• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     
"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir" (Mücadele Süresi; 58).







synergy kendiyas- ölülerle konuşmak mümkünmü bölüm: 1


Haftanın Konusu: Synergy Kendiyas- ölülerle konuşmak mümkünmü? Sorumuzun cevabını baştan verelim ve sizi merakta bırakmayalım; tabiiki mümkün değil. Ölü ile konuşmayı İslam dini doğaüstü bir olay olarak tanımlıyor ve birileri eğer bunu gündüz vaktinde, uykuda değilken yapıyorsa, yapanlarda peygamber değil sıradan insanlarsa, o zaman bilinki kandırılıyorsunuz, bilinki bu işin arkasında cinler var. İslamdan azıcık nasibini alan biriside bu şeytani oyunu görmesi gerekiyor, binlerce kişinin bunu görmeyip bu tiplerin peşinde koşmasıda ele alınması gereken ayrı bir konu.

Değerli dostlar; çok korkunç bir çağda yaşıyoruz, nereye kafanızı dönseniz uçuk bir insan uçuk bir felsefe uçuk bir uygulama ile karşılaşıyorsunuz, onlarda elinizde kalan o son imanı o son inancı sizden alıp götürüyor. Cinler zamanında göğü yokladıklarında ve ateş hüzmeleri ile karşılaştıklarında şunu söylemişdi;
"Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?” (Cin Süresi; 10). Günümüz çağında da biz aynı şeyi söyler olduk, cinlerin aksine ama biz cevabı biliyoruz; Rabbimiz yeryüzündekilere kötülük murad etmiş. Bu kadar çok kötülüğün ve baatılın yayılıyor olması insanlığın hayrına değil. İnsanlık için bir çöküş murad edilmiş, o çöküştede bizler bir kaç insanı kurtarabilirmiyiz bunun derdindeyiz, bu yazılarımızla yaptığımız bu. Umarız bu yazımızdan arzu ettiğiniz ilhamı alırsınız. Sizlerden sorular geldikçede konuyu biraz açar ve derinleştiririz, belirli bir uzunluğa geldikten sonrada ikinci veya üçüncü bölüme ayırırız. Rutinimizi zaten biliyorsunuz. Konu herkesi ilgilendiren bir konu, herkesin mutlak sahip olması gereken bir bilgi, dolayısıyla bir müddet sonra yazımızı herkese açık kılacağız. Siz değerli üyelerimizi bu yazımızla biraz baş başa bırakalım, sonrası yazımızı herkese açık kılarız inşallah. Hepinize hayrlı ve aydınlatıcı okuma diliyoruz.

Ölüler ile iletişime geçmek mümkünmü? Mümkün değil.

Neden mümkün değil? Onlar duyu organlarımızın algılayamadığı bir boyuta geçiyor, dolayısıyla o boyutla iletişime geçme şansımız yok. "De ki: “Kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, sonunda o, mutlaka gelip sizi bulacaktır. Sonra duyuların ötesinde olan şeyleri de (berzah alemi), duyular sahasına giren her şeyi de çok iyi bilen Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız; O da size yaptıklarınızı tek tek haber verecektir” (Cuma Süresi; 8). Bu Ayet ölüleri (berzah alemi) duyuların ötesinde birşey olarak tanımlıyor, duyu ötesi olan birşeyide algılayamazsınız, algılayamadığınız birşeylede iletişime geçemezsiniz. Bizlerin duyu organları belirli frekans aralıklarını algılayabilecek şekilde yaratılmış, ötesini biz ne görüyor ne de işitebiliyoruz. Ben işitebiliyorum dediğiniz anda, işitemezsin diyen Allahı haşa yalan söylemek yanlış bir Ayet indirmekle suçlamış oluyorsunuz!

Cinler iletişime geçemezmi? Geçemez, bunuda Rabbimiz hz Süleyman kıssasında net anlatıyor. "Süleyman’ın ölümünü takdir edip canını aldığımızda, son derece ağır işlerde çalışan cinler, onun öldüğünü ancak üzerine dayandığı değneğini kemiren bir ağaç kurdu sayesinde fark edebildiler. Değnek kırılıp Süleyman yere yıkılınca anlaşıldı ki, eğer cinler gerçekten duyularının ötesinde (berzah alemi) olup bitenleri bilmiş olsalardı, Süleyman öldüğü halde, kendilerini böyle zelil ve perişan eden ağır işleri yapmaya devam etmezlerdi" (Sebe Süresi; 14). Biz bu Ayetten anlıyoruzki cinlerin duyu organlarıda, göz ve kulak gibi, ölüleri görmeye veya işitmeye muktedir değil. Benim metafizik üstadım geçebiliyor diyorsanız, ki burada o iddia ediliyor, bilinki bu durumda da Allahı yalancılıkla suçlamış oluyorsunuz. Rabbimiz bizlere insan ve cinlerin ölülerle iletişime geçemeyeceğini anlatıyor, bunuda açık ve net anlatıyor, herhangi bir kuşkuya mahal vermeyecek şekilde anlatıyor. Benim cinlerim veya üstadlarım geçer dediğiniz zaman ama, doğrudan olmasada dolaylı yoldan Rabbimizi yalan söylemekle suçlamış oluyorsunuz, bununda size bir bedeli olur bilginize. 

O boyuttan birisi bizimle iletişime geçemezmi? Geçemez. Bunuda Rabbimiz şu Ayetle açıklıyor; "Onlardan birine ölüm gelince: "Rabbim! Beni geri çevir, belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır" (Mü'minun Süresi; 99-100). Öldüğünüzde arkanızdan bir perde çekiliyor, siz ve canlılar diyarı arasına, o perdeyi aşıp canlılar diyarı ile iletişime geçmenizde mümkün olmuyor. O yüzden Rabbimiz ölümü geri dönüşü olmayan bir olay olarak tanımlıyor. Rabbimiz ölümü böylesine bir son olarak tanımlarkende, birileri ölüleri bülbül gibi öttürüyorsa bilinki bu işte bir oyun var. 

İnsanlar nasıl oluyorda böylesine sapkın inançlara dalabiliyor o zaman? Hayatlarında danışabilecekleri, mutlak doğruya sahip rehberleri olmadığı için bu sapkın inançlara savruluyor. Mutlak doğrunun bilgisine sahip, kendisine 7/24 ulaşabileceğimiz birisi varmıki; var, Kur'an-ı Kerim. Kutsal Kitabımız mutlak doğrunun bilgisini içeren yüceler yücesi bir Kitap ve bu Kitap 7/24 hizmetinizde, hemde ücretsiz. Neden o zaman insanlar bundan yararlanmıyor; içinde ne barındırdığını bilmiyorlar çünkü, insanlar kutsal kitabımızı okunacak, bunuda arapça yani anlamadığı bir dilde okunacak, sonrada duvara asılacak bir Kitap olarak görüyor, hayatla ilgili tüm doğruları içinde barındırdığını bilmiyorlar. Bakınız, günümüz insanın bu kadar çok sapkın inançlara dalmasının yegane nedeni, hayatlarında doğruyu gösterecek birisi olmadığından. İnsanların bu boşluğa dalacağıda önden biliniyordu, o yüzden Rabbimiz Kur'an-ı Kerim adı altında bir yaşam bir hayat bir mutluluk bir huzur bir doğruluk kılavuzu indirmiş. Lütfen kutsal Kitabımızı hayatınızın bir parçası haline getirin, içinizdeki hayatınızdaki yokluğu onunla doldurun. Hangi konuda bir yokluk içindeyseniz, o yokluğu Kur'an-ı Kerimle doldurun. Rabbimiz bizlere böylesine büyük bir ikramda bulunmuşken, o ikramı geri çevirenlerden ya da onu sadece bir süs objesi olarak görüp duvarda tutanlardan ya da onu okuyup ne dediğini anlamayanlardan olmayın. Kutsal Kitabımızı anladığınız dilde okuyun ve onun rehberliğinde hayatınızı ve inanç dünyanızı şekillendirin.

Kur'an-ı Kerim bir doğruluk kılavuzu ise, o zaman ne yapmalı; yanlışları düzeltmeli. Yapıyormu bunu; yapıyor. Onun için Kur'an- ı Kerim nedir diye soruyorsanız, kutsal kitabımıza bir düzeltme metinide diyebilirsiniz. Mahşer gününe kadar ortaya çıkacak tüm hurafeleri çürütün bir doğruluk kılavuzu olarakta görebilirsiniz. Kur'an-ı Kerimi kendisine rehber kılan ne yapmış oluyor bu durumda; kendisini hurafelere karşı korumuş oluyor. Örneğin; sapkınlığa meğilli tipler sapkın inançları ortaya atıyor, bunlardan biriside üstün ırk inancı, bir kısım insanların hava'dan diğerlerinin ise lilithten türediği inancı. Böylesine sapkın bir inanç türediği zamanda Kur'an-ı Kerimin görevi ne; bu sapkın inancı çürütmek, doğru olanı anlatmak. Bunu yapıyormu Kur'an-ı Kerim; yapıyor. Nasıl yapıyor; şu şöyledir bu böyledir gibisine her iddiayı teker teker çürütmeye çalışmıyor, eğer Rabbimiz böyle yapsaydı kutsal Kitabımız bir kaç citlik Kitap uzunluğunda olurdu, Rabbimiz bir cümle ile o konuyla ilgili tüm iddiaları çürütüyor.

Nasıl çürütüyor;
"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, İKİsinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının" (Nisa Süresi; 1). Ne diyor Rabbimiz burada; ben sizi bir nefisten, ondan da eşini yarattım, bu ikisinden de erkek ve kadınları yarattım diyor. Burasını dikkatle okuyunuz, Rabbimiz bu Ayette bir rakam söylüyor, iki rakamını söylüyor. Şeytanların üçüncü bir şahısı araya sokacağını bildiği için, bu sapkınlığın önüne geçmek için bizzat rakamı söylüyor, iki diyor. Rabbimiz burada üçüncü bir şahıstan bahsediyormu; etmiyor, tüm canlıların iki kişiden türediğini söylüyor. Kur'an-ı Kerim bu kadar açık ve net bir yanlış inancı düzeltiyorkende, insanların halen üç iddiasına ne demeli; birşey diyemiyorsunuz, çünkü bunların rehberi Kur'an-ı Kerim değil, şeytanları. Şeytanlarında sapkınlıkta bir sınırı yok. Bu kadarda olmaz dediğiniz her defasında bu tipler sizi şaşırtmaya devam ediyor, bir sonraki bilgide saçmalıkta bir level daha atlıyorlar. Neden; çünkü insanlara lillith, anunnaki, atlantis gibi hikayeleri sunduğunuzda insanlar bunun önünü ve arkasını, sağını ve solunu, içeriğini merak edecek ve o boşluklarıda sizin doldurmanızı bekleyecek. Madem sen hikayeyi biliyorsun, o zaman hikayenin gerisinide anlat bana diyecekler. Velhasıl sorular geldikçe ve hikaye tamamlanmadıkça, bu saçmalıkların sonu gelmeyecek.

Allah bizleri buna karşı uyarıyormı; uyarıyor. Şeytanın böylesine bir tuzağına düşmemek için kısa ve öz bir Ayetle bizi uyarıyor;
"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur" (İsra Süresi; 36). Bu Ayeti anlamayanlara açıklamasını yapalım; Allahu Teala burada kulak, göz ve kalpten bahsediyor, yani demek istiyorki bir olayı kendi gözünüzle kulağınızla ve kalbinizle tanıklık etmediyseniz, o şeyin ardından koşmayın, çünkü koşarsanız gözleriniz, kulaklarınız ve kalbiniz yalancı şahitlik etmekle yargılanır. Sağlam bir rehberiniz olduğunda, işte sizi böylesine muhteşem uyarır ve konuyla ilgili bilgilendirir. Böylesine sağlam bir rehbere sahip olmayanlarada şeytanlar rehberlik eder. Değerli dostlar; şeytanı kendisine rehber edinmiş, sapkınlıkta sınır tanımayan bu tipleri biz kurtaramayız, Allah onlara bir yol çizmiş ve onlar cehenneme varıncaya kadar o yolda devam edecek. Soru burada; siz ne yapacaksınız? Kendisine Kur'an-ı Kerimi rehber alanlardanmı olacaksınız, yoksa şeytanlarını rehber alanlardanmı? Bizim size tavsiyemiz; eğer Müslümanım elhamdüllillah diyorsanız, o zaman Kur'an-ı Kerimi kendinize rehber alın, onun ışığında ilerleyin, onun bilgileri doğrultusunda hayatınızı ve inanç dünyanızı kurun. Bu sapkın tipleri sürekli sosyal medya platformlarına taşıyanlarada bir cümle; çok baatıl inançların yayılımına sebep oluyorsunuz, bununda size mutlaka çok ağır bir bedeli olur. 

Bunlar türbeleri geziyor, o büyük evliyaların konuşma hakkı yokmu? Birisine konuşma izni verilip verilmeyeceği o kişinin Allah katındaki makamına bağlı. Sizin nezdinizdeki makamına değil, Allah nezdindeki makamına bağlı. Allah nezdinde de bu insanların hiçte hoş bir makamı yok. Nereden biliyoruz bunu; bu insanların sebep oldukları şeylerden bunu anlıyoruz. İyi insan iyi şeylere vesile ve sebep olur, kötü insan ise kötü şeylere. Bu insanlarında eğer türbelerinde medyumlar geziniyor ve bu insanlarla konuştuğunu iddia ediyorsa, ölüm sonrası dahi bu insanlar öyle veya böyle baatıl inançların yayılımına katkı sunuyorsa, anlayınki bu insanların Allah nezdinde fazla değeri yok. Nasıl bu hale düştüler; bu tür baatıl uygulamalara bizzat kendileri sebep oldukları için bu hale düştüler. Son bin yıldır şıh ve evliya dediğiniz kişiler her gece birisini rüyada göre göre, bunuda topluma anlata anlata, ölüleri görmek ve onlarla konuşmak toplum nezdinde sıradan bir olay gibi görünmeye başlandı. Bu kadar çok insanın bu saçmalığa inanmasın nedenide bu, toplumun saygı gösterdiği bu insanlar ölülerle konuştuklarını iddia ede ede toplum bunu sıradan birşeymiş gibi algılamaya başladı. Halbuki her gece gördükleri farklı farklı kimliklere bürünmüş cinlerdi. Ben şunu gördüm dedikleri kişi, o kişi değildi, o kişinin kimliğine bürünmüş bir cindi. 

Siz böylesine bir baatıla ve yalanlara sebep olduğunuz zamanda Allah sizi rahat bırakırmı; bırakmaz, ölüm sonrası dahi cinleri size musallat eder, bu sefer o cinler kabrinize iner, sonrada sizin üzerinizden ölülerle konuşma yalanını sürdürmeye devam eder. O yüzden hep ne diyoruz; birisinin Allah nezdindeki değerini görmek istiyorsanız, onun vesile olduğu şeylere bakın diyoruz. O yüzden hep ne diyoruz; yeryüzünde doğru sözü söyleyin, doğru inancı yayın, doğruyu uygulamayı yapın diyoruz, çünkü bunlar geride bırakacağınız birer tohum, bu tohumlarda birileri tarafından sahiplenip ekildikçe siz bundan sorumlu kılınacaksınız, ahiret hayatında yemek olarak o hasattan besleneceksiniz. Bu tarikatlarda arkadaşlar, zikirlerle, tılsımlarla, rüyalarla vs çok ama çok baatıl söz, inanç ve uygulamaları miras bıraktılar, o ektiklerinide şimdi biçiyorlar, mezarlıkta dahi gelip kendilerini buluyor. Gerçektende bu tarikatların İslama verdiği hasarın haddi hesabı yok. Günümüzde bunların içinde bulunduğu kavga gürültüden de bunların ne tür bir bataklığın içinde olduğu ortada. Bu noktada sizin bilmeniz gereken; yücelik atfettiğiniz insanlar o kadar yüce değil.



İkinci Bölümde devamı gelecek...









kelimelerden türemiş hurafeler