• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     
"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir" (Mücadele Süresi; 58).



yunus as'ın yaşadığı olayların perde arkası- bölüm 2


5. "Onu büyük bir balık yutuverdi; bu sırada Yûnus, pişmanlık içinde kendisini kınayıp duruyordu" (Saffat Süresi; 142)

Kader hakkında bu zamana kadar neyi öğrendiniz, birşeyi yaşıyorsanız mutlaka denginde birşeyi başkasına yaşatmış olmalısınız. Kader açısından bu hikaye çok ibretlik, çünkü olay çok uçuk, ortadoğunun ortasına bir peygamber gönderiliyor, okyanustan uzak, o peygamberde bir balık tarafından yutuluyor. Kader açısından böyle birşeyin gerçekleşmesi için o peygamber çölün ortasında balıkla ilgili büyük bir günah işlemiş olmalı, sonrada o peygamber kendini çölün ortasından alıp okyanusun ortasına sürüklemesi gerek. Yunus as hikayesinde yaşadığımız olay tamda bu, imkansız olarak görünenin hayat bulması. Soru o zaman şu; bir peygamberin balıkla ilgili cezalandırılması için balıkla ilgili büyük bir günah işlemiş olmalı, burada işlenen günah ne acaba? Yunus as Ninova halkını terketme dışında bir günah işlemedi, fakat Yunus as kader hakkında bilmediği, peygamberler hangi kavime gönderiliyorlarsa o kavim ile kendi kaderleri bağlanıyor. Yunus as kaviminin kaderinin kendisine bulaştığını, kendisininde bu kaderden ancak onlar kurtulursa kurtulabileceğini bilmiyordu. Eğer bilseydi son güne kadar onlar için çabalardı. Ninova halkını kaderine terk ederek kendi kaderinede ihanet etmiş oldu. İbretlik ceza olsun diyede Rabbimiz Ninova halkın üzerinden helakı kaldırıyor, yaşaması gerekenleride Yunus as'a yaşatıyor. Şimdi; balık ne alaka. Yunus as'ın amelinde balıkla ilgili günah yoksa, bu günah Ninova halkından geliyor. Ninova halkıda balıkla ilgili ne günahı işlemiş olmalı? Ninova halkı farklı tanrı ve tanrıçilere inanıyordu, birisini ama şehirlerinin koruyucu tanriçesi ilan etmişlerdi, İnanna. Ninova şehrin tanriçesi İnanna, kısaltma olarak Nina ismi ile anıyorlar, kullandıkları sembolde; evin içinde bir balıktı  Dicle kenarında yaşadıkları, balıkçılıkla meşgul oldukları için o yaşam tarzlarının koruyucusu olarak tanrıçilerini görüyorlardı. Şirk içeren bu eyleminde bir cezası olması gerekiyor, İslam dininde de cezalar kıssas kuralına, yani denginde bir cezaya göre verildiği için, bunların kabir hayatındaki cezası balığın içine atılmaktı. Bunlar evlerini yani yaşam alanlarını balık ile sembolize ediyor, o yaşam alanlarının koruyucusu olarakta bir puta tapıyorlardı. Evlerini balık ile sembolize ettikleri ve o evin koruyucusu olarak bir puta taptıkları içinde, onlar kabir hayatında bir balığın içine atılacaktı, madem eviniz balık denilerek, sonrada nerede sizin koruyucunuz, nerede inandığınız putlar, gelsinlerde sizi bu aşağılayıcı cezadan kurtasınlar denilecekti. Bunlar yaşam alanlarını balık ile sembolize ediyor, helak olunduktan sonrada kabir hayatında kocaman bir balığın içine atılıp kıyamet gününe kadar orada bekletileceklerdi. Büyük bir canavar balık kabir azabı için canlanmış, büyük fırtınalı denizlerin içinde yüzüyor ve onlarda onun içine atılacaktı. Beklenen buydu, ne oldu ama, onları o helaktan kurtarmak için görevlendirilen peygamber onları yarı yolda bırakınca, onların uğrayacağı helak onların üzerinden kaldırılıyor ve Yunus as'a yükleniyor. Ortada bir suç var, o da o kavmin işlediği bir suç, kendi evlerinin koruyucusu olarak Allahı değilde bir putu görüyorlar ve bunu balık sembolü ile özleştiriyorlar, onların işlemiş olduğu bu günahta bir yerden çıkması gerekiyordu. Normal şartlar altında o kıssas onlara inecekti, öyle öngörülmüştü, öyle olmadı ama, onlar son anda kendilerini kurtardı, ceza peygambere patladı. Normal şartlar altında kurtulan peygamberler, cezayı yiyende kavimi oluyor, burada ise tam tersi gerçekleşti, kavim için öngörülen ceza peygambere indi. Kaviminin tövbesi kabul oldu, o ise kavimini yarı yolda bıraktığı için cezalandırıldı. Korumakla görevli olduğu bir kavimi yarı yolda bıraktığı için, ceza ona kesildi.

Sizin burada çıkarmanız gereken ders; balık hadisesi öylesine gerçekleşmedi, altında bir günah var, herhangi bir günahta değil, balıkla ilgili günah. Örneğin; Yunus as'ın meskeni balığın karnı oluyor, bir balığın karnı size mesken olabilmesi içinde bu konuda bir günah işlenmiş olmalı. Birşeyin başınıza gelebilmesi için mutlaka denginde bir hayr veya şer işlemiş olmanız gerekiyor, kısassa kıssas. Bu günahın ne olduğunu hemen çıkaramayabilirsiniz, ama bu zamana kadar bizden aldığınız derslerden, Yunus as'ın düştüğü durumun sadece bir kavimden kaçışın cezası olmadığı, bir kaçışın dengi balık tarafından yutulmak olmadığı, İslam dini kıssas kuralına göre çalıştığı, Yunus as hangi duruma düştüyse o konuyla ilgili bir günah işlemiş olması gerektiğini siz kendiniz çıkarabilmeniz gerekiyordu. Şehrin balık sembolünü belki çıkaramayabilirdiniz, ama bir balık tarafından yutulmanın sıradan bir kaçışın cezası olmayacağınıda bilmeniz gerekiyordu. Bu vaka çalışmalarımızın nedeni bu, sizleri kaderle ilgili eğitmek ve sizi kaderi anlayabilecek boyuta getirmek. Umarız bu yazı dizilerimizle sizleri bu konularda en iyi şekilde eğitebiliyoruzdur.

 6. "Eğer o, Allah’ı her dâim tesbih eden kullardan olmasaydı. Elbette insanların yeniden diriltileceği güne kadar o balığın karnında kalacaktı" (Saffat Süresi; 143-144)

Yunus as balığın karnında üç gün üç gece kalıyor, sonrası tövbesi kabul oluyor. Tövbesi neden ilk günde kabul olmuyor, neden üçüncü gün kabul oluyor; çünkü üzerinde sadece üç günlük ceza var. Hangi üç gün? 40 günlük görev nöbetini 37. gün terketmesinden kalan 3 gün. Eğer sadece üç günlük cezası varsa, Allahu Teala neden insanların yeniden dirilteceği güne kadar o balığın karnında kalacaktı diyor? Yunus as kavimini terkettiğinde kendisine iki günah bulaştırdı, birisi yeryüzüyle ilgili, görev yerini erken terketmesinden kaynaklı günah, diğeri ise ahiret hayatıyla ilgili, o kavimin ahiret hayatındaki akıbetini kendisine bulaştırdı. Tövbeside işte o günahı kırdı. Ahiret hayatıyla ilgili kavminden kaptığı günahı sildi, kendi işlemiş olduğu günahı çekmekten ama kurtulamadı, üç gün üç gece balığın içinde bir yaşama mahkum kılındı. Gördüğünüz gibi, kaderin nasıl çalıştığını anlarsanız, yaşanılan olaylarıda çok kolay çözümlersiniz. Bu yazı dizilerimizin tüm amacıda bu, hayatı sizin için daha anlaşılır kılmak.

7. "Sonra onu hasta ve yorgun bir halde ağaçsız, ıssız bir sahile attık. Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik." (Saffat Süresi; 145-146)

Bu Ayet bizlere yeniden dirilişi anlatıyor. Hangi dirilişi? Mahşeri dirilişi. Herkesin dirilişinimi? Hayır, günahlarını kabirde yakıp mahşer günü rahata kavuşanların durumunu anlatıyor. Onlar o gün yorgun ve bitkin bir halde dirilecekler. Artık huzura kavuştuklarının, azabın onlar için son bulduğunun simgesi olarakta bir ağaç onlara gölgelik yapacak, onlarda hem o gölgenin altında serinleyecek hem meyvelerinden faydalanacaklar.

8. "Biz onu sayıları yüz bine ulaşan, hatta gittikçe artan halkına yeniden gönderdik. Onlar bu defa iman ettiler; biz de kendilerini belli bir süreye kadar nimetlerimizden faydalandırdık" (Saffat Süresi; 147-148)
 
Bu olaya şöyle bakacaksanız arkadaşlar, Allahu Teala bir bölgeye bir peygamber görevlendiriyorsa, Allah o peygamberi hiç mahçup veya mağlup çıkarırmı? Çıkarmaz. Nitekim çıkarmadı, o kavim imana geldi, peygamberde sonunda baatıla üstün geldi ve o kavim üzerinde hakimiyetini kurdu. Neden o zaman onca sıkıntı? Kader günlük veya anlık kişiye inmez, yılların ameli analiz ederek yazılır ve yıllık kişiye iner. Yılların ameli analiz edildikten sonrada kader o kavim ve o peygambere bir ders vermeye karar veriyor. Kimin üzerinden o dersi vermeye karar veriyor; peygamber üzerinden. Biliyorsunuz, insanın canı acırsa ders çıkarır, bu kavimin ise canı yanmadı, onlar korkudan ötürü imana geldi, o iman kalıcı olması içinde onlara ibretlik bir olay sunulması gerekiyordu, burada da kurban peygamber seçildi. Neden; çünkü hak etti. Peygamberin yaşadığı hadise üzerinden o yöre insanı akıbetlerini gördü, eğer putlara tapmaya devam etselerdi, nasıl bir akıbetle yüzleşeceklerini canlı bir vaka üzerinden görmüş oldu. Bu da onların imanlarını artırdı. 

Değerli dostlar; sizlere karmaşık bir olayı olabildiği kadar sade anlatmaya çalıştık, umarız yazımızdan arzu ettiğiniz bilgi ve ilhamı almışsınızdır. Bu yazılarımızın amacı kaderi sizin için anlaşılır kılmak, umarız her yazıyla kaderi sizin için daha anlaşılır kılıyoruzdur. Yunus as güzel bir insanmıydı; çok güzel bir insandı. Nerede hata yaptı; peygamber mesleğin bu kadar zor olacağını hesap edemedi. Hayat zor, hemde çok zor, birde 100bin kişilik toplumun sorumluluğunu yükleniyorsanız hayat sizin için hiçte kolay değil. Başka nerede hata yaptı; Allahın kendisine destek olacağını, yükünü hafifleteceğini sandı. Peygamber ya, Allahın peygambere destek çıkacağını, mucizelerini indirip o peygamberi her ortamda üstün kılacağını sandı. Öyle olmadı. Neden olmadı? Hayat insanlar için öyle değilki, peygamberler için olsun. Allahu Teala onu çabasıyla baş başa bıraktı, o da kendisini terkedilmiş, yalnız bırakılmış hissetti, insanların günlük hayatında hissettiği o yalnızlık gibi. Peygamberlerin yaşantısı ayrıcalıklar içeren bir yaşantı değil, insanların yaşantısının bir aynası, dolayısıyla insanlar hayatta nasıl kendi başlarına hayatın üstesinden gelmeleri bekleniyorsa, peygamberlerdende o bekleniyor. İşte Yunus as bu konuda yanıldı, Allahu Tealanın onu yalnız bırakmayacağı, tüm imkanlarıyla ona destek vereceğini sandı, bilhassa atalarının sergilediği mucizelerle büyüyen birisi olarak Yunus as'ın bu konuda beklentileri büyüktü, aradan yıllar geçti, hiç öyle olmadı, o hayal kırıklığı içinde de sonunda pes etti.

Buradan biz ne dersi çıkarmalıyız; amel dfterleriniz başkaların değil sizin amellerinizi yazıyor, yani imtihanda olan sizsiniz. Buna sözlü mülakatmı dersiniz buna yazılı sınvamı dersiniz, Allahu Teala veya melekleri veya başkaları değil, yeryüzünde imtihanda olan sizsiniz. Emek, gayret, sabır ve samimiyet sizden bekleniyor. Bu hayatta imtihanda olan siz olduğunuzu, çaba ve emeğin sizden beklendiğini asla unutmayın. Yunus as kıssasından başka ne dersi çıkarmalıyız; Allahın yardımı son nefeste gelir, sıkıntılar başlar başlamaz değil. Eğer belirli sıkıntılar üzerinize biner binmez Allahın yardımını beklerseniz, bilinki gelmeyecek. Kefaretini ödemediğiniz müddet, infaz süreniz ne kadarsa o kadar yıl o sıkıntıyı çekmeniz sizden beklenecek. Örneğin; Yunus as'ın ettiği dua var ya, işte o duayı o, ilk günden itibaren okuyordu, fakat duası ilk günlerde değil üçüncü günde, yani infaz süreci tamamlandığında kabul olundu. O duayı etmeseydi, yine kodesten kurtulacakmıydı; kurtulmayacaktı, kendi infaz süreci dışında kaviminin infaz sürecinide yaşayacaktı. Sizin anlamanız gereken, ortada kefaret yoksa, dualarınız dahil hiçbir şey sizi kendi infazınızdan kurtarmıyor, kaç gün kodeste yatmanız gerekiyorsa yatıyorsunuz. Bu olaydan başka ne dersi çıkarmalıyız; haddinizi bileceksiniz, haddinizi aşan işleri gönlünüzden geçirmeyeceksiniz. Eğer gönlünüzden birşeyi fazla geçirirseniz, Rabbimiz onu size nasip edebilir, ama sonrası Yunus as gibi o nasipten ötürü dibe vurabilir, helakla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu olaydan başka ne dersi çıkarmalıyız; ailenizde yanlış hayat sürdürenler varsa onlardan asla ümidi kesmeyin. Çevrenizde yanlış yolda olanlar varsa onlarıda kınamayın. Hiç belli olmaz, iyi olarak gördüklerinize azab, kötü olarak gördüklerinizde hidayete erebilir. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, milletimize, devletimize, ümmete ve dinimize çok iyi bakınız. Allaha emanetsiniz. -05.04.2024












kelimelerden türemiş hurafeler