermesini istedik.” 82. “Doğrulttuğum duvar ise o şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Altında da o çocuklara ait gömülü bir hazine bulunuyordu. Babaları da sâlih bir kişiydi. Böylece Rabbin o iki çocuğun olgunluk çağına ulaşıp kendilerine ait o hazineyi çıkarmalarını istedi. Bunların her biri Rabbinden birer rahmet tezahürüdür; yoksa bunları kendiliğimden yapmış değilim. İşte sabretmeye tahammül gösteremediğin hâdiselerin iç yüzü bundan ibarettir.”

Tefisiri: gelelim bu yolculuğun özüne; hz Hızır üç tane farklı olaya müdahale ediyor, bu üç olay üzerinden de bizlere kendisine ne tür bir ceza kesildiği ve ne tür bir kefaret ödediği anlatılıyor. Bunları biraz açalım; hz Hızır 3 olaya müdaha ediyor, buradanda anlıyoruzki yeryüzüne her inişinde kendisine 3 olaya müdahale ettiriliyor ve bu 3 olayda ona özel seçilmiş, onun kefareti. Sadece bu yolculukta değil, her inişinde 3 tane olayla karşılaşıyor ve 3 olayda kendi kefaretiyle ilgili ve 3 olayın sıralamasıda keza belirli mesajlar içeriyor. Hangi mesajları; her inişinde karşılaştığı ilk olayda işlediği günah
kendisine hatırlatılıyor. Her inişinde karşılaştığı ikinci olayda ölümden kaçmanın kıssası kendisinden alınıyor. Her inişinde karşılaştığı üçüncü olayda da işlediği günahın kefareti ona ödetiliyor. Hz Hızır'ın günahı ölümsüzlüğü elde etmekti, dolayısıyla yaşadığı ilk olayda ölümsüzlüğün sebep olduğu zarar kendisine hatırlatılıyor, ikincisinde kadere bir can borcu var, o can borcu kendisinden alınıyor, üçüncü olayda ise başkasının mirasına tekrar göz dikmemesi için, mirasla ilgili kefaret kendisine ödetiliyor.

Gelelim buradan birinci olaya; hz Hızır yeryüzüne indiği her defasında kader ona öyle bir olaya müdahale ettiriyorki o olay kendi işlediği günahın benzeri oluyor. Örneğin; hz Hızır bir sudan içerek Allaha ait olan bir malı, yani kendi bedenini kusurlu hale getirdi. Tekne olayıda bunu yansıtıyor, kendi bedenini su ile nasıl kusurlu kıldıysa tekneyi delerekte su ile kusurlu kılıyor. Ölümsüzlüğü elde etmek ne kadar kusursuzluk olarak görülsede, aslında tam tersi, ölümsüzlükle aslında bir kusur, yeryüzü düzeniyle bir uyumsuzluk ortaya çıkarıyorsunuz. En basiti kaderle uyumlu olmaktan çıkıyorsunuz. Kader ne bir eşi ne bir aileyi ne de herhangi bir gıdayı sizinle eşleştirebiliyor. Kaderde bu uyumsuzluğa ona sürekli hatırlatıyor, her inişinde birisinin malına zarar verdirterek.

Birisinin malına zarar verilerek kıssas alınıyorsa, bu onun günah yükünü çoğaltmıyormu? İşte rahmet burada devreye giriyor, kader sadece sonucu hayrlı olacak şeylere müdahale etmesini sağlayarak günahın önüne geçiyor. Sonucu hayrlı olacağını nereden biliyor; işte burada da kendisine bahşedilen ledün ilmi devreye giriyor. O kişinin geleceğini gördüğü için, zarar olarak görünen şeyin aslında onun hayrına olacağını baştan biliyor ve o ameli o bilinçle işliyor, dolayısıyla o amel onun günah hanesine değil, sevap hanesine yazılıyor.

Hikayedeki zalim kral neyi temsil ediyor? İslam dini kıssas kuralına göre çalışır, demek kendi döneminde de bir kral vardı ve o kral sağlıklı her erkeği askere alıyordu. O dönem suyu içerek kendisini nasıl defolu kıldı ve askere alımdan kurtulduysa, kader yeryüzüne indiği her defasında benzer duruma düşen insanlara yardım ettiriyor. Başkalarına yardım ettirerek yaptığı yanlışın kıssası kendisinden alınıyor. Örneğin; Hızır, Hızır olmadan öncesi ne olmuş olabilir? O dönemlerde bir savaş, dönemin kralıda tüm sağlıklı kişileri askere alıyor olmuş olabilir. Hızır'ın aileside yetim ve yoksul, kendisi ailenin tek çocuğu, askere alınmamak içinde ailesi ormana kaçmasını söylemiş olabilir. Ormanda ne olmuş olabilir? Kendisi ve ailesi Allaha bol dua etmiş olabilir. Ya sonrası; ormanın o karanlığı ve yalnızlığı içinde ölümsüzlük suyun olduğu mağara bir mekan kayması yaşamış, olduğu yerden çekilip gelip bir mağaranın girişi olarak Hızır'a görünmüş olabilir.

 

Bu arada; ölümsüzlük suyu boyutlar arasına gizlenmiş, ne cinler ne de insanlar onu görebilir. Yani o su, beşeri çabayla veya tesadüfen bulunabilecek birşey değil. O suyun Hızır tarafından bulunması tamamıyla mucizevi bir olay. Ya sonrası; mağaranın içindeki sudan içerek dönemin toplumsal hadisesinden kurtulmuş olabilir. Böyle birşeyi yaşamış olduğunu nereden anlıyoruz? Yeryüzüne indiğinde kendisine yaşatılan ilk olaydan bunu anlıyoruz. Yine bir beden (tekne) yine bir su yine toplumsal bir olay ve yine bir hileyle o toplumsal olaydan kurtulmak var. Sizin burada anlamanız ve bilmeniz gereken, eğer Ayetlerde birşeyler anlatılıyorsa onlar öylesine örnek olsun diye anlatılmaz, altında kişiyle ilgili bilgiler vardır. Örneğin; ilahi kıssasla ilgili size ne anlatmıştık? Bir kötülüğün karşılığı denginde bir kötülük demiştik (Şura Süresi; 40). İyiliğe karşılık iyilik, kötülüğe karşılıkta kötülük. İlahi düzende kişiye geçmişi yaşatılır. Geçmişinizde ne ameli işlediyseniz geleceğinizde size nasip olan amellerde o olur. Bugünlerinde de eğer bir kişiye bir mal'a bir can'a zarar vermek nasip oluyorsa, demek geçmişinde de bir mal'a bir can'a zarar verdi. Örneğin Hızır. Hızır'ın müdahale ettiği olaylardan, ki bunlar sürekli zarar vermek, taa ki sonunda işlediği hayra kadar (duvar hadisesi), ki o da o 3 olaydan kefaret içeren tek olay, anlıyoruzki kader ona sürekli mal ve can'a zarar verdirten eylemlere sürüklüyor. Buradan da geçmişinde de mal ve can'a zarar verecek bir günah işlediğini çıkarıyoruz. Yani; kendisine yaşatılan bu olaylar ilahi bir görevin parçası değil, tamamıyla geçmişte işlemiş olduğu bir günahın kıssasıyla ilgili.

İkinci olayda neyin cezasını ödüyor? Hızır sadece mal'a (beden) zarar vermedi aynı zamanda can'a da zarar verdi.
Kader ona bir ömür biçmişti ve o, o ömrü bir hileyle uzattı. Kader açısından bu kabul edilebilir birşey değil ve keza bununda kendisine bir bedeli olması gerekiyor. Ne tür bir bedel? Kısassa kıssas. Siz eğer belirli bir yaşta ölmeniz gerekiyorsa ve siz gayrimeşru yollarla bunu öteliyorsanız, o zaman kadere o yaşta bir can borçlanıyorsunuz. İşte o borcuda kader hz Hızır'dan çıkarıyor, o yaşta birisini öldürterek çıkartıyor. Madem senin canını alamıyorum, bana başka birisinin canını getir diyor. Başka birisinin canını nerden buluyor? Burada yine Allahın merhameti devreye giriyor, ilahi bir güç onu alıyor ve kim ölümü hak ediyorsa onun canını aldırtarak kendi kıssasını kapatmasını sağlıyor.
Bu kadarmı; hayır, yaşaması gerekenden ne kadar uzun yaşarsa kadere o kadar can borçlanıyor. Örneğin; normal şartlar altında 20 yaşında ölmesi gerekiyorduysa, kader her 20 yılda bir onun yeryüzüne inmesini ve birisini öldürmesini istiyor. Buradan da hangi aralıklarla yeryüzüne indiğini çıkarıyoruz.

Yani, Hızır olarak tanıdığınız kişi istediği zaman yeryüzüne inemiyor, istediği olaylara müdahale edemiyor ve yaptıklarınıda hayr için değil kefaret için yapıyor. Buradan da sizler bin yıllardır anlatılanların ne kadar hurafe olduğunu çıkarabilirsiniz. Bunları nereden biliyoruz, en basiti bu Ayetten; "Kayanın yanına vardıklarında, seçkin kullarımızdan kendisine tarafımızdan bir rahmet verdiğimiz ve nezdimizden husûsî bir ilim (ledün) öğrettiğimiz bir kul buldular" (Kehf Süresi; 65). Bu Ayet Hızır'ı tanıtırken rahmet verdiğimiz birisi olarak tanıtıyor, rahmet kelimeside bağışlamak anlamına geliyor. Bağışlanmayada kim ihtiyaç duyar, yanlış yapan birisi ihtiyaç duyar. Neden gelecekle ilgili ilim (ledün ilmi) ona öğretildi; işlediği günahla kendi geleceğini kendi elinden aldı. Rabbimizde merhamet etti ve başkalarının geleceğini ona öğreterek bir'nevi kendi geleceğini kurtarmasını sağladı. Yani, o ilmin ona bağışlanmasının bile altında bir neden var.

İşlediği günahın kefaretini ödüyor derken aslında kefaret kelimesi tam oturmuyor, çünkü kefaretler ceza almamak için yapılır. Örneğin; üzerimizdeki günahların kısassı bizden alınmaması için oruçla o günahların kefaretini ödüyor olmamız gibi. Hızır ise bizzat cezayı çekiyor. Kefaret kelimesi canlılar, yani tövbe kapıları açık olanlar için geçerli, ölenler ve ölüler diyarına göç edenler için değil. Bir sefer o diyara adım attığınızda ne yanlış yaptıysanız onun bedeli sizden çıkartılıyor.

Yaşadığı ikinci olaydan başka ne dersi çıkarıyoruz; İslam dini kıssas kuralına göre hareket ediyor, dolayısıyla, eğer genç bir çocuğı öldürüyorsa, demek hızır olarak bilinen kişide genç bir çocuk.

Yolculukta yaşanılan üçüncü olayda bir babanın oğullarına bıraktığı mirasla ilgili. Bu neden kendisine yaşatılıyor? İzin almadan içtiği su birisine miras bırakılmıştı, başkasının mirasına dokunduğu içinde mirasla ilgili ceza kendisine indi. O ceza üzerinden kalkması içinde yeryüzüne her inişinde başkasının mirasını koruyucak birşeyi yapması kendisinden bekleniyor.

Herkesin merak ettiği soruya gelelim şimdi, kim bu Hızır; Hızır olarak bildiğiniz kişi bir çocuğu öldürdüğüne göre demek kendiside bir çocuk. Erkek çocuğunu öldürdüğüne görede demek bir erkr. Yani Hızır olarak tanıdığınız kişi aslında 14 yaş civarında bir erkek çocuğu.

Onun özel görevlerle yeryüzüne indiği inancı İslam aleminde hakim, bunun doğru olma ihtimali varmı? Yok. Yaptığı tüm işler İslam adına değil, kendi kefareti adına yapıyor.

Müdahale ettiği olaylar kendisi hakkında ne tür bir bilgi veriyor? Müdahale ettiği tekne yoksullara aitti. Müdahale ettiği duvar yetimlere. Öldürdüğü çoçuksa mümin bir aileye aitti. Kaderin işleyişi hakkında ne biliyoruz; birşeye müdahale edebilmen için o şey kaderinde yazılı olması gerek. Demek Hızır olarak bildiğimiz kişi yoksul ve mümin bir ailenin çocuğuydu.

Hz Musa'nın sabırsız ve çocuk gibi davranmasının nedenini şimdi anladınızmı? Karşısında bir çocuğu görünce ön yargılar devreye girdi, bu çocuk benden daha akıllı olamaz dedi ve sürekli ona müdahale etmeye çalıştı. Buradanda ne dersi çıkarmalıyız; kimde rahmet kimde ilim olduğu bilinmez, çocuk olsa dahi herkese eşit saygı göstereceksiniz.

14 yaşındaki bir çocuk bu olaylara nasıl müdahele edebildi, aklınıza gelen bir soruda bu olmuştur? Bu sorunun cevabıda keza bize sunulan Ayetlerin içinde gizli;
"Bunların her biri Rabbinden birer rahmet tezahürüdür; yoksa bunları kendiliğimden yapmış değilim" (Kehf Süresi; 82). Burada rahmet kelimesini anıyor, yani bu benim bağışlanmamın parçası demeye getiriyor, birde bunları kendim yapmış değilim diyor, yani bana yaptırılıyor demeye getiriyor. Nasıl yaptırılıyor? Rüya aleminde yaptırılıyor. Siz rüya aleminde nasıl birşeyler yaşıyor, sonrada ben bunları nasıl yaptım diyorsanız, o da tüm olayları rüyada yaşıyor. Tek fark; biz rüya'ya daldığımız zaman gayp alemine dalıyoruz, o rüya'ya daldığında ise gayp aleminden yeryüzüne dalıyor. Kendisi ölüler diyarında rüya'ya dalıyor, bir şablonuda bizim aleme geçiş yapıp yapması gerekenleri yapıyor.

Ölümsüzlük suyun sahibi kim? Hz Mehdi. Bizim buradan da dileğimiz hz Mehdi'nin Hızıra hakkını helal etmesi. Hızıra hakkını helal etsinki Hızır huzura kavuşup normal hayatına geri dönebilsin. O suyu yeryüzüne yerleştiren kim? Allah. Hz Mehdi o su ile ne yapacak? Hz Mehdi kıyamete kadar yaşayacak, onunla birlikte sevdikleri ve aileside kıyamete kadar yaşayabilmesi için o suya ihtiyaç var. Süleyman as'ın yüzüğü veya Yakup as'ın gömleği gibi emanetler, bunlar İdris as'ın göğe çıktığında gördüğü o insanoğluna ait, o emanetleri yeryüzüne o indirdi ve sahibi o. O insanoğluda hz Mehdi. Ölümsüzlük suyundan ahid sandığının içindeki emanetlere kadar, herşeyi Rabbimiz onun için varetmiş, herşey onu bekliyor. Ailesine o sudan içirdiğinde kaderle onlar arasında bir uyumsuzluk oluşmayacakmı? Rabbimizin izni ve onayı olacağı için olmayacak. Rabbimiz levh-i mahfuza o kişilerle ilgili bir yazılım eklemesi yapacak ve onlar o yeni halleri ile sistemle uyumlu olmaya devam edecek. Bilgisayarınıza yeni birşey eklediğinizde, bilgisayarınızın onu tanımlayabilmesi için yazılım yüklemeniz gibi. Gördüğünüz gibi, ilahi düzen bir sistem üzerine çalışıyor ve herkeste buna tabii olmak zorunda. Hz Mehdi'nin sadece bir kaç yıl yeryüzünde kalacağını, İsa as geldikten sonra ayrılacağını biliyorduk, bu doğru değilmi; doğru, fakat bu onun öleceği anlamına gelmez, ailesi ve sevdikleriyle başka bir diyarda yaşamaya devam edeceği anlamına gelir.

Değerli dostlar; sizlere çok gizemli, tarih boyunca insanlığın ilgisini çeken birisinin hayatını anlatmaya çalıştık, umarız arzu ettiğiniz bilgi ve ilhamı alabilmişsinizdir. Hızır çok şanslı birisimi yoksa talihsizmi bunun kararını siz verin. İlginç bir hikayeye sahip olduğu ve insanlık tarihinde çok özel bir yere sahip olduğu ve Rabbimizin merhametine eriştiği ama çok açık. İnşallah hz Mehdi'nin çıkışıyla birlikte o da yeryüzüne dönüp normal bir hayat yaşayabilir. Bu hikayeden çıkarılması gereken çok ders var; İslam aleminde anlatılan hikayelerin bir çoğunun hurafe olduğu, olgun ve yaşlı birisi olarak bilinen birisinin aslında genç bir erkek çocuğu olduğu, sanılanın aksine onun öylesine insanların hayatına girmediği, İslama değil kendi kaderine çalıştığı, kaderden kaçış olmadığı, kim olursanız olun yapılan yanlışların bedeli mutlaka sizden çıktığı, Kur'an-ı Kerimin nice derin mesaj ve bilgiler içerdiği, bir yanlışın bedeli denginde bir iyilik yaparak kapandığı vs. Hızır ve Musa as arasındaki yolculuk gerçektende çok ibretlik bir hikaye ve umarız sizler bu yolculuktan arzu ettiğiniz ilham ve bilgileri almışsınızdır.

Bu yazımızda bir istisna yaptığımızında farkındasınızdır inşallah. Biliyorsunuz biz genelde Ayetleri bu şekilde detaylı analiz etmeyiz, neden; çünkü bizim görevimiz sizlere örnek olmak, sizlerede sürekle öğütlediğimiz şey ne, detaylardan uzak durmanız. Sizlere sürekli detaylara girmeyin, girerseniz o büyük fotoğrafı kaçırır detaylar içinde kaybolur gidersiniz diyorsunuz. Sizlere güzel bir örnek olmak içinde yazılarımızda genelde bu boyutta detaya inmiyoruz. Eğer bizim gibi yapabileceğinize, yani o büyük fotoğrafı kaçırmadan detaylara inebileceğinize inanıyorsanız o zaman buyurun siz yapın, aksi takdirde detaylara girmeyin, çünkü o detaylarda şeytan sizi çok rahat kandırıp hurafe ve baatıl inançların içine sürükleyebilir. Kaldıki, ihtiyaç duyduğunuz bilgiler gözle görünen boyutta, yani soru ve sorunlarınıza cevap bulmak için detaya inmeniz gerekmiyor. Örneğin; hz Hızır'ın bir çocuk olduğunu öğrenmeniz sizlere ne katkısı oldu, hiçbir katkısı olmadı. Olmayacağı için zaten Rabbimiz bu bilgileri Ayetlerin içinde gizliyor.
Ahid Sandığı veya Ashab-ı Kehf gibi Kur'an-ı Kerimin detaylarıyla uğraşan tipler maalesef kendilerine hayr adına katkı sunamayacak işlerle uğraşıyor. Detaylara dalarak hem kendilerini ve takipçilerini hurafe ve baatıl inançların içine sürüklüyorlar hem Ayetlerin görünür boyutundaki mesajlarını kaçırıyorlar. Günlük hayatları için ihtiyaç duydukları o ilhamları kaçırıyorlar. Yaşantılarına ve ruhlarına baktığınız zamanda onlarda o kaybolmuşluğu görüyorsunuz.

Örneğin; Hızır'ın günahını açığa çıkarmamız bize ne kazandırdı, hiçbir şey. Neden o zaman onun günahını ifşa ettik? Bu da Allahın Hızıra olan merhametinin bir parçası. Kişinin günahları ifşa olması gerekiyor, bu ilahi bir kural ve bundan kaçış yok. Şimdi soru şu; mahşer günü tüm insanlığın önündemi ifşa olmak isterdiniz, yoksa şu garibanın websitesinde 9 kişinin önündemi? Anlayacağınız, Rabbimiz burada ifşa olmasını sağlayarak üzerindeki bir kıssası daha kaldırmış oldu. Bizlerin günahlarıdamı ifşa olacak diye soruyorsanız; tövbe ederseniz olmaz. Tövbe eder ve kefaretini öderseniz Rabbimiz o hesapları kapatır ve bir daha ne bu dünya ne de ahiret hayatında açar. Hızır'da niye tövbesini kabul etmedi, onun günahını niye ifşa ediyor; Hızır ölüler diyarında, orada da tövbe kapıları kapalı. O diyara göç ettiğiniz an arkanızdaki tövbe kapıları kapanıyor. Onun artık tövbe etme şansı maalesef yok. Kısacası; herşeyin altında bir hikmet var ve siz değerli dostlarım daima Ayetlerin görünen tarafında kalın çünkü hayatınızdaki soru ve sorunların çözümü Ayetlerin görünen boyutunda. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, devletimize, milletimize, ümmete ve İslam dinimize iyi bakınız. Allaha emanetsiniz. -08.02.2024










kelimelerden türemiş hurafeler