örümcek evi- bölüm 3: örümcek ve irin
Bölüm 3
Burada örümcek evi neden misal olarak veriliyor? Yeryüzünün görünür ve bir de görünmeyen boyutu var, bu misal üzerinden de Rabbimiz iki boyutada mesajlar veriyor.
Yeryüzünün görünür boyutuyla ilgili verilmek istenen mesajlar;
1) Örümcek eviyle ilgili verilmek istenen mesajlardan birisi, örümcek evin temeli yok, Rabbimizde burada bizlere diyorki, bir nimetin temeli sizde yoksa, altyapısı sizde yoksa, o zaman o nimetin peşinde koşmayın ve arzulamayın, eğer altyapı sizde olsaydı zaten Rabbimiz o nimetleri size bahşederdi, çünkü rızık istek üzerine inmez, çalışma ve emek üzerine iner, başkalarını devreye sokarak (cin/ şeytan) o rızkı elde etmeye çalışmanızda sizin işinize yaramaz, çünkü altyapısı olmayan şeyin üzerine birşey inşa edemezsiniz. Misal olarakta burada örümcek evi veriliyor, çünkü örümcek evin temeli yok, dolayısıyla üstüne birşey inşa edemiyorsunuz. Örneğin; bir ev edinmek için her türlü zikir ve dua işlerine giriştiğinizi varsayın, sonrada o evi satın almak size nasip olduğunu varsayın, o evle ilgili hayal ve dilekleriniz burada bitecekmi, bitmeyecek, o evde huzur bulmak isteyeceksiniz, o evin hayrını görmek isteyeceksiniz, o evi süslemek isteyeceksiniz, o evde bir aile kurmak isteyeceksiniz, o evde çocuk büyütmek isteyeceksiniz vs, yani o evin üzerine birşeyler inşa etmek isteyeceksiniz. İşte burada da Rabbimiz böyle birşeyin sözkonusu olmayacağını söylüyor, hiçbir şekilde üzerine birşeyleri inşa etmenize müsaade edilmeyeceğini söylüyor. Misal olarakta örümcek evini veriyor. Sihir yoluyla elde edilen rızıkların gökte karşılığı yok, gökte karşılığı olmadığı içinde o rızıklar üzerinden kuracağınız hayallerin hiçbiri gerçekleşmiyor.
Örümcek evi misali üzerinden bunu biraz açalım; örümcekler avını yakaladığında avlarının içine sindirim enzimlerini enjekte ediyor, o sıvıda avın içini eritiyor. Bir nimet elde etmek için çektiğiniz zikirlerin yaptığıda bu, zikirler o nimetin içeriğini eritiyor, irine çeviriyor. O nimet size geldiği zaman içi irin dolu bir nimet olarak geliyor. Siz bir rızkı istediğinizde sadece o rızkı görüyorsunuz, kader bir rızka baktığında ise binlerce alt-rızık görüyor, iyi veya kötü o rızkın size sunacağı şeyleri görüyor. Şunu çok iyi anlamalısınız; bir rızık size indiğinde, içi farklı farklı rızıklarla dolu iniyor, dolayısıyla o rızkın size inmesi için o alt rızıklarında sizinle uyuşup uyuşmadığına bakılıyor. Örneğin; araba aldığınızda o araba size bir değer kazandırıyor, değer bulmakta bir rızık, siz o değeri hak ediyormusunuz. O araba eşinize ve çocuklarınıza da hizmet edecek, hizmet görmekte bir rızık, onlar bunu hak ediyormu. O araba size bir özgürlük tanıyacak, özgürlükte bir rızık, siz o özgürlüğü hak ediyormusunuz. O araba size bir neşe katacak, neşede bir rızık, siz o neşeyi hak ediyormusunuz. O alt rızıklarda hak ediş olmadığı zamanda kader sizi o rızıkla eşleştiremiyor, velhasıl siz o rızıktan mahrum kalıyorsunuz.
Örneğin; bilinçaltımı ben o rızka programlarsam o rızık bana gelir diye birşey yok, çünkü rızkınızı hesaplayan bilinçaltınız değil, amelleriniz. Bunu antikor-antijen modellemesi ile çok güzel anlayabilirsiniz; bir rızık size indiğinde, farklı paketler halinde iner ve her paketten yararlanabilmeniz için o paketin içeriğini açacak anahtarlar sizde olması gerekiyor. O anahtarlarıda daha öncesi o rızıkla tanıştığınızda elde ediyorsunuz. Bağışıklık sisteminiz bir virüsle tanıştığında onu hafızasına kayıt edip, bir sonraki defa aynı virüsle karşılaştığında anında onunla eşleşip onu hazmetmesi gibi. Bedeniniz size inen bir rızkı tanımlayabilmesi için, daha önceden o rızıkla tanışmış ve hafızasına kayıt etmiş olması gerekiyor. Bir rızkı beden tanımlayabilmesi ve içeriğini açığa çıkarıp faydalanabilmesi için o rızıkla daha öncesi tanışmış olması gerekiyor. Örneğin; o rızık iyi birşeyse, o iyi şeyin sizinle eşleşebilmesi için siz o iyiliği başka birisine daha önceden yapmış olmanız gerekiyor. Alan taraf olmadan öncesi, veren taraf olmuş olmanız gerekiyor. O yüzden Rabbimiz iyiliğin karşılığı iyilik, kötülüğün karşılığı denginde bir kötülük diyor, çünkü iyiliğin veya kötülüğün size inebilmesi için, o nimet size indiğinde içeriğini açığa çıkaracak, hazmetmenizi sağlayacak anahtarlar sizde olması gerekiyor.
Zikir ve duaları araya soktuğunuzda ama, o zikirler örümcek avında olduğu gibi, o nimetin içini eritip pisliğe çeviriyor. O nimet size geldiğinde içi irin ve örümceğin avını sarması gibi, sihirle sarılı halde geliyor. Sihrin sebep olduğu o görünmez kılıfla bedeniniz onu tanımlayamıyor. Bu süreci corticosteroid tedavisi gibide görebilirsiniz, organ nakli sonrası, beden o organı geri tepmemesi için verilen steroidler gibi. Bu işe yarıyormu; ilk etapta yarıyor, şeytanlar üzerinden siz o nimetle eşleşiyorsunuz, ama sonrası ne oluyor, zikir ve duaların etkisi azalıyor, sihrin etkisi o nimetin üzerinden kalktıkça, o nimetin o bedene ait olmadığı anlaşılıyor, sonrası bedeniniz o nimeti reddediyor ve saldırıyor. Bu size bir yerden tanıdık geldimi; aynen, bağışıklık sistemi hastalıkları. O dokuya bir haram, o bedene ait olmayan birşey bulaştığında beden o dokuyu yabancı olarak tanımlıyor ve saldırıyor. Zikir ve dualarla kısa bir süreliğine ve yüzeysel olarak, yüzeysel çünkü içeriği eritilmiş, neşe, hizmet, değer, mutluluk gibisine tüm alt-rızıklar yok edilmiş, siz o rızıktan bir müddet faydalanabiliyorsunuz, diğer taraftanda ama size bahşedilen diğer rızıkları, hak ederek size inen rızıkları mahvediyorsunuz. Cortison tedavisi gibi, zikirle elde ettiğiniz rızık bir yerden size fayda veriyor, ama bedeninizin yani rızıklarınızın geri kalanını mahvediyor.

İnsan bedeni nasıl rızıklandırılır, bunun görünür boyuttaki modeli antikor- antijen modeli. Yabancı bir madde bedenimize girdiğinde, bedenimiz buna nasıl tepki veriyor, hazım süreci nasıl gerçekleşiyor, bilim dünyası farklı modellemeler üzerinden bunun detaylandırmaya çalışırken aslında rızık dağıtımın işleyişini çözüyor, çünkü madde aleminde gerçekleşen birşeyin aynısı enerji aleminde de gerçekleşiyor. Bu modellemeler ne kadar çok mikroskopik boyutta gerçekleşen olayları bize aktarsada, sonuçta yaşanılan madde aleminde yaşanıyor, madde aleminde yaşanılan olaylardan da siz, enerji alemindeki işleyiş hakkında da varsayımlar çıkarabilirsiniz. Rızık ve kader gibi görünmeyen boyutta gerçekleşen olayları anlamamız için, görünür ile görünmeyen boyut aynı prensipler üzerine inşa edilmiş, dolayısıyla birisini çözdüğünüzde diğerinide çözmüş oluyorsunuz.
Sizlere örnek verelim; bir rızık size indiğinde farklı alt-rızıklar eşliğinde iner. Bedeninizde o alt-rızıkların kaçına yönelik uygun anahtarınız varsa, o rızkın içindeki o alt-rızıkları o kadar açığa çıkarıyorsunuz. Ne kadar az uygun anahtarınız varsa, o kadarda az çıkarıyorsunuz. Örneğin; size inen rızık bir musibetse, bu durumda bedeniniz bununla eşleşemiyor, çünkü Allah insan bedenini temiz kıldı, bu durumda o musibeti çeken günah neyse, o günahla ilgili şeytanlar o rızıkla eşleşiyor ve onlar size bir dizi olaylar musibetler yaşatıyor. Size inen rızık güzelse, bu durumda şeytanlar o rızıkla eşleşemiyor, bedeniniz olabildiği kadar eşleşme yaşıyor ve siz o güzelliğin tadını çıkarıyorsunuz. Örneğin size ait olmayan birşeyi yiyorsanız (haram), o zaman bedeniniz o rızıkla eşleşemiyor, o günahtan ötürü size musallat olan şeytanlar o rızkı tanımlıyor ve sizde bir dizi sıkıntılara sebep oluyor. Günümüzde bağışıklık sistemi hastalıkların yaygınlığını düşünürseniz, bedenin kendisini hedef aldığı ve yok etmeye çalıştığı hastalıkları, o zaman bedenimizin ne kadar harama ve şeytanlara bulaştığını daha iyi anlarsınız.
Sizin bu noktada bilmeniz gereken, İslam dininde tesadüf diye birşey yok, birşey bedeninize girdiğinde bedeniniz ne kadar kompleks mekanizmaları harekete geçiriyor, en küçük birşeyi bile kaçırmıyorsa, ilahi düzeninde böylesine detaylı çalıştığını bilmelisiniz, atom parçacığına kadar herşey hesaplanıyor, en ufak parçacığa kadar hepsi belirleniyor, tabii ki hak edişe göre, sonrası olay yeryüzünde vukuu buluyor ve bir anahtar-kilit hadisesi yaşanıyor; alan sizseniz anahtar siz oluyorsunuz, veren kişide kilit. Eğer veren sizseniz kilit siz, alan kişide anahtar, sonrası bir eşleşme yaşanıyor, sonrada o kişi sizde veya siz o kişide bir dizi olayları açığa çıkarıyorsunuz. O yüzden kaderle ilgili yazılarımızda sizlere hep şunu diyoruz; ne yaşamanız veya yaşatmanız gerekiyorsa, onu size yaşatacak veya sizin o kişiye yaşatacağınız birisini kader karşınıza çıkarır. Beden-rızık modelide sizlere bunun nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. Bundan daha detayada inemezsiniz, çünkü bilim dünyasının şu an inebildiği en derin nokta bu.
Bu arada, biz sizlere bu bilgileri anlatırken, sanki sıradan bilgilermiş gibi anlatıyoruz, fakat bu açıklamaların dünyada bir ilk olduğunu biliniz. Bu yazıları okurken o bilinçle okuyun. Bu hatırlatmayı kendimize değer biçmek için değil, yazılarımızın değerini hatırlatmak için yapıyoruz. Bu yazılarımız çok değerli bilgiler içeriyor, daha önce bilinmeyen ve açıklanmamış bilgiler içeriyor, o saygı, bilinç ve ciddiyetle okursanız sizin için daha hayrlı olur diye düşünüyoruz.
2) Örümcek evi ile ilgili verilmek istenen bir diğer mesaj, örümcek evin duvarı olmaması, duvarı olmayan şeyinde ne sınırı olur, ne ölçüsü ne de güvenliği. Rabbimiz örümcekle ilgili misalinde, kendisi dışında veli edinenlere bir mesaj veriyor; ben size birşey vermediğim için, ki vermem çünkü ortada hak edişiniz yok, yaşantınızla siz o nimeti hak etmediniz, sizde bunun üzerine gittiniz ve kendinize başka veliler edindiniz. O velilerinizinde size sunacağı şeylerin sınırı yok, sınırı olmayan birşeyinde güvenliği olmaz, size sunulan şeyler sizi bir uç noktadan diğerine bir sıkıntıdan diğerine sürükleyecek diyor. Örneğin; bir nimeti hak ederek elde ettiğinizde o nimet belirli sınırlar eşliğinde size iniyor. O hak edişinizin bir derecesi var, sizede ancak o sınırlar içinde o nimetten yararlanmanıza müsaade ediliyor. Hak ettiğiniz oranda ondan nasipleniyorsunuz. Bu da aslında aleyhinize değil lehinize, ne zaman o nimeti kötü birşeye alet etmek istediğinizde, o kötülüğün o nimette hakkı olmadığı için, o kötülük size nasip olmuyor, o nimet bi' nevi sizi korumuş oluyor. Hak yolda elde edilen nimetlerin bizlere böylesine güzel bir geri dönüşü var. O nimetlerin üzerinde yılların emeği olduğu için, o nimetlerin üstündeki o yıllar bizleri anlık yanlışlara karşı koruyor. Ortada bir hak ediş olmadığı zaman ama, o zaman o nimet üzerinde böyle bir sınırlama olmuyor, o nimet ve kişi çok rahat her türlü şerre kayabiliyor.
Birşeyin sınırı olmadığı zaman başka ne olur, ölçü kaçar, ortaya ölçüsüz, görgüden yoksun bir yaşantı çıkar. Örneğin; bir nimet gökte hesaplanarak, hak edişinize göre indiğinde, o nimet ruh ve beden, nefis, çevreniz, hepsi ile uyumlu, hiçbirini rahatsız etmeyecek şekilde iniyor. Siz o nimeti zikirle elde etmeye çalıştığınızda ama, o nimetin içeriğine ne siz ne de çevreniz hazır olduğu için, ki hazır olsaydınız zaten o size gökten inerdi, zikirlerle çağırdığınız o rızık, bedeninize, ruhunuza, nefsinize veya çevrenize ağır geliyor, hepsi onun altında çöküp bozuluyor.
Bir de tabiiki zikirle çağrılan nimetlerin korumadan yoksun olması. Bu insanlar gökten rızık bekleme yerine, kendi rızıklarını kendileri tayin etmeye kalkıştığında, elde ettikleri rızık korumasız oluyor. Örneğin; hak edişinize göre inmiş olsaydı, o hak edişiniz bir emek bir sabır gibi güzel ameller sonucu ortaya çıktığı için, o güzel ameller o nimete bir koruma sağlardı. Olmayınca ama, o nimet her türlü musibete açık oluyor. Örneğin; örümcek evi.
3) Örümcek eviyle ilgili verilmek istenen bir diğer mesaj, örümcek evin çatısı olmaması, çatısı olmayan birşeyde gökten inecek her türlü felakete açık olur. Ne demek istiyor burada Rabbimiz; Allahtan başkasını kendinize veli ettiğinizde, hak etmediğiniz şeyleri şeytanlar size sunar. Hak etmediğiniz o nimetlerinde çatısı olmaz. Çatısı olmayan birşeyde gökten gelecek musibetlere açık olur. Değerli dostlar; hak edişler yılların emeği ve sabrı sonucu ortaya çıkıyor, ortada yılların emeği olduğu içinde kader o nimetleri bir anda yok etmiyor, yok olabilmesi için yine yıllar geçmesi gerekiyor. Kişi o nimet için ne kadar çabaladıysa, en azından o kadar kişinin o nimetten yararlanması sağlanıyor. Ortada bir emek ve çaba olmayınca ama, o nimete gökten her türlü musibet inebiliyor. Örümcek evini misal olarak Rabbimiz öylesine vermemiş, bu insanların durumunu anlatmak için sanki örümceği ve yuvasını, avlanmasını, yemesini bunlara özel olarak yaratmış. Örümcek yuvasının ne duvarı var ne çatısı, duvarı olmadığı zaman yeryüzünün kötülüğüne açık oluyor, çatısı olmadığı zamanda gökten inecek musibetlere. Örümcek evi üzerinden Rabbimiz birilerine mesaj veriyor, benim dışında birisini veli edinirseniz, elde edineceğiniz nimetler musibetlere açık olur, korumasız olur diyor.
Örneğin; zikir ve dualarla bir nimet elde ettiğinizi düşünün, o nimetin koruması yoksa ne işe yarayacak o nimet size? Siz sigortasız lüks arabanızı trafiğe çıkarırmıydınz, başına birşey gelir diye çıkarmazdınız. Sigortasız lüks bir arabanın bir anlamı yoksa, Allahın koruması olmayan nimetlerin ne anlamı var; hiçbir anlamı yok. Size sabah akşam baş ağrısı ve sorun getirir, onun dışında birşey getirmezdi. Zikir ve dualarla bir nimet peşinde koştuğunuzda belki bir nimet elde edebilirsiniz, ama bu Allahın koruması altında olmaz. Bu sizi vazgeçirecekmi; hayır, nimetin kendisini korumak içinde zikir ve tılsımlara başvuracağınızı gayet iyi biliyoruz. Nimeti elde etmek için zikir çeken, koruması içinde çekmezmi; elbette çeker. Bataklıkta böyle birşey işte, bir sefer içine girdiğinizde dahada çok sizi içine çekiyor.
4) Örümcek eviyle ilgili verilmek istenen bir diğer mesaj, örümcek evin şeffaf olup, mahremiyetin olmaması. Duvarları, çatısı ve temeli yok, dolayısıyla ortada mahremiyette yok. Rabbimiz örümcek eviyle ilgili misali, kendisi dışındakileri veli kılanların durumunu anlatmak için veriyor. Veli'nin tanımı nedir; birisinin işlerine kim bakıyor kim ilgileniyorsa ona veli denir. Putprestler bilerek, Allah dışında birini kendilerine veli kılıyor, zikir ve tılsım işleriyle uğraşanlar ise bilmeden bunu yapıyor. Belirli işlere giriyorlar, o işlerinde de onların işine cin/ şeytanlar bakıyor, onlarda bunun farkında değiller. Cin/ şeytanlar bir yeri idare ettiği zamanda mahremiyet ortadan kalkar, hayatınız ve içeriği herkese açılır. Örneğin; bir nimeti Rabbimiz bahşettiğinde o nimet şeffaf olmaz, o nimet onca amelin ürünü olduğu için, katkı maddeleri olur. O nimete baktığınızda o nimeti değil, o nimeti ortaya çıkaran katkı maddelerini görürsünüz, yılların emeğini, sabrını gibisine. Zikir ve dualarla bir nimet elde ettiğinizde ise, o nimet sihirle elde edildiği için içeriğine baktığınızda sadece hile görürsünüz. Neden hile; çünkü Rabbimiz sihirle elde edilen şeyleri hile olarak tanımlıyor. "«Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz.»" (Ta-Ha Süresi; 69). Zikirle elde edilen nimetlere baktığınızda ilk aklınıza hile gelir. Bu insan acaba bu nimetleri elde etmek için ne kadar çaldı çırptı dersiniz. Hile ile elde edilenler göze batar, göze battığı içinde kırılgan olur, içeriğini gizleyemez, tüm pislikleriyle sürekli açığa çıkar. Örneğin; örümcek evi.
Özetlersek: bir örümcek evi üzerinden Rabbimizin bizlere ne kadar çok mesaj verdiğini görüyormusunuz? Her kelimesi ve verdiği her örnek nice derin mesaj içeriyor, Rabbimiz o mesajları alan ve görenlerden nasip etsin bizleri. Bu misalin bir de yeryüzünün görünmeyen boyutunu ilgilendiren kısmı var, o boyutuda öğrendiğinizde, kutsal Kitabımızın büyüklüğünü o zaman çok daha iyi anlarsınız inşallah. Şimdilik ama bizce bu kadar bilgi yeter. Başkaları gibi biz sizlere günlük bilgi vermiyoruz, sizlere yeni ilimler sunuyoruz. O yeni ilimlerin hazmı içinde sizlere biraz zaman tanımak gerekiyor. Kur'an-ı Kerim bile 23 yılın içinde parça parça indi, hazmede hazmede. "İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk" (Furkan Süresi; 32). Eğer tüm bilgiler bir anda inseydi, verilmek istenen esas mesajlar o yoğunluğun altında kaybolur giderdi. O yoğun bilgi altında insanlar ne kutsal Kitabımızdan ders çıkarabilir, ne ilham alabilir ne de hayatlarını o emirler doğrultusunda değiştirme şansına sahip olurdu. Kur'an-ı Kerimi kendisine rehber edinen bizlerde bu düstur üzerinden gidelim inşallah. Sizlere yeni bilgiler vermeden, varolanla sizleri bir müddet baş başa bırakıyoruz, sonrası yine bıraktığımız yerden devam ederiz inşallah. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, sizi sevenlere, milletimize, devletimize, ümmete, İslama çok iyi bakınız. Allaha emanetsiniz. -24.05.2025