• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

biz daha öncesi yeryüzünde yaşadıkmı? bölüm 2: kader


İki defa yeryüzüne indirilmenin mantığı ne hocam?
Mantığı çok basit; bu hayat bizi imtihan edecek, imtihan sahamız ama nerede ve nasıl olacak, işte bu önden belirlenmesi gerekiyordu. Bu hayatımızla biz ahiret mekanımızı belirliyoruz, bu bilinen bir doğru, fakat bu hayatımızdaki imithan sahamızı biz nasıl belirledik? Birisi afrikada birisi asyada imtihan ediliyor, birisi zengin bir ailede birisi fakir, her insan için farklı bir imtihan alanı, işte bu ayrı ayrı imtihan alanları nasıl belirlendi. Hangi aile hangi çağ hangi ırk hangi inanç hangi akrabalar hangi anne ve baba hangi sosyal statü, yani içine doğduğunuz ortam nasıl belirlendi? Biz bu hayatta imtihan edileceğiz ve bu imtihan bizi ya cennete ya yokluğa ya da cehenneme götürecek, bu imtihanımızın içeriğide nasıl belirlendi? Doğduğunuzda avucunuzun içinde kader çizgileri var ya, işte o kader, amel defterleriniz henüz açılmadan o başlangıç kader nasıl belirlendi? Allah belirledi derseniz bu Allaha çok büyük bir iftira, çünkü Allah başınıza ne geliyorsa kendi elinizle işlediğinizden ötürü geliyor diyor. "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder" (Şura Süresi; 30).

Hocam burada yeryüzünde işlediğimiz kötülüklerin sonuçlarından bahsediliyor diyorsanız; o zaman yeryüzünde amel defteri açılmamış bebeklerimiz ve çocuklarımızın başlarına gelen kötülükleri nasıl izah edeceksiniz. Rabbimiz başınıza ne geliyorsa yaptıklarınızdan ötürü geliyor derken, o Ayete bir yaş sınırlaması koyuyormu; koymuyor, o Ayetiyle herkesi kastediyor. O zaman yine basit bir soru soruyoruz; yeni doğan bir çocuğun başına gelen musibet kendi elleriyle işlediğinden ötürü geliyorsa, o zaman bu yavrularımız bu kötülükleri nerede işledi? Geldikmi yine başa, bir önceki yaşama. Bir değil iki değil, onca Ayetin nasıl bir önceki hayata işaret ettiğini görüyormusunuz? Ne amaçlıyor o zaman bir önceki hayatımız; bu hayatımızın içeriğini belirliyor, hangi konuda ve neyle imtihan edileceğiz bunu belirliyor; "Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık" (Kamer Süresi; 49). Rabbimiz bu hayatımızı bir kadere göre yarattığını söylüyor. Kaderin tanımı nedir; önden belirlenmiş yazgıdır. Bu önden belirlemeyide Rabbimiz yapmadığına göre, demek bu hayattaki kaderini kişi kendisi belirledi. Özeti; bir önceki hayatımızda işlediğimiz amellerle bu hayatımızın içeriğini, bu hayatımızda işlediğimiz amellerlede bir sonraki hayatımızın içeriğini
belirliyoruz.

Hocam bir önceki hayatı biraz daha detaylandırırmısınız? Bir önceki hayatla ilgili bizlere fazla soru sormayın, çünkü o hayat bize unutturulmuş. O yüzden Kur'an-ı Kerimde bizlere unutkan anlamına taşıyan insan ismiyle hitap ediliyor. O geçmişide fazla kurcalamamak gerekiyor. Öyle bir geçmişimizin varlığını bilmemiz, ama detaylarını fazla kurcalamamız gerekiyor. Neden; çünkü gözün görmediği şeylere fazla dalarsanız, şeytanın kucağında oyuncak olursunuz. Şeytan sizi alır ve çok uçuk kurgu ve inançlara götürür. O yaşam bize unutturulduysa biz belirli detayları nereden biliyoruz; ilahi düzen fizik yasaları gibi belirli yasalar üzerine kurgulanmış, bunlardan biriside mesela kıssas yasası. İyiliğin karşılığı iyilik, kötülüğün karşılığı ise denginde bir kötülük. "Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür" (Şura Süresi; 40).
Örneğin; bu hayatta birisi size bir kötülük yaşatıyorsa, İslamdaki kıssas yasalarına göre sizde o kötülüğü geçmişte başka birisine yaşatmış olmanız gerekiyor. Hatta size o kötülüğü yapan kişiye o kötülüğü yapmış olmanız gerekiyor. "O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz" (Al-i İmran Süresi; 140). Bu Ayet demek istiyorki, bugün birine ne yaşatıyorsanız, aynısını sizede yaşatıyoruz, biz olayları böylesine döndürür dururuz diyor. Ne zamana kadar; kişi hakkını helal edinceye veya o kötü döngüyü kefaret gibi bir iyilikle dur deyinceye kadar. İlahi yasalar, ilahi yasalar, işte bu ilahi yasaları anlarsanız geçmişi veya diğer konuları anlarsınız. Bu bilgilere rağmen ama biz yinede bu konunun detaylarına fazla girmiyoruz. Kendimizi baatıl kurgulara kaptırmamak için beyin fırtınalarımızı olabildiği kadar sade ve sınırlı tutmaya çalışıyoruz.

Bir önceki hayatla çıkardığımız bu bilgilerden kısa bir özet geçmemiz gerekirse; bir önceki hayatımızda tüm insanlar birey ve olgun halde yeryüzüne indirilmiş, hz Adem ve Hava anamızın olgun bir insan olarak yeryüzüne indirilmesi gibi, sonrası bunların binlerce yıl ilimden yoksun ve çok ilkel bir halde yeryüzünde yaşamasına müsaade edilmiş. O ilk hayatta benzer ameller işleyen, aynı gurupta takılanlarda bu hayatta aynı ırkın aynı ailenin içine atılmış. O dönemdeki insanlar şuanki insanlar gibi göğü ve nereden geldiklerini unutmuşta değillerdi, her biri nereden geldiğini ve Allaha iman etmesi gerektiğini bililyordu. Buna rağmen ama bazılar yinede Allahı inkar etti. O dönem inkar edenlerde mesela bu hayatta inkar ediyor, Allahı bulmak onlara nasip olmuyor. Örneğin; siz müslümansanız, bu Allahın size bir ayrıcalık tanıdığı için değil, bir önceki hayatınızda bunu hak ettiğiniz için müslümansınız.

Ortada müthiş bir düzen var; bir önceki hayattaki amellerimizle bizler bu hayatımızın kaderini belirlemişiz, bu hayattaki amellerimizlede bir sonraki kaderimizi, cennet veya cehennem yurdumuzu ve içeriğindeki rızıkları belirliyoruz. Bu düzende de kimseye haksızlık edilmiyor, herkes ektiğini biçiyor. Örneğin; bir önceki hayatta yaptıklarımızın cezasını bu hayatta çekiyoruz, bu hayatta yaptıklarımızın cezasınıda ahiret hayatında çekeceğiz. O yüzden Rabbimiz ben kimseye kötülük etmem, o kötü şeyleri siz kendi elinizle kendinize bulaştırdınız diyor. "Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar" (Yunus Süresi; 44). Bu Ayetteki zerre kötülüklede ne kastediliyor; aileniz, eşiniz, çocuklarınız, rızkınız, sağlığınız, en küçük zerre parçacığına kadar hayatınızdaki olumsuz ve kötü olan herşey kastediliyor. O zaman şu çok sade ve basit dilde anlatılan Ayetten neyi anlıyoruz ve çıkarmamız gerekiyor; en basiti eşimiz ve ailemizi Allahın seçmediğini çıkarmamız gerekiyor. Basit bir Ayetle bin yıldır aşkın bilinen bir yanlışı nasıl düzelttiğimizi görüyormusunuz.

Hocam ama aileniz ve malınızla imtihan edeceğiz diyor Rabbimiz; evet imtihan edileceğiz, fakat o imtihanın içeriğini biz belirliyoruz, hangi eş hangi kardeşler ve çocuklar bunların hepsini biz kendimiz belirlemişiz. Değerli arkadaşlar, bundan bin yıl öncesi yaşayan alimler bir önceki hayatı bilmiyordu, kimse onlara arkeolojik kalıntıları göstermedi, dolayısıyla insanlar yaşadıklarıyla onlara soru sorduklarında onların bu bir imtihan, sabretmemiz gerek deyip geçmeleri o çağın insanı için yeterliydi. Fakat siz niye halen bin yıl önceki argümanlara sarılıyor, günümüz insanına orta çağ insanı muamelesi çekiyorsunuz? Günümüz bilgi çağında bin yıl önceki cevaplar artık insanı tatmin etmiyor, bu da gayet normal çünkü beyinlerinin maruz kaldıkları bilgilerle bin yıl öncesi insanların maruz kaldığı bilgiler aynı değil. Günümüz insanın kendi hayatını anlayabilmesi için onlara sabır ve imtihandan ötesi bilgiler sunmanız gerekiyor. İşte biz bu yüzden bu derin konulara giriyoruz. Aksi takdirde biz bu nesili o yeni çağ inançlarına ve inançsızlığa kaybederiz.

Allahu Teala her çağa kendisine nasıl ulaşılır bu bilgileri indirmiş, inançsız nesiller çağında da bu nesilleri bir önceki hayat üzerinden Allaha ulaştırmalısınız. O yüzden İslamdaki bir önceki hayatla ilgili bilgiler bin yıl öncesi değil, bizim çağımızda ortaya çıktı. İster bu hoşunuza gitsin ister gitmesin, bir önceki hayatı anlamadan ve o bilgiler eşliğinde insanı kefaretlere sürüklemeden günümüz insanı huzur bulamaz. O kadar kötülüklere ve haksızlıklara maruz kalıyor ve görüyorlarki, isyan etmelerinin önüne geçmek için o kötülüklerin sebebini ve çözümünü onların anlayabileceği dilden onlara anlatmak gerekiyor. Bu izahıtı ve çözüm yollarınıda bir önceki hayat olmadan yapamazsınız. O yüzden bir önceki hayatı bilmeleri gerek. Bir önceki hayatı bilirlerse bu hayatta yaşadıkları herşeyi anlar, çözümüne yönelik girişimlerde bulunurlar ve kimse ne Allaha isyan eder, ne ümitsizliğe kapılır ne de yaşadıklarına kızar.

Örneğin; Rabbimiz ben kimseye zerre haksızlık etmem diyor. üphesiz Allah, kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz" (Nisa Süresi;40). O zerre haksızlık kavramı neleri kapsıyor; en küçük zerre parçacığına kadar hayatınızda maruz kaldığınız tüm insanları ve olayları kapsıyor. Basit dilde anlatılan bu Ayetlede Rabbimiz bize ne diyor, ne hayatınızdaki insanlardan nede yaşadığınız olumsuz olaylardan beni sorumlu tutun diyor. Yeryüzünde yaşadıklarımızın sorumlusu Allah değilse, biz nasıl oluyoruz sorusunun cevabınıda değerli dostlar bir önceki hayatı bilmeden veremiyorsunuz. Anlayacağınız İslam dininde mağdur kelimesi yok. Mağdur kelimesine inanıyorsanız bilinki Allaha kötülük isnat ediyorsunuz. Allahta nice Ayetinde apaçık bir dilde kötülük benden gelmez diyor; "Size gelen her iyilik Allah'tandır, başınıza gelen her kötülük de kendinizden" (Nisa Süresi; 79). İnsanlar Allahın adaleti sadece ahiret hayatı için geçerli olduğunu zannediyor, bu büyük bir yanlış, tüm evren baştan itibaren adalet üzerine kurulmuş, yani bu hayatımız dahil. Eğer bu hayatta iyilik veya kötülük herhangi bir şey yaşıyorsanız, bilinki bunu hak ettiğiniz için, kendi elinizle işlediklerinizden ötürü yaşıyorsunuz. O yüzden kimseyi halinizden sorumlu kılmayın, başınıza gelen herşeyden sorumlu sizsiniz.

Neden bir önceki hayata değinmemiz gerektiğini şimdi daha iyi anladınızmı?
Yıllarca bizi takip edenler bilir, bizim amacımız hayatı sizin için daha anlaşılır kılmak. Kader nasıl çalışıyor bunu size öğretmek. Neden bunu yapmak istiyoruz; bunun bir çok nedeni var, en basiti ahir zamandayız ve insanlık bu alemden ayrılmadan öncesi insanoğluna yeryüzüyle ilgili bir gizem kalmaması gerek, yeryüzündeki tüm sırlar insana ifşa olması gerek. Bir diğer nedenide tabiiki, bilinçli bir hayat sürdürmenizi istiyoruz, bunun içinde yaşadıklarınızı neden yaşıyorsunuz bunu bilmeniz gerekiyor. Başınıza gelen olaylar neden başınıza isabet ediyor, eğer bunu bilirseniz o zaman en basiti başkasını suçlamazsınız, Allaha isyan etmezsiniz, o sıkıntıyı başınıza bela eden şeyi bildiğiniz içinde o sıkıntıdan kurtulmanın yolunu bilirsiniz. Başınıza musibetler gelmeden öncesi uyarı levhalarını okur, olaylar vukuu bulmadan önleminizi alırsınız. Bunlar mümkünmü; evet, mümkün, ama bunun için en başa dönmeniz gerekiyor, ilk hayata. İlk hayatı anlamadan bu hayatı anlayamazsınız. Kaderinizi o ilk hayatınız belirliyor, o ilk hayatı okumadan anlamadanda bu hayatınızı okuyamazsınız. O yüzden o ilk hayata değiniyoruz, onun varlığıyla ilgili size bilgi aktarıyoruz. Kaderle ilgili anlatacağımız her konu, öyle veya böyle bir önceki hayata değineceği için, bir önceki hayatla ilgili bilgileri size aktarmak zorundayız.

Örneğin atasal yükler dediğimiz olay bizlerin bir önceki hayatta işlediğimiz günahların kendisi. Birileri atasal günahtan bahsederken, bilinki burada siz mağdur değilsiniz, o günahlar size ait. Neden o zaman üzerimizdeki günah yükünü bir önceki hayat üzerinden değilde atalar üzerinden okuyoruz? Bunun farklı nedenleri var, teknik detaylara girmeden açıklamamız gerekirse, bunu yapmamızın en basit nedeni bir önceki hayat bize unutturulmuş, yeryüzüne adım atarken hangi yüklerle bu imtihana başladığımızı bilmiyoruz, atalarımız ama gözümüzün önünde ve onlar bizimle aynı yüke sahip ve onlar bizlerin ileride yaşayacağını çoktan yaşamış, dolayısıyla hatırlamadığımız, hatırlatsanız dahi insanların zor anlayacağı geçmiş bir hayat üzerinden bugünki hayatlarını okumak yerine, ataların hayatı üzerinden geleceğimizi okumamız daha uygun oluyor, Allahın istediğide bu.
Biz sizleri üzerinizdeki günah yükü hakkında bilgilendirirken bunu bilmediğiniz bir önceki hayat üzerinden değilde, gözünüzün önünde olan ve sizlerle aynı günah yükünü paylaşan atalarınız üzerinden anlatmayı daha uygun buluyoruz. Atalarımızı bizlerin bir aynası gibi düşünebilirsiniz, onlar ile bir önceki hayattan aynı günah yükünü bu hayatımıza getirdiğimiz için, onlar ne yaşıyorsa bizlerde aynısını yaşayacağız, dolayısıyla onların hayatını örnek alarak önlem alabiliriz.

Örneğin; tıpta bunu yapıyor, atalarınızın üzerindeki genetik hastalıklara bakıyor, bunların bir gün
sizde de açığa çıkacağını varsayıyor ve size önleyici müdahalelerde bulunuyor. Örneğin kefaretlerle bizim yaptığımızda bu, atalarımızın yaşlılıkta yaşadığı sıkıntılara bakıyor, o sıkıntılar bizde de açığa çıkacağını varsayıp yaşlanmadan öncesi o konuyla ilgili hesabı kapatmaya çalışıyoruz. Atasal yük veya kendi kaderimiz, olaya hangi noktadan incelerseniz inceleyin herşey bir önceki hayatla başlıyor. Dolayısıyla bir önceki hayatı anlamadan kaderinizi ne analiz edebilir ne de anlayabilirsiniz. Ederseniz bilinki o analiz eksik ve yanlış çıkacak. Bizce şimdilik bu kadar bilgi yeter. Umarız sizler için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olmuştur. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, sizi sevenlere, devletimize, milletimize, dinimize ve Allahımıza çok iyi bakınız. Allaha emanetsiniz.











kelimelerden türemiş hurafeler