örümcek evi- bölüm 2: başkasını nasıl veli ediniyorlar?
Bölüm 2;
Yaşantımızla rızkımızı nasıl belirliyoruz, bir örnek verebilirmisiniz? Rabbimiz düzeni kıssas kuralına göre kurgulamış, ektiğinizin karşılığını alıyorsunuz. Örneğin; "İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey olabilir mi?" (Rahman Süresi; 60). Sağlıklı bir çocuk istediğinizi varsayalım, o çocuk hayata geldiğinde hayatınıza ne katacak; mutluluk, neşe, soyunuzun devamı, yaşlandığında size bakacak, sizi gururlandıracak vs. Şimdi; sağlıklık bir çocuk istiyorum dediğinizde levh-i mahfuz o duanıza yüzeysel bakmıyor, o nimetin içeriğine, size katacağa alt nimetlere bakıyor, sonrada o nimetten nemalanacak siz, eşiniz veya atalarınız bunu hakediyormu buna bakıyor, sonrasıda hak ettiğiniz kadar ondan pay veriyor. Hak ettiğimizi nasıl hesaplıyor? Bize verilecek nimet, Rabbimiz katından bize inen bir iyilik olarak görülüyor, o iyiliğe (nimet) verdiğimiz karşılık üzerinden de o nimet üzerindeki hak edişimiz hesaplanıyor. Örneğin; o nimete iyi davranırsanız o nimet üzerindeki hak edişiniz artıyor, kötü davranırsanız azalıyor. Eğer konu sağlıklı bir çocuk ve sizin geçmişinizde kürtaj varsa, o zaman siz o iyiliğe kötülükle karşılık verenler gurubuna giriyor, hatta o nimete ihanet edenler gurubuna giriyorsunuz, dolayısıyla ya nimet size verilmiyor ya da sakat bir nimet veriliyor. Herşey dengini çeker misali, hangi nimeti istiyorsanız o nimetle ilgili bol iyiliğiniz olsun. Örneğin; sağlıklı bir çocuk hayatınıza neşe katacak, siz o neşeyi hak ediyormusunuz, mesela siz çevrenize neşe katıyormusunuz. Sağlıklı bir çocuk yaşlandığınızda size bakacak, siz kendi atalarınıza bakıyormusunuz.
Olayı anladınız değilmi; siz bir nimet gördüğünüzde o nimetin kendisini görüyorsunuz, sizin kaderinizi hesaplayan levh-i mahfuz ise o nimeti bir iyilik olarak görüyor, o iyiliğin altında nice alt iyilikler görüyor ve kimseye zerre haksızlık olmasın diye, o alt iyiliklerin tümünü hak edip etmediğinize bakıyor. Her bir alt başlıkta, siz ve sizden önceki 3 nesil o konuda ne iyiliği ne kötülüğü yaptı buna bakıyor ve oradan size bir hak ediş oranı hesaplıyor, o oran doğrultusunda da o rızık size ya iniyor ya da inmiyor. Siz ve atalarınızın herhangi bir konudaki ortalaması %50nin üzerinde olduğunda da o nimet genelde size iniyor. Ülkemizde doğan sakat ve özürlü çocuk oranına veya hamile olamayan, evlenemeyen kişi ortalamasına bakarsak ama, toplum olarak biz bu nimeti hak etmeyi kaybetmişiz.
Bir nimet size inmediğinde bunun nedeni bilinçaltınız veya o nimetsizliğe kendinizi şartlandırdığınız, kendinizi onun yokluğuna alıştrdığınız için değil, ki bunlar birilerin kıçlarından uydurduğu saçmalıklar, o nimeti elde edememenizin nedeni o nimetle ilgili üzerinizde bir günahın olması. Ne tür bir günah? İlahi düzen kıssas kuralına göre çalışır, iyiliğe karşılık iyilik. Rabbimiz sizi bir nimetten mahrum bırakıyorsanız, gökten inen o nimete siz iyilikle karşılık vermediniz, çok kötülük yaptınız. Rabbimiz bir nimeti ikram olarak bir sülaleye indirir, mesela gözlerimiz dahil herşey bir ikram, Allah katından bize sunulan bir iyiliktir, o sülale o iyiliği suuistimal ettiği zaman, kötü davrandığı zamanda o sülalenin o iyilik üzerindeki hakkı azalır, ta ki yok oluncaya kadar. Örneğin bir eşe sahip olmak bir ikramdır, bu ikrama kötü davrandığınızda ve o sülalede bir kaç nesil kötü davrandığında o zaman o sülaleden o ikram alınır, nesiller evlenemez olur. Örneğin; iş hayatına atılmak bir ikramdır, eğer atalarınız o ikrama kötülükle yanıt verdiyse, insanları kandırdıysa, o zaman o ikram o ailenin elinden alınır, nesiller iş hayatında bir tıkanıklık hissederler.
O nimetleri tekrar elde etmek içinde, o yanlışlarınızı teker teker telafi etmeniz gerekiyor. İlahi düzen belirli temeller üzerine kurulmuş, bunlardan biriside kıssas kuralı, bu basit temel taşlarını bildiğiniz zamanda kaderi ve yaşadıklarınızı anlıyor ve çözüyorsunuz. Bir nimetin elinizden alınması, o nimete iyilikle değilde kötülükle yaklaşmanızdan ötürü gerçekleşir. O nimeti tekrar elde edebilmekte keza o yol üzerinden geçiyor, o nimete iyilik yapmakla. Örneğin; evlenemiyorsanız, evli çiftlerin sorunları için bol çaba harcayın, evlenme fırsatı olanları evliliklerinde yardımcı olun vs. Sizin anlamanız gereken, bir nimete kötü davrandığınızda, o nimet gerek insan gerek hayvan gerek tabiat gerek bir nesne gerek bir meslek olsun farketmiyor, aşkasına yaptığınız kötülükler sizi bir nimetten mahrum bırakıyor, o nimet üzerindeki hakkınız azalıyor ve siz o nimetten mahrum burakılıyorsunuz. O nimeti tekrar elde etmenin yoluda o nimetle ilgili bol hayr ve iyilik yapmak. Örneğin; zikir ve dualarla kaybolan nimetleri elde edemezsiniz, çünkü onlar o nimetin dengi değil. Hangi nimet elinizden alındıysa, o nimetle ilgili iyilik yapmanız gerekiyor.
İyiliğin en güzel tanımlarından birisi; iyilik bir grader makinesidir, yolunuzu açan bir araç. İyilikler insanın önünü açar, hayat yolculuğundaki tıkanıkları giderir. İyilik yoksa, o zaman o tıkanıklarda gitmiyor. İlahi kural bu. Her nimet bir iyilik olarak görülüyor, o iyiliği hak etmek içinde siz iyilik yapmanız gerekiyor. Eğer ortalıkta o iyilikler yoksa, o zaman arzu ettiğiniz o güzel şeyler size inmeyecek. Hayat hak edişler üzerine kurulmuş, bir nimet size inmiyorsa, demek o nimetle ilgili bir yanlış yaptınız, o yanlışınızı iyilikle telafi etmeden veya infaz ne kadar sürecekse infaz sürecini tamamlamadan o nimet size inmeyecek. Dua ve zikirle de o nimet size inmiyecek, şeytanlar nimet altında size içi boş birşeyler sunacak, o kadar. Eğer insanların rızıkları dualarına kalmış olsaydı, o zaman kişinin yaptığı yanında kar kalır, mağdurlarda mağduriyeti ile kalır ve sabah akşam Allahın adaletini sorgulardı. O yüzden, eğer kader sizi bir nimetten mahrum bıraktıysa, bunun nedeni o nimete yapılan bir yanlış, bunun telafiside o nimetle ilgili bir iyilik yapmaktan geçiyor. Yasal zorunluluk bu. Yasalar beni bağlamaz der ve yasadışı yollarla sorunlarınızı çözmeye çalışırsanız, o zaman Allah tarafından ona göre muamele görüyorsunuz. Allah veliniz olmaktan çıkar ve şeytanlar veliniz olur. Örümcek evi ilede Rabbimizin anlatmak istediği bu.
Hocam dualarla istekte bulunmayalımmı? Elbette bulunalım, ama siz birşeyi bin defa tekrarlarsanız bu dua olmaktan çıkıyor, zorla birşeyi elde etmeye giriyor. Eğer bir derdiniz varsa bir dileğiniz varsa bunu 7/24 Rabbimize iletin, sahip olabileceğiniz en iyi dost Rabbimiz. O duanız ama, karşı tarafı o nimeti size vermeye zorlamamalı. Bu noktada hak ediş olayını çok iyi anlamalısınız; eğer bir nimette hakkınız olsaydı, duaya gerek kalmadan o nimet size zaten çoktan inmiş olurdu, çünkü Allahın hak ismi bunu gerektiriyor, kişinin hak ettiğini alması. Yaşantınız üzerinden o nimeti çoktan hak etmiş olur, kaderde o nimeti size çoktan indirmek zorunda olurdu. Eğer bir nimet size inmiyorsa, bilinki yaşantınızla, 4 nesil boyunca işlediklerinizle siz o nimeti henüz hak etmediniz. YANİ; dua veya zikirlerle birşeyi elde etmeye çalışırken, talep etme hakkınız olmayan birşeyi elde etmeye çalıştığınızı bilin. Örneğin; yüzlerce zikirle bir zorba ve soyguncu sıfatıyla Allahın huzuruna çıkmayın, yaşantınızla hak etmediğiniz birşeyi Allahtan istediğiniz bilinçle Allahın huzuruna çıkın, sonrada Allahın merhametine ve lütfuna sığınarak, o aciz kul modunda Allahtan isteğinizi yapın. İnanın bu sizin için hem daha hayrlı hem sonuca ulaştırma bakımından daha uygun.
Duanızın kabul olduğunu nasıl anlarsınız? Duanız kabul olunduğunda o nimet hemen size inermi; hayır, inmez, iyilik yapma fırsatları size iner. Bir nimet size kapandığında, o nimetle ilgili iyilik fırsatlarıda kişiye kapanıyor. O iyilik üzerinden o nimetleri elde etmesin diye, iyilik kapıları kapanıyor. Bir nimetle ilgili duanız kabul edildiği zamanda ilk önce o nimet değil, o nimetle ilgili iyilik kapıları açılıyor. Örneğin; bir duanızın kabul olduğunu nasıl anlarsınız, o nimetle ilgili iyilik yapma fırsatları sürekli karşınıza çıkmaya başladığında anlarsınız. O zaman burada ne olmak gerekiyor; sürekli uyanık olmak ve o fırsatları kaçırmamak gerekiyor. Kabul olunan dualar o nimeti size indirmez, o nimeti size indirecek iyiliklerin önünü açar. Buradanda ne anlıyoruz; bir nimetin bize inmesi için, o nimetle ilgili mutlaka bir iyiliğin ortada olması gerektiğini anlıyoruz. Neden bu böyle; çünkü kural bu, iyilik ancak bir iyilik sonrası geliyor. Eğer dua ile nimetler inecek olsaydı, o zaman sabah akşam iyilik yapanlara haksızlık olur, iyilik yapmanın, kıssas kuralın hiç bir anlamı kalmazdı, herkes oturduğu yerden duasını yapar ve gökten nimet adı altında iyilikler bol bol inerdi. Olayı anladınız değilmi; duanız kabul olsa bile, o nimet size inmiyor, iyilik kapıları açılarak ilk önce o nimetle ilgili iyilikler yapmanız sizden bekleniyor. Buradan da zikir veya bilinçaltı terapileri ile size nimetler vaad edenlerin ne kadar içi boş olduğunu siz çıkarın. Uzun lafın kısası; kaderin nasıl çalıştığını bilmeyen insanlardan rızıkla ilgili malumat almayın!
Duanın usulü nedir? Duanın en basit tanımı, duanın bir talep olması ve onaylanıp onaylanmayacağını karşı tarafa kaldığıdır. Talebinizi iletirsiniz, onaylanıp onaylanmayacağını karşı tarafa bırakır, onaylandığı zamanda o nimeti hak etmeniz için size iyilik yapma fırsatları sunulur, kaç yıl gerekirse gönülden o iyilikleri yapar sonrada o nimetin size inmesini sabırla beklersiniz. Zikirlerle rızık peşinde koşanlar ise talepte bulunmuyor, o rızkı zorla elde etmeye çalışıyor, dolayısıyla onların yaptığına dua denilmez. Dense dense ancak, hırsız, soyguncu, hacker veya bir sapkın denilir, hayran olduğu birşeyin peşini bırakmayan, elde etmek için herşeyi yapan bir sapkın denilir. Bu insanlar birşeyi binlerce defa tekrarlayarak duaları dua olmaktan çıkıyor ve bir spame dönüşüyor, karşı tarafı sürekli rahatsız eden, rahatsız edici bir uygulamaya dönüşüyor. Kötü tarafı, ortalıkta iyilikte yok. Neden Rabbimizin bu işleri hoş karşılamadığını, neden şeytanların bu işlere bu kadar meraklı olduğunu, umarız şimdi daha iyi anlamışsınızdır.
Değerli dostlar; şu zikri şu kadar yaparsanız şunu elde edersiniz diyenler, gökte rızık nasıl hesaplanıyor nasıl dağıtılıyor bunu bilmiyor. Düzenin nasıl çalıştığını bilmeyen birisinden de, düzensizliği düzeltmekle ilgili tavsiye almayın. Levh-i mahfuz size birşey bahşetmeden veya sizi bir nimetten mahrum bırakmadan öncesi binlerce veriyi inceliyor, ki ne size ne de başkalarına zerre haksızlık olsun, ne de ilahi yasalara aykırı birşey gerçekleşsin, sonrası o konu Allaha iletiliyor, ki Rabbimizin onayı olmadan hiçbir şey gerçekleşmiyor, Rabbimiz onay verdikten sonrasıda hakkınızda karar veriliyor. Levh-i mahfuz ve Allahın onayı olmadan, bir rızık peşinde koştuğunuz zamanda, Allah dahil tüm bu yasal prosedurları yok saymış oluyorsunuz. Örümcek evi misaliyle bu insanların neden uyarıldığını şimdi daha iyi anladınızmı? Bunlar Allahın onayı dahil, tüm yasal prosedurları yok sayıyor.
Örneğin; sağlıklı bir çocuk elde etmek o kişi için büyük bir nimet, o nimetin altında da ayrı ayrı binlerce farklı nimetler var. Kader size bir çocuk bahşederken, ilk önce o alt nimetlerin kaçını hak ediyorsunuz buna bakıyor, yani o konularda ne kadar iyiliğiniz var buna bakıyor, o oranda da sağlığa sahip bir çocuk size bahşediyor. Eğer Rabbimiz yaşantımız (işlediğimiz iyilik ve kötülükler) üzerinden değilde, dua ve zikirler üzerinden çocuğun ahlakını, sağlığını belirlemiş olsaydı, o zaman iyilik yapmanın, bir nimet için yıllarca sabretme ve çalışmanın anlamı kalmaz, kişi oturduğu yerden dua ile hayatını ve içeriğini belirlemeye başlardı. İlahi rızık dağıtımın temelini oluşturan kıssas kuralı çöp olur, insanlar istedikleri gibi davranır ve bunun onlara hiçbir bedeli olmazdı, haksızlığa uğrayan zararıyla kalır, suçlu olan cezadan kurtulurdu.
Mağdur hakkını, suçluda cezasını alabilmesi için, kişinin rızkı kişinin eline bırakılmamış. Yani, Allahın yarattığı düzende siz kendinize rızık tayin edemiyorsunuz. Kişinin rızkı gökte hesaplanıyor ve bu hesap toplam 4 nesli kapsıyor, trilyonlarca veri inceleniyor, sonrası zerre parçacığına kadar kişi neyi hakediyorsa o kişiye hak ettiği indiriliyor. Eğer size inendirilenden memnun değilseniz, o zaman sıkıntı yok, o kaderi değiştirebilirsiniz, fakat bunu ancak meşru yollardan yapabilirsiniz, örneğin kefaret yolu. Rızkınız yaşantınız üzerinden hesaplanıyor, başkalarına yaptığınız üzerinden, o rızkı değiştirmenin meşru yoluda yine bu yol, yaşantınız ve başkalarına yaptıklarınız. Sizin anlamanız gereken, zikir ve dualar üzerinden rızkınız hesaplanmıyor, zikir ve dualar üzerinden de değişmesi söz konusu değil. O yola girdiğiniz zamanda ortaya sihir enerjisi çıkarıyor, yasal olmayan yollardan, arka kapılardan, sihirle birşeyleri elde etmeye çalışmış oluyorsunuz, bu durumda da Rabbimiz veliniz olmaktan çıkıyor, şeytanlar oluyor. "Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir" (Sebe Süresi; 24).
Neden, o zaman insanlar görünür boyutu bırakıp, görünmeyen boyut üzerinden rızık temin etmeye çalışıyorlar? Neden; çünkü görünen boyutta yolları tıkanmış, görünmeyen boyut üzerinden de o tıkanıklığı bypass edeceklerine inanıyor, buna inandırılmışlar. Bu mümkünmü; mümkün değil. Rabbimiz hiç görünmeyen boyutlar üzerinden rızık temin etmemizi istermi; istemez. Neden istemez; yeryüzü imtihanımız ektiğimizi biçmek üzere kurgulanmış, ektiğimizi görmezsek, nasıl biçeceğiz? Ektiğimizi görmezsek, nasıl yanlışlarımızı göreceğiz? En basiti kişi birşeyden sorumlu tutabilmesi için sebep olduğu şeyi görmesi gerekiyor. O yüzden Rabbimiz bizleri yeryüzünün görünür boyutunda tutmaya, görünür boyut üzerinden rızık temin etmeye itiyor. Örneğin; bir duayı bin defa tekrarladığınızda o duanın enerji boyutunda nelere sebep olduğunu görüyormusunuz? Sebep olduğunuz şeyleri görmediğiniz zaman bunu düzeltme şansınız varmı; yok, çünkü yanlış yaptığınızdan haberiniz yok. Neden Rabbimizin hayatın görünür boyutunda kalmamızı şimdi daha iyi anladınızmı, görünür boyutta kalırsanız yanlışlarınızın sebep olduğu şeyleri görür ve yanlışınızı düzeltirsiniz.
Görünmeyen boyuta daldığınızda mesela, hatalarınızı görme ve düzeltme şansınız olmuyor. O yüzden Rabbimiz o boyuta ekilen tohumları meşru görmüyor. Örneğin; eğer görseydi, bu sefer o aleme yatırım meşrulaşır ve insan bu alemi bırakır, sabah akşam o boyutla ilgilenir, nelere sebep olduğunu görmediği içinde yanlışından dönmez, velevki yanlışını gördü,o yanlışı nasıl düzelteceğini bilmezdi. Bir çoğunuzun sihire bulaşıp, üzerinizden onu nasıl def edeceğini bilmediği gibi. Yeryüzünün görünür boyutuna sırtımızı dönmememiz, yanlışlarımızı görmemiz, gördüğümüz şeylerden hesaba çekileceğimiz için, görünmeyen boyutlar bize haram kılınmış.
Eğer ben yeryüzünün görünür boyutunda yıllarca çalıştım ama halen bir adım ileriye gidemedim diyorsanız, o zaman o konuda üzerinizde bir borç olduğu için kader buna izin vermiyordur, bu durumda kefaret yapın o kefaretinizide yeryüzünün görünür boyutunda yapın. Yeryüzü rızıklarını elde etmenin yolları var, lütfen o yollar üzerinden rızkınızı temin etmeye çalışın. Rabbimiz rızkı temin etmenin veya kötülüklerden korunmanın yollarını çizmiş, örneğin başınıza ne geliyorsa işlediğiniz yanlışlardan ötürü geliyor, o yanlışlarınızı düzeltirseniz, yaşantınızı değiştirirseniz arzu ettiğiniz şeylerde size ikram edilir demiş. Siz ama yasal yollar üzerinden değilde, meşru olmayan yollar üzerinden içinde bulunduğunuz sıkıntıları, tıkanıklığı gidermeye çalışırsanız, şu sıkıntından kurtulmak veya şu nimeti elde etmek için şu kadar zikir çek gibisine, o zaman arka kapıdan dolanmanın size bir bedeli olacağınıda bilmeniz gerekiyor. Rabbimiz, bir günahınızdan ötürü yolunuz tıkandı, o yolda ilerlemek istiyorsanız o günahı kaldırın diyor, siz ama o günahla yüzleşme yerine, bir kaç zikirle o yolun üzerindeki engeli kaldırmaya çalışırsanız, bilinki o an şeytanların kucağına oturmuş oluyorsunuz.
Şeytanlar size bulaşıyor, hayatlarınızdaki değişimlerede onlar sebep oluyor. Siz o değişimleri gördükçe o uygulamalara devam ediyor, cin/ şeytanların verdikleri üzerinden bir hayat kurmaya başlıyor, veliniz Rabbimiz olmaktan çıkıyor, onlar oluyor. Siz Allahtan geldiğine inansanızda içinde bulunduğunuz durumu bu değiştirmiyor, işlediğiniz iş hak değil ve sizi besleyende cin/ şeytanlar. Rabbimizde bu Ayetle sizi uyarıyor, çürük bir ilişki içinde olduğunuzu, kendisi dışından edilen velilerin kişiye sunacağı tek şey bir örümcek evi olduğunu söylüyor.
Özetlersek; bu bölümde farklı farklı misaller üzerinden kaderin işleyişini size anlatmaya çalıştık, umarız arzu ettiğiniz ilhamı almışsınızdır. Bazı bilgileri tekrarladığımızın farkındayız, yazılarımıza vakıf olanlar için bolca tekrar olduğununda farkındayız, fakat tekrarda hayr var, bir paragrafta kaçırdığınız bir bilgiyi belki bir sonraki paragrafta yakalarsınız. Buradan çıkarılması gereken çok ders var, en başında; rızık için kime sığınıyorsanız veliniz o oluyor. Örümcek evi üzerinden Rabbimiz bizlere kendisi dışında veli edinenlere bir uyarı gönderiyor. Kim bunlar; rızkı arka kapılardan edinmeye çalışanlar. Sihirle sistemi hackleyip nimet elde etmeye çalışanlar. Örümcek evi üzerindende Rabbimiz onlara bir mesajı gönderiyor ve uyarıyor. Örümcek evi ne alaka diyorsanız; bir sonraki bölümlerde bunu açıklayacağız. Sizleri ama merakta bırakmayalım, bir sonraki bölümün kısa bir fragmanını verelim; örümcek avını nasıl yakalıyorr, yakaladıktan sonrası nasıl onu yiyor? Ağ ile tuzağı kuruyor, sonrası ağıyla onun sarıyor, sonrası içine sindirim sıvısını enjekte ediyor, o sıvı içten eritiyor, irine çeviriyor, sonrasıda o irini emiyor.
Değerli arkadaşlar, zikirlerle nimet elde etmeye çalışanların yaptığı tamda bu, şeytanlar o zikir ve büyü enerjisini alıyor ve elde etmek istedikleri o nimete enjekte ediyor, içini irine çeviriyor, irine çevirerek o nimetin tüm alt nimetlerini yok ediyor; bir nimet size sunulmadan öncesi içeriğini hak edip etmediğiniz kontrol ediliyor, içeriğinin en azından %50sini hak etmeniz gerekiyor demiştik ya, işte o içeriği yok ediyor, irine çeviriyor, aksi takdirde o nimeti sizinle eşleştiremezlerdi çünkü sizde o hak ediş yok, sonrada kişiye sunuyor. Gıybetin cezası kurtcuklar, sihir ve büyünün cezası nedir diye soruyorsanız, irindir. Bu insanların bedenlerinde irinler, sivilciler ve iltihaplar oluşur. Şeytanlarınız o sihrinize bir de tuvaleti alet ederse, ki sihirde alet ediyorlar, o zaman gayp aleminde ve ahiret hayatında irin dışında birde dışkı size yediriliyor, rüyalarda da kendinizi sürekli pis tuvalet ortamlarında görüyorsunuz. Şeytanlar bunlara içi irin ve dışkı dolu nimetler sunuyor, bunlarda afiyetle yiyor. Şaşırdınızmı ama, Allah temiz rızkı sunar, şeytanlar ise pis. Allahtan başka birini veli edindiğinizde, ne beklediniz? Yoksa siz örümcek evi misalini Rabbimiz öylesinemi verdiğini sandınız?
Zikir ve dualarla nimet elde etmeye çalışanlara, İslamın temel kurallarını yeniden hatırlatmak ve öğretmek gerekiyor. Zikir çekmemizi Allah istiyor dediklerinde, siz zikir ile Allahın ne kastettiğini biliyormusunuz diye bunlara sormak gerekiyor. Kastedilen Kur'an-ı Kerimin kendisi olduğu ve kastedilen bir kelimenin onlarca defa tekrarlamak değil, o kelime ve Ayetlerden ilham almak, öğüt almak olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Sonrası bu insanlara, bir nimeti elde etmek için bunları yapıyorsunuz, fakat hiç düşünmedinizmi, Rabbim o nimeti herkese bahşederken neden size bahşetmemiş, bunu hiç düşünmedinizmi diyerek, bunları kendi yaşantı ve yanlışlarıyla yüzleşmeye itmek gerekiyor. İslamın kıssas kuralına göre işlediği, bir nimetten mahrum bırakılıyorsak o konuda üzerimizde borçlar olduğunu, o borçlar kapanmadan da o nimetin bize inmeyeceğini bu insanlara anlatmak gerekiyor. Sonrası bu insanlara, bilmediğiniz ve görmediğiniz alemlere birşeyler ekiyorsunuz, sebep olduklarınızı görmüyorsunuz, görmediğiniz için düzeltme şansında yok, nelere sebep olacağınız hiç korkutmuyormu sizi deyip bu insanları uyarmak gerekiyor.
Bir ek bilgi daha verelim, rüyalar gayp alemine açılan kapımız, dolayısıyla rüyalarınızda o aleme yaptığınız yatırımları görebilirsiniz. Rabbimiz merhameti gereği, o aleme yaptığımız yatırımları dahi gösteriyor. Birileri o rüyaların sizin bilinçaltınız altınıza ait olduğunu söylüyor, biz ise size gerçeği anlatalım, gördükleriniz ve yaşadıklarınız sizin o aleme yaptığınız yatırımların kendisi. Orada gördükleriniz hoş değilse bilinki hoş yatırım yapmıyorsunuz ve/ veya her gece birşeyler yaşıyorsanız, demek fazla o aleme yatırım yaptınız.
Tılsımcılara gelirsek, onlarda aynı bataklığın içinde. Rızık gökte hesplanır ve bu hesap sizin ve sizden önceki 3 neslin tüm amelleri üzerinden yapılır. Toplam 15 kişi, her biri 80 yıl yaşasa, ortalama 1200 yıllık amel üzerinden sizin rızkınız hesaplanıyor. Gökte hesaplanan bu rızkıda siz zikirler veya tılsımlarla engel olmaya çalışırsanız, örümcek ağına düşen böcek durumuna düşersiniz. Şu alim bunu yaptı, hz Ali'den geldi gibisine hikayelerde sizi bağlamasın, herkes kendi amel defterine çalışır, siz bu işlerden uzak durun. Kötülüklerden korunmak istiyorsanız, bunun kuralları belli; ilk önce o musibeti başınıza musallat eden borcu kapatacaksınız (kefaret), borçtan haberiniz yoksa bol sadaka ve hayr yapacaksınız, namaz kılacaksınız, olabildiği kadar Allahın Ayetleri doğrultusunda bir yaşantı sürdüreceksiniz.
Bu yol size zahmetli geliyor diye, kısa yoldan sonuca varmaya çalışırsanız, taktığınız o tılsımlar ateşten tasmalar olarak ahiret hayatında karşınıza çıkacağını, kaçmaya çalıştığınız her musibitin gayp aleminde size yaşatılacağı, bu boyutta çocuklarınızdan çıkacağını ve bedeniniz örümcek ağı tarafından sarılmış bir böcek durumuna düşeceği, içiniz irin dolu olacağı, göktende size inen hiçbir nimetin size ulaşamayacağını bilin.
Örümcek evi misalin yeryüzü boyutu ve gayp boyutundan neler yaşanıyor, devamı gelecek... -24.05.2025
Bölüm 2;
Yaşantımızla rızkımızı nasıl belirliyoruz, bir örnek verebilirmisiniz? Rabbimiz düzeni kıssas kuralına göre kurgulamış, ektiğinizin karşılığını alıyorsunuz. Örneğin; "İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey olabilir mi?" (Rahman Süresi; 60). Sağlıklı bir çocuk istediğinizi varsayalım, o çocuk hayata geldiğinde hayatınıza ne katacak; mutluluk, neşe, soyunuzun devamı, yaşlandığında size bakacak, sizi gururlandıracak vs. Şimdi; sağlıklık bir çocuk istiyorum dediğinizde levh-i mahfuz o duanıza yüzeysel bakmıyor, o nimetin içeriğine, size katacağa alt nimetlere bakıyor, sonrada o nimetten nemalanacak siz, eşiniz veya atalarınız bunu hakediyormu buna bakıyor, sonrasıda hak ettiğiniz kadar ondan pay veriyor. Hak ettiğimizi nasıl hesaplıyor? Bize verilecek nimet, Rabbimiz katından bize inen bir iyilik olarak görülüyor, o iyiliğe (nimet) verdiğimiz karşılık üzerinden de o nimet üzerindeki hak edişimiz hesaplanıyor. Örneğin; o nimete iyi davranırsanız o nimet üzerindeki hak edişiniz artıyor, kötü davranırsanız azalıyor. Eğer konu sağlıklı bir çocuk ve sizin geçmişinizde kürtaj varsa, o zaman siz o iyiliğe kötülükle karşılık verenler gurubuna giriyor, hatta o nimete ihanet edenler gurubuna giriyorsunuz, dolayısıyla ya nimet size verilmiyor ya da sakat bir nimet veriliyor. Herşey dengini çeker misali, hangi nimeti istiyorsanız o nimetle ilgili bol iyiliğiniz olsun. Örneğin; sağlıklı bir çocuk hayatınıza neşe katacak, siz o neşeyi hak ediyormusunuz, mesela siz çevrenize neşe katıyormusunuz. Sağlıklı bir çocuk yaşlandığınızda size bakacak, siz kendi atalarınıza bakıyormusunuz.
Olayı anladınız değilmi; siz bir nimet gördüğünüzde o nimetin kendisini görüyorsunuz, sizin kaderinizi hesaplayan levh-i mahfuz ise o nimeti bir iyilik olarak görüyor, o iyiliğin altında nice alt iyilikler görüyor ve kimseye zerre haksızlık olmasın diye, o alt iyiliklerin tümünü hak edip etmediğinize bakıyor. Her bir alt başlıkta, siz ve sizden önceki 3 nesil o konuda ne iyiliği ne kötülüğü yaptı buna bakıyor ve oradan size bir hak ediş oranı hesaplıyor, o oran doğrultusunda da o rızık size ya iniyor ya da inmiyor. Siz ve atalarınızın herhangi bir konudaki ortalaması %50nin üzerinde olduğunda da o nimet genelde size iniyor. Ülkemizde doğan sakat ve özürlü çocuk oranına veya hamile olamayan, evlenemeyen kişi ortalamasına bakarsak ama, toplum olarak biz bu nimeti hak etmeyi kaybetmişiz.
Bir nimet size inmediğinde bunun nedeni bilinçaltınız veya o nimetsizliğe kendinizi şartlandırdığınız, kendinizi onun yokluğuna alıştrdığınız için değil, ki bunlar birilerin kıçlarından uydurduğu saçmalıklar, o nimeti elde edememenizin nedeni o nimetle ilgili üzerinizde bir günahın olması. Ne tür bir günah? İlahi düzen kıssas kuralına göre çalışır, iyiliğe karşılık iyilik. Rabbimiz sizi bir nimetten mahrum bırakıyorsanız, gökten inen o nimete siz iyilikle karşılık vermediniz, çok kötülük yaptınız. Rabbimiz bir nimeti ikram olarak bir sülaleye indirir, mesela gözlerimiz dahil herşey bir ikram, Allah katından bize sunulan bir iyiliktir, o sülale o iyiliği suuistimal ettiği zaman, kötü davrandığı zamanda o sülalenin o iyilik üzerindeki hakkı azalır, ta ki yok oluncaya kadar. Örneğin bir eşe sahip olmak bir ikramdır, bu ikrama kötü davrandığınızda ve o sülalede bir kaç nesil kötü davrandığında o zaman o sülaleden o ikram alınır, nesiller evlenemez olur. Örneğin; iş hayatına atılmak bir ikramdır, eğer atalarınız o ikrama kötülükle yanıt verdiyse, insanları kandırdıysa, o zaman o ikram o ailenin elinden alınır, nesiller iş hayatında bir tıkanıklık hissederler.
O nimetleri tekrar elde etmek içinde, o yanlışlarınızı teker teker telafi etmeniz gerekiyor. İlahi düzen belirli temeller üzerine kurulmuş, bunlardan biriside kıssas kuralı, bu basit temel taşlarını bildiğiniz zamanda kaderi ve yaşadıklarınızı anlıyor ve çözüyorsunuz. Bir nimetin elinizden alınması, o nimete iyilikle değilde kötülükle yaklaşmanızdan ötürü gerçekleşir. O nimeti tekrar elde edebilmekte keza o yol üzerinden geçiyor, o nimete iyilik yapmakla. Örneğin; evlenemiyorsanız, evli çiftlerin sorunları için bol çaba harcayın, evlenme fırsatı olanları evliliklerinde yardımcı olun vs. Sizin anlamanız gereken, bir nimete kötü davrandığınızda, o nimet gerek insan gerek hayvan gerek tabiat gerek bir nesne gerek bir meslek olsun farketmiyor, aşkasına yaptığınız kötülükler sizi bir nimetten mahrum bırakıyor, o nimet üzerindeki hakkınız azalıyor ve siz o nimetten mahrum burakılıyorsunuz. O nimeti tekrar elde etmenin yoluda o nimetle ilgili bol hayr ve iyilik yapmak. Örneğin; zikir ve dualarla kaybolan nimetleri elde edemezsiniz, çünkü onlar o nimetin dengi değil. Hangi nimet elinizden alındıysa, o nimetle ilgili iyilik yapmanız gerekiyor.
İyiliğin en güzel tanımlarından birisi; iyilik bir grader makinesidir, yolunuzu açan bir araç. İyilikler insanın önünü açar, hayat yolculuğundaki tıkanıkları giderir. İyilik yoksa, o zaman o tıkanıklarda gitmiyor. İlahi kural bu. Her nimet bir iyilik olarak görülüyor, o iyiliği hak etmek içinde siz iyilik yapmanız gerekiyor. Eğer ortalıkta o iyilikler yoksa, o zaman arzu ettiğiniz o güzel şeyler size inmeyecek. Hayat hak edişler üzerine kurulmuş, bir nimet size inmiyorsa, demek o nimetle ilgili bir yanlış yaptınız, o yanlışınızı iyilikle telafi etmeden veya infaz ne kadar sürecekse infaz sürecini tamamlamadan o nimet size inmeyecek. Dua ve zikirle de o nimet size inmiyecek, şeytanlar nimet altında size içi boş birşeyler sunacak, o kadar. Eğer insanların rızıkları dualarına kalmış olsaydı, o zaman kişinin yaptığı yanında kar kalır, mağdurlarda mağduriyeti ile kalır ve sabah akşam Allahın adaletini sorgulardı. O yüzden, eğer kader sizi bir nimetten mahrum bıraktıysa, bunun nedeni o nimete yapılan bir yanlış, bunun telafiside o nimetle ilgili bir iyilik yapmaktan geçiyor. Yasal zorunluluk bu. Yasalar beni bağlamaz der ve yasadışı yollarla sorunlarınızı çözmeye çalışırsanız, o zaman Allah tarafından ona göre muamele görüyorsunuz. Allah veliniz olmaktan çıkar ve şeytanlar veliniz olur. Örümcek evi ilede Rabbimizin anlatmak istediği bu.
Hocam dualarla istekte bulunmayalımmı? Elbette bulunalım, ama siz birşeyi bin defa tekrarlarsanız bu dua olmaktan çıkıyor, zorla birşeyi elde etmeye giriyor. Eğer bir derdiniz varsa bir dileğiniz varsa bunu 7/24 Rabbimize iletin, sahip olabileceğiniz en iyi dost Rabbimiz. O duanız ama, karşı tarafı o nimeti size vermeye zorlamamalı. Bu noktada hak ediş olayını çok iyi anlamalısınız; eğer bir nimette hakkınız olsaydı, duaya gerek kalmadan o nimet size zaten çoktan inmiş olurdu, çünkü Allahın hak ismi bunu gerektiriyor, kişinin hak ettiğini alması. Yaşantınız üzerinden o nimeti çoktan hak etmiş olur, kaderde o nimeti size çoktan indirmek zorunda olurdu. Eğer bir nimet size inmiyorsa, bilinki yaşantınızla, 4 nesil boyunca işlediklerinizle siz o nimeti henüz hak etmediniz. YANİ; dua veya zikirlerle birşeyi elde etmeye çalışırken, talep etme hakkınız olmayan birşeyi elde etmeye çalıştığınızı bilin. Örneğin; yüzlerce zikirle bir zorba ve soyguncu sıfatıyla Allahın huzuruna çıkmayın, yaşantınızla hak etmediğiniz birşeyi Allahtan istediğiniz bilinçle Allahın huzuruna çıkın, sonrada Allahın merhametine ve lütfuna sığınarak, o aciz kul modunda Allahtan isteğinizi yapın. İnanın bu sizin için hem daha hayrlı hem sonuca ulaştırma bakımından daha uygun.
Duanızın kabul olduğunu nasıl anlarsınız? Duanız kabul olunduğunda o nimet hemen size inermi; hayır, inmez, iyilik yapma fırsatları size iner. Bir nimet size kapandığında, o nimetle ilgili iyilik fırsatlarıda kişiye kapanıyor. O iyilik üzerinden o nimetleri elde etmesin diye, iyilik kapıları kapanıyor. Bir nimetle ilgili duanız kabul edildiği zamanda ilk önce o nimet değil, o nimetle ilgili iyilik kapıları açılıyor. Örneğin; bir duanızın kabul olduğunu nasıl anlarsınız, o nimetle ilgili iyilik yapma fırsatları sürekli karşınıza çıkmaya başladığında anlarsınız. O zaman burada ne olmak gerekiyor; sürekli uyanık olmak ve o fırsatları kaçırmamak gerekiyor. Kabul olunan dualar o nimeti size indirmez, o nimeti size indirecek iyiliklerin önünü açar. Buradanda ne anlıyoruz; bir nimetin bize inmesi için, o nimetle ilgili mutlaka bir iyiliğin ortada olması gerektiğini anlıyoruz. Neden bu böyle; çünkü kural bu, iyilik ancak bir iyilik sonrası geliyor. Eğer dua ile nimetler inecek olsaydı, o zaman sabah akşam iyilik yapanlara haksızlık olur, iyilik yapmanın, kıssas kuralın hiç bir anlamı kalmazdı, herkes oturduğu yerden duasını yapar ve gökten nimet adı altında iyilikler bol bol inerdi. Olayı anladınız değilmi; duanız kabul olsa bile, o nimet size inmiyor, iyilik kapıları açılarak ilk önce o nimetle ilgili iyilikler yapmanız sizden bekleniyor. Buradan da zikir veya bilinçaltı terapileri ile size nimetler vaad edenlerin ne kadar içi boş olduğunu siz çıkarın. Uzun lafın kısası; kaderin nasıl çalıştığını bilmeyen insanlardan rızıkla ilgili malumat almayın!
Duanın usulü nedir? Duanın en basit tanımı, duanın bir talep olması ve onaylanıp onaylanmayacağını karşı tarafa kaldığıdır. Talebinizi iletirsiniz, onaylanıp onaylanmayacağını karşı tarafa bırakır, onaylandığı zamanda o nimeti hak etmeniz için size iyilik yapma fırsatları sunulur, kaç yıl gerekirse gönülden o iyilikleri yapar sonrada o nimetin size inmesini sabırla beklersiniz. Zikirlerle rızık peşinde koşanlar ise talepte bulunmuyor, o rızkı zorla elde etmeye çalışıyor, dolayısıyla onların yaptığına dua denilmez. Dense dense ancak, hırsız, soyguncu, hacker veya bir sapkın denilir, hayran olduğu birşeyin peşini bırakmayan, elde etmek için herşeyi yapan bir sapkın denilir. Bu insanlar birşeyi binlerce defa tekrarlayarak duaları dua olmaktan çıkıyor ve bir spame dönüşüyor, karşı tarafı sürekli rahatsız eden, rahatsız edici bir uygulamaya dönüşüyor. Kötü tarafı, ortalıkta iyilikte yok. Neden Rabbimizin bu işleri hoş karşılamadığını, neden şeytanların bu işlere bu kadar meraklı olduğunu, umarız şimdi daha iyi anlamışsınızdır.
Değerli dostlar; şu zikri şu kadar yaparsanız şunu elde edersiniz diyenler, gökte rızık nasıl hesaplanıyor nasıl dağıtılıyor bunu bilmiyor. Düzenin nasıl çalıştığını bilmeyen birisinden de, düzensizliği düzeltmekle ilgili tavsiye almayın. Levh-i mahfuz size birşey bahşetmeden veya sizi bir nimetten mahrum bırakmadan öncesi binlerce veriyi inceliyor, ki ne size ne de başkalarına zerre haksızlık olsun, ne de ilahi yasalara aykırı birşey gerçekleşsin, sonrası o konu Allaha iletiliyor, ki Rabbimizin onayı olmadan hiçbir şey gerçekleşmiyor, Rabbimiz onay verdikten sonrasıda hakkınızda karar veriliyor. Levh-i mahfuz ve Allahın onayı olmadan, bir rızık peşinde koştuğunuz zamanda, Allah dahil tüm bu yasal prosedurları yok saymış oluyorsunuz. Örümcek evi misaliyle bu insanların neden uyarıldığını şimdi daha iyi anladınızmı? Bunlar Allahın onayı dahil, tüm yasal prosedurları yok sayıyor.
Örneğin; sağlıklı bir çocuk elde etmek o kişi için büyük bir nimet, o nimetin altında da ayrı ayrı binlerce farklı nimetler var. Kader size bir çocuk bahşederken, ilk önce o alt nimetlerin kaçını hak ediyorsunuz buna bakıyor, yani o konularda ne kadar iyiliğiniz var buna bakıyor, o oranda da sağlığa sahip bir çocuk size bahşediyor. Eğer Rabbimiz yaşantımız (işlediğimiz iyilik ve kötülükler) üzerinden değilde, dua ve zikirler üzerinden çocuğun ahlakını, sağlığını belirlemiş olsaydı, o zaman iyilik yapmanın, bir nimet için yıllarca sabretme ve çalışmanın anlamı kalmaz, kişi oturduğu yerden dua ile hayatını ve içeriğini belirlemeye başlardı. İlahi rızık dağıtımın temelini oluşturan kıssas kuralı çöp olur, insanlar istedikleri gibi davranır ve bunun onlara hiçbir bedeli olmazdı, haksızlığa uğrayan zararıyla kalır, suçlu olan cezadan kurtulurdu.
Mağdur hakkını, suçluda cezasını alabilmesi için, kişinin rızkı kişinin eline bırakılmamış. Yani, Allahın yarattığı düzende siz kendinize rızık tayin edemiyorsunuz. Kişinin rızkı gökte hesaplanıyor ve bu hesap toplam 4 nesli kapsıyor, trilyonlarca veri inceleniyor, sonrası zerre parçacığına kadar kişi neyi hakediyorsa o kişiye hak ettiği indiriliyor. Eğer size inendirilenden memnun değilseniz, o zaman sıkıntı yok, o kaderi değiştirebilirsiniz, fakat bunu ancak meşru yollardan yapabilirsiniz, örneğin kefaret yolu. Rızkınız yaşantınız üzerinden hesaplanıyor, başkalarına yaptığınız üzerinden, o rızkı değiştirmenin meşru yoluda yine bu yol, yaşantınız ve başkalarına yaptıklarınız. Sizin anlamanız gereken, zikir ve dualar üzerinden rızkınız hesaplanmıyor, zikir ve dualar üzerinden de değişmesi söz konusu değil. O yola girdiğiniz zamanda ortaya sihir enerjisi çıkarıyor, yasal olmayan yollardan, arka kapılardan, sihirle birşeyleri elde etmeye çalışmış oluyorsunuz, bu durumda da Rabbimiz veliniz olmaktan çıkıyor, şeytanlar oluyor. "Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir" (Sebe Süresi; 24).
Neden, o zaman insanlar görünür boyutu bırakıp, görünmeyen boyut üzerinden rızık temin etmeye çalışıyorlar? Neden; çünkü görünen boyutta yolları tıkanmış, görünmeyen boyut üzerinden de o tıkanıklığı bypass edeceklerine inanıyor, buna inandırılmışlar. Bu mümkünmü; mümkün değil. Rabbimiz hiç görünmeyen boyutlar üzerinden rızık temin etmemizi istermi; istemez. Neden istemez; yeryüzü imtihanımız ektiğimizi biçmek üzere kurgulanmış, ektiğimizi görmezsek, nasıl biçeceğiz? Ektiğimizi görmezsek, nasıl yanlışlarımızı göreceğiz? En basiti kişi birşeyden sorumlu tutabilmesi için sebep olduğu şeyi görmesi gerekiyor. O yüzden Rabbimiz bizleri yeryüzünün görünür boyutunda tutmaya, görünür boyut üzerinden rızık temin etmeye itiyor. Örneğin; bir duayı bin defa tekrarladığınızda o duanın enerji boyutunda nelere sebep olduğunu görüyormusunuz? Sebep olduğunuz şeyleri görmediğiniz zaman bunu düzeltme şansınız varmı; yok, çünkü yanlış yaptığınızdan haberiniz yok. Neden Rabbimizin hayatın görünür boyutunda kalmamızı şimdi daha iyi anladınızmı, görünür boyutta kalırsanız yanlışlarınızın sebep olduğu şeyleri görür ve yanlışınızı düzeltirsiniz.
Görünmeyen boyuta daldığınızda mesela, hatalarınızı görme ve düzeltme şansınız olmuyor. O yüzden Rabbimiz o boyuta ekilen tohumları meşru görmüyor. Örneğin; eğer görseydi, bu sefer o aleme yatırım meşrulaşır ve insan bu alemi bırakır, sabah akşam o boyutla ilgilenir, nelere sebep olduğunu görmediği içinde yanlışından dönmez, velevki yanlışını gördü,o yanlışı nasıl düzelteceğini bilmezdi. Bir çoğunuzun sihire bulaşıp, üzerinizden onu nasıl def edeceğini bilmediği gibi. Yeryüzünün görünür boyutuna sırtımızı dönmememiz, yanlışlarımızı görmemiz, gördüğümüz şeylerden hesaba çekileceğimiz için, görünmeyen boyutlar bize haram kılınmış.
Eğer ben yeryüzünün görünür boyutunda yıllarca çalıştım ama halen bir adım ileriye gidemedim diyorsanız, o zaman o konuda üzerinizde bir borç olduğu için kader buna izin vermiyordur, bu durumda kefaret yapın o kefaretinizide yeryüzünün görünür boyutunda yapın. Yeryüzü rızıklarını elde etmenin yolları var, lütfen o yollar üzerinden rızkınızı temin etmeye çalışın. Rabbimiz rızkı temin etmenin veya kötülüklerden korunmanın yollarını çizmiş, örneğin başınıza ne geliyorsa işlediğiniz yanlışlardan ötürü geliyor, o yanlışlarınızı düzeltirseniz, yaşantınızı değiştirirseniz arzu ettiğiniz şeylerde size ikram edilir demiş. Siz ama yasal yollar üzerinden değilde, meşru olmayan yollar üzerinden içinde bulunduğunuz sıkıntıları, tıkanıklığı gidermeye çalışırsanız, şu sıkıntından kurtulmak veya şu nimeti elde etmek için şu kadar zikir çek gibisine, o zaman arka kapıdan dolanmanın size bir bedeli olacağınıda bilmeniz gerekiyor. Rabbimiz, bir günahınızdan ötürü yolunuz tıkandı, o yolda ilerlemek istiyorsanız o günahı kaldırın diyor, siz ama o günahla yüzleşme yerine, bir kaç zikirle o yolun üzerindeki engeli kaldırmaya çalışırsanız, bilinki o an şeytanların kucağına oturmuş oluyorsunuz.
Şeytanlar size bulaşıyor, hayatlarınızdaki değişimlerede onlar sebep oluyor. Siz o değişimleri gördükçe o uygulamalara devam ediyor, cin/ şeytanların verdikleri üzerinden bir hayat kurmaya başlıyor, veliniz Rabbimiz olmaktan çıkıyor, onlar oluyor. Siz Allahtan geldiğine inansanızda içinde bulunduğunuz durumu bu değiştirmiyor, işlediğiniz iş hak değil ve sizi besleyende cin/ şeytanlar. Rabbimizde bu Ayetle sizi uyarıyor, çürük bir ilişki içinde olduğunuzu, kendisi dışından edilen velilerin kişiye sunacağı tek şey bir örümcek evi olduğunu söylüyor.
Özetlersek; bu bölümde farklı farklı misaller üzerinden kaderin işleyişini size anlatmaya çalıştık, umarız arzu ettiğiniz ilhamı almışsınızdır. Bazı bilgileri tekrarladığımızın farkındayız, yazılarımıza vakıf olanlar için bolca tekrar olduğununda farkındayız, fakat tekrarda hayr var, bir paragrafta kaçırdığınız bir bilgiyi belki bir sonraki paragrafta yakalarsınız. Buradan çıkarılması gereken çok ders var, en başında; rızık için kime sığınıyorsanız veliniz o oluyor. Örümcek evi üzerinden Rabbimiz bizlere kendisi dışında veli edinenlere bir uyarı gönderiyor. Kim bunlar; rızkı arka kapılardan edinmeye çalışanlar. Sihirle sistemi hackleyip nimet elde etmeye çalışanlar. Örümcek evi üzerindende Rabbimiz onlara bir mesajı gönderiyor ve uyarıyor. Örümcek evi ne alaka diyorsanız; bir sonraki bölümlerde bunu açıklayacağız. Sizleri ama merakta bırakmayalım, bir sonraki bölümün kısa bir fragmanını verelim; örümcek avını nasıl yakalıyorr, yakaladıktan sonrası nasıl onu yiyor? Ağ ile tuzağı kuruyor, sonrası ağıyla onun sarıyor, sonrası içine sindirim sıvısını enjekte ediyor, o sıvı içten eritiyor, irine çeviriyor, sonrasıda o irini emiyor.
Değerli arkadaşlar, zikirlerle nimet elde etmeye çalışanların yaptığı tamda bu, şeytanlar o zikir ve büyü enerjisini alıyor ve elde etmek istedikleri o nimete enjekte ediyor, içini irine çeviriyor, irine çevirerek o nimetin tüm alt nimetlerini yok ediyor; bir nimet size sunulmadan öncesi içeriğini hak edip etmediğiniz kontrol ediliyor, içeriğinin en azından %50sini hak etmeniz gerekiyor demiştik ya, işte o içeriği yok ediyor, irine çeviriyor, aksi takdirde o nimeti sizinle eşleştiremezlerdi çünkü sizde o hak ediş yok, sonrada kişiye sunuyor. Gıybetin cezası kurtcuklar, sihir ve büyünün cezası nedir diye soruyorsanız, irindir. Bu insanların bedenlerinde irinler, sivilciler ve iltihaplar oluşur. Şeytanlarınız o sihrinize bir de tuvaleti alet ederse, ki sihirde alet ediyorlar, o zaman gayp aleminde ve ahiret hayatında irin dışında birde dışkı size yediriliyor, rüyalarda da kendinizi sürekli pis tuvalet ortamlarında görüyorsunuz. Şeytanlar bunlara içi irin ve dışkı dolu nimetler sunuyor, bunlarda afiyetle yiyor. Şaşırdınızmı ama, Allah temiz rızkı sunar, şeytanlar ise pis. Allahtan başka birini veli edindiğinizde, ne beklediniz? Yoksa siz örümcek evi misalini Rabbimiz öylesinemi verdiğini sandınız?
Zikir ve dualarla nimet elde etmeye çalışanlara, İslamın temel kurallarını yeniden hatırlatmak ve öğretmek gerekiyor. Zikir çekmemizi Allah istiyor dediklerinde, siz zikir ile Allahın ne kastettiğini biliyormusunuz diye bunlara sormak gerekiyor. Kastedilen Kur'an-ı Kerimin kendisi olduğu ve kastedilen bir kelimenin onlarca defa tekrarlamak değil, o kelime ve Ayetlerden ilham almak, öğüt almak olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Sonrası bu insanlara, bir nimeti elde etmek için bunları yapıyorsunuz, fakat hiç düşünmedinizmi, Rabbim o nimeti herkese bahşederken neden size bahşetmemiş, bunu hiç düşünmedinizmi diyerek, bunları kendi yaşantı ve yanlışlarıyla yüzleşmeye itmek gerekiyor. İslamın kıssas kuralına göre işlediği, bir nimetten mahrum bırakılıyorsak o konuda üzerimizde borçlar olduğunu, o borçlar kapanmadan da o nimetin bize inmeyeceğini bu insanlara anlatmak gerekiyor. Sonrası bu insanlara, bilmediğiniz ve görmediğiniz alemlere birşeyler ekiyorsunuz, sebep olduklarınızı görmüyorsunuz, görmediğiniz için düzeltme şansında yok, nelere sebep olacağınız hiç korkutmuyormu sizi deyip bu insanları uyarmak gerekiyor.
Bir ek bilgi daha verelim, rüyalar gayp alemine açılan kapımız, dolayısıyla rüyalarınızda o aleme yaptığınız yatırımları görebilirsiniz. Rabbimiz merhameti gereği, o aleme yaptığımız yatırımları dahi gösteriyor. Birileri o rüyaların sizin bilinçaltınız altınıza ait olduğunu söylüyor, biz ise size gerçeği anlatalım, gördükleriniz ve yaşadıklarınız sizin o aleme yaptığınız yatırımların kendisi. Orada gördükleriniz hoş değilse bilinki hoş yatırım yapmıyorsunuz ve/ veya her gece birşeyler yaşıyorsanız, demek fazla o aleme yatırım yaptınız.
Tılsımcılara gelirsek, onlarda aynı bataklığın içinde. Rızık gökte hesplanır ve bu hesap sizin ve sizden önceki 3 neslin tüm amelleri üzerinden yapılır. Toplam 15 kişi, her biri 80 yıl yaşasa, ortalama 1200 yıllık amel üzerinden sizin rızkınız hesaplanıyor. Gökte hesaplanan bu rızkıda siz zikirler veya tılsımlarla engel olmaya çalışırsanız, örümcek ağına düşen böcek durumuna düşersiniz. Şu alim bunu yaptı, hz Ali'den geldi gibisine hikayelerde sizi bağlamasın, herkes kendi amel defterine çalışır, siz bu işlerden uzak durun. Kötülüklerden korunmak istiyorsanız, bunun kuralları belli; ilk önce o musibeti başınıza musallat eden borcu kapatacaksınız (kefaret), borçtan haberiniz yoksa bol sadaka ve hayr yapacaksınız, namaz kılacaksınız, olabildiği kadar Allahın Ayetleri doğrultusunda bir yaşantı sürdüreceksiniz.
Bu yol size zahmetli geliyor diye, kısa yoldan sonuca varmaya çalışırsanız, taktığınız o tılsımlar ateşten tasmalar olarak ahiret hayatında karşınıza çıkacağını, kaçmaya çalıştığınız her musibitin gayp aleminde size yaşatılacağı, bu boyutta çocuklarınızdan çıkacağını ve bedeniniz örümcek ağı tarafından sarılmış bir böcek durumuna düşeceği, içiniz irin dolu olacağı, göktende size inen hiçbir nimetin size ulaşamayacağını bilin.
Örümcek evi misalin yeryüzü boyutu ve gayp boyutundan neler yaşanıyor, devamı gelecek... -24.05.2025