• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     
"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir" (Mücadele Süresi; 58).







ruh ve nefesin altındaki gizem bölüm: 2


Bölüm 2

Allahu Teala "ol" diyerekte bizi canlandırabilirdi, neden üfleme ile hayat başladı, neden nefesi ruh'un kontrolüne verdi, bunu biraz daha açarmısınız hocam? Birşey yoktan gelirse, o zaman biz insanlar o şeyin altındaki hikmeti anlayamayız, anlayamayacağımız konular hakkında da Rabbimiz bizi imtihan edemez ve sorguya çekemezdi. Yaratılışla ilgili herşeyin altında mutlaka hikmetler ve sebepler zinciri yatması gerekiyorki biz bundan payımızı çıkarabilip, sonrada çıkardıklarımızdan hesaba çekilebilelim. Örneğin; Allahu Teala "ol" diyerekte bizi var edebilirdi, o zaman ama bilinçaltı diye birşey olmazdı. Ne alaka diyeceksiniz; bilinçaltınız iç organlarınızı kontrol ediyor, kalp atışı, nefes ritminizi, bağırsakların çalışmasını vesai, bunlarda kimin emrinde sizce? Ruhun emrinde. O yüzden Rabbimiz ruh hakkında o Allahın bir emridir diyor. "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir" (İsra Süresi; 85). Ne emri verilmiş ruha; çok basit ve hepimizin bildiği şey, canlıyı hayatta tutmak. İnsan bedeninde insanı hayatta tutmakla ilgili bölge neresi; bilinçaltınız (beyin sapı). Ruh'a insan bedenini hayatta tut emri veriliyor, ruhta bedene girer girmez bedeni hayatta tutmakla sorumlu organımızı (beyin sapı) nüfusu altına alıyor. Örneğin; nefes alıp verirken nefesi siz alıp vermiyorsunuz, nefesiniz veriyor. 

Dikkat ederseniz yerleşiyor demiyoruz, nüfusu altına alıyor diyoruz, çünkü ruhun mekan olarak mesken tuttuğu yer kalp. Neden kalp; çünkü ruh gayptan geliyor, insan bedenin gaypla iletişim kurduğu noktada kalp. Eğer ruhunuz bedene indikten sonrası gayptan vahiy, ilham, bilgi vs almaya devam etmek istiyorsa, o iletişimi kaybetmek istemiyorsa kalbe yerleşmek zorunda. Nitekim durumda bu. Ruhunuz sadece elektrik vari bir enerji ile diri olmanızı sağlamıyor, aynı zamanda yapay zeka vari bir programla iç organlarınızın denetimini sağlıyor, bunuda bilinçaltı programlarınızı denetleyerek yapıyor.

Ruh elektrik vari bir enerjiden de ötesi birşey, o zaman? Aynen. Biz sizlere bilgi aktarırken ilk önce o ilimlerin en temel bilgilerini aktarıyor, sonrası o bilgilerin üzerine basamak basamak bilgi ekliyoruz. Ruh nereden geliyor; Allahtan geliyor. Allahtan gelen birşeyinde basit bir elektrik enerjisinden ötesi birşey olduğunu bilmeniz gerekiyor. Elektrik tanımı o zaman yanlışmı; hayır, değil. Elektrik tanımı ruhun en basit tanımı, o kadar.

Bilinçaltı ruhun kontrolündeyse, o zaman bilinçaltı çalışmaları ruhumuza yönelik öylemi? Bu çalışmanıza bağlı. Nasıl hocam, bunu açarmısınız? Bakın arkadaşlar; hak olana ancak hak olan birşey dokunabilir, hak olmayan değil. Eğer sizin yaptığınız çalışma 
Allah nezdinde meşru ise bununla ruhu etkileyebilirsiniz, meşru değilse o zaman o uygulamanızdan ruhunuz değil, şeytanlarınız etkilenir ve nemalanır.

İç organlarımızın kontrolü ruhtaysa, ruhta bir nefes üzerinden bedene girdiyse, o zaman nefesle tüm organlarımızı kontrol edebilmeliyiz? Aynen. O yüzden mesela panik atak geçirenler nefes teknikleri ile kalp ritimlerini dengeleyebiliyor, organlarını bir sükunete kavuşturabiliyor. Nefes üzerinden bunu nasıl sağlayabiliyoruz; tüm organların çalışması bir nefesle başladığı için. O nefes tüm organları nasıl etkisi altına alıyor; bir frekansla. O frekans nasıl belirlendi; Rabbimizin üflemesi bunu belirledi. Rabbimiz bizlere r
uhunu üflerken çok sert üflemedi, çok yavaşta üflemedi, orta halde ve belirli bir derinlikte üfledi. O üflemede sadece hayat bulmamızı sağlamadı, aynı zamanda çiğerlerin hangi aralıklarda ve derinlikte (frekans) nefes alıp vermesini belirledi. Rabbimizin belirlediği bu frekansada diğer organlar ayak uydurdu, uydurmak zorunda kaldı. Örneğin; siz diğer organlarla nefesi kontrol edemezsiniz, ama nefes ile diğer organları kontrol edebilirsiniz; neden, çünkü onların çalışma hızını nefesiniz belirliyor. Örneğin; nefesinizi hızlandırdığınızda kalbinizde bir anda daha hızlı atmaya başlıyor, beyin ve duyu organlarınızda daha tetikte oluyor vs. Biz ilahi bir dokunuş veya ilahi bir ikstürle canlanmadık, biz ilahi bir nefesle (ruh) canlandık, o nefeste (ruh) diğer tüm organların çalışma ritmini belirledi. Yaşamın o ilk ve öz frekansı çiğerlere yüklendiği içinde, çiğerlerinizi bedenin reset tuşu olarakta görebilirsiniz. Örneğin; bir organ frekansını bozduğunda, nefes ile o organa bir reset atıp o organı doğal çalışma frekansına geri döndürebilirsiniz. 

Organların reset butonu nefesimiz o zaman, öylemi? Aynen. Bir organa beden üzerinde böylesine bir hakimiyet vermek veya diğer organların sağlığını bir organa bağlamak bir zaafiyet noktası oluşturmuyormu; bu konuda içiniz rahat olsun, Allahu Teala o kadar farklı sigorta, kontrol, çek ve güvenlik noktaları yerleştirmişki, bir sistemin kendi başına düzeni bozması imkansız. Elektronik cihaz üretenler size bir ürün sunduğunda, bir tuşla o cihazı fabrika ayarlarına 
geri getirme şasını size nasıl sunuyorsa, Rabbimizde burada bunu yapmış. Elektronik cihaz üretenler reset tuşunu akıl etmişler, kullanıcılarına o kolaylığı sağlamışlar, onlara bu aklı veren Allah bundan hiç geri durarmı, elbette durmaz, çok daha üstününü sunar. Nefes işte bize sunulan o reset tuşu. O reset tuşu ile de bizler ihtiyaç duyduğumuzda sistemsel arızalara müdahale edebiliyoruz. İç organlarımıza açılan kapı olarak neden nefes seçilmiş; yapı olarak dışa açık olduğundan ve bizim kontrolümüzde olduğundan. Örneğin; organlarınız kalbe göre hareket etseydi, o zaman biz organlardaki ritim bozukluğunu kalp üzerinden düzeltemezdik, çünkü kalbin kontrolü elimizde değil. Nefes ama bizim kontrolümüzde, dolayısıyla nefesle istediğimiz organlara dıştan müdahale edebiliriz. Nefes organlarımıza müdahale etmemizi sağlayan bir araç, iç dünyamıza müdahale etmemizi sağlayan bir açık kapı. Anatomik olarakta bu böyle, bedenin dışa daima açık olan tek noktası orası, burun. Bu açık nokta üzerindende biz ihtiyaç duyduğumuzda iç dünyamıza müdahale edebiliyoruz, modern tıptan yoksun çağ veya milletler içinde bu çok büyük bir nimet.

Bu açık kapı suuistimal edilebilinirmi? Elbette edilebilinir, eğer bedeninize virüsleri (şeytanları) bulaştırır ve o bedenin mahremiyetini yabancılara açarsanız, elbette bunlar o açık hatlardan yararlanmak ister. Örneğin şeytanları bedeninize bulaştırır, onlarda kontrol merkezinizi (bilinçaltı) ele geçirmeyi başarırsa, oradan nefesinizi, nefes üzerinden de tüm bedeni kaosa sürükleyebilirler. Cep telefonu veya bilgisayarınıza bir virüs bulaştığında bu nasıl bir arızaya sebep oluyorsa, insan bedenide bundan farklı değil. 

Nefesle organları nasıl etkiliyoruz? Ritim olarak etkiliyorsunuz ve nefesle o bölgeye belirli rızıkları taşıyarak etkiliyorsunuz. Örneğin; nefes aldığınızda o nefes bir rüzgar olarak o organın içine esiyor, sonrasıda ne yüklendiyse, rızık olarak onu o bölgeye indiriyor. Nefesimiz ne yükleniyor? En basiti güzel düşüncelerinizin enerjisini yükleniyor. O rüzgarı o organa nasıl yönlendiriyoruz? Bunuda beyininizle, odaklanma ile yapıyorsunuz. O yüzden dedik ya, nefesin kendi başına ortalığı bozma şansı yok, çünkü Allahu Teala sistemin içine bilinç gibi farklı çek ve sigorta noktaları yerleştirmiş. O organı nefesimizin ritmi ile nasıl düzeltiyoruz; o organa odaklanıp o organın ritmini nefesinizle uyumlu hale getirerek.

Bu noktada sizin bilmeniz gereken, hastalıklar organların ritmini bozuyor, o organın doğal çalışma ritminide siz eğer geri getirebilirsiniz, o organı doğal enerji seviyesine yükseltmiş olursunuz, doğal enerji seviyesine yükselende daha kolay ve hızlı kendi iç sıkıntısını halleder. Ritimle veya o bölgeye rızık indirerek farketmez, eğer o
rganları veya hücreleri kendi güç kapasitelerine geri döndürmeyi başarırsanız, bilin
ki gerisini onlar halleder. Neden; çünkü Allah kimseye kaldıramayacağı bir yükü bindirmez. "Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez" (Bakara Süresi; 286). Birşey kendi doğal güç seviyesine gelirse, bilinki kendisine bulaşan şeyin üstesinden gelebilir.

O zaman bedenimizin kontrolü nefesimizde diyebilirmiyiz? Diyebiliriz. Fizyolojik boyuta daldığınızda da bunun böyle olduğunu görüyorsunuz, örneğin oksijen olmadan
(anaerobic) hücresel aktivite 1-3 dakika sürüyor, sonrası sönüyor. Gıda ile tüm maddeleri alıyorsunuz, fakat bedende o kalorileri yakabilmeniz için bir ateşleyici gerekli, bunuda oksijen sağlıyor, dolayısıyla oksijen yani nefes olmadan bir kaç dakikadan fazlası yaşamanız mümkün değil. 

Bir nefesle biz hayat bulduysak, gökte gerçekleşen eylemler bu hayat içinde mesaj içeriyorsa, o zaman bizde yeryüzünde nefes alıp vererek birşeyleri diriltiyor olmalıyız? Aynen. Biz Rabbimizin bir nefes alıp vermesiyle dirildik, bu eylemi biz yeryüzünde tekrarladığımızda bizde birşeyleri diriltiyoruz. Nasıl diriltiyoruz? Eylemlerinize nefesinizin eşlik etmesiyle diriltiyorsunuz. Bu dünyadamı diriltiyoruz; hayır, gayp aleminde. Eylemlerinizin görünür boyutu bu dünyada kalıyor, sebep olduğu şeyleride nefesiniz alıyor ve farklı bir diyara taşıyor. 
Rüzgar nasıl rızkınızı bir diyardan başka bir diyara taşıyorsa, siz bir eylemi gerçekleştirirken ağzınızdan estirdiğiniz o nefeste o eyleminizi alıyor ve rızık olarak başka bir diyarda karşınıza çıkarıyor. Örneğin siz bir kitap yazdığınızda, parmaklarınız o eseri kağıda döküyor, o eseri yazarken alıp verdiğiniz nefes ise o eserin farklı bir boyutta canlanmasını sağlıyor. Örneğin; günahlarınız ve kabir hayatı. Yeryüzünde işlediğiniz her günah mahali, kabir hayatında bir suç mahali olarak, canlanmış bir şekilde karşınıza çıkacak, o mahalin farklı bir boyutta hayat bulmasını sağlayanda nefesiniz. Neden nefesiniz; çünkü nefesiniz bir taşıyıcı. 

Nefesimiz amellerimizi boyutlar ötesine taşıyabiliyor, öylemi? Sadece taşımakla kalmıyor, aynı zamanda aşılıyor. Nefesin yeryüzündeki görevleri çok fazla, bir kısmınıda bu yazımızda açıklamaya çalışıyoruz, bu görevlerden birileride taşımak ve aşılamak. Neyi taşıyor
; bunun en güzel örneği sesler. Ses tellerinizden çıkan sesleri kulaklara taşıyan şey nefesiniz. Nefes olmazsa kulaklar işitemez. Nefesimiz başka neyi yapıyor; aşılıyor. Neyi aşılıyor; ne işi yapıyorsanız, yemekse yemek sanatsa sanat, o anki niyet ve düşüncelerinizi o işe aşılıyor. Bu sayede o eseriniz sadece eser olmaktan çıkıyor, belirli düşünce ve duyguların nakşedildiği bir hafıza kayıdı oluyor. Varmı bunun günümüzde örneği; var, usb flash bellekleri bunun bir örneği. Verilerinizi nasıl bir belleğe kayıt ediyorsanız, nefesinizde sizin bilgilerinizi eserlerinize kayıt ediyor. Tarih ilmide bundan ibaret değilmi, tarihi eserler insanlığın hafızası değilmi. O insanlar o dönemin duygu ve düşüncelerini eserlerine yansıttığı için biz o eserleri tarihin bir kayıdı bir parçası olarak görüyoruz.

Nefesimiz amellerimizi birşeylere nakşediyor o zaman, öylemi? Aynen.
 Bakınız, nefesimizden çıkan sadece karbon monoksit gazı değil, aynı zamanda bizlerin niyetleri ve düşünceleri. Ağaçlar ve bitki örtüsü bizlerin çıkardığı gazları emdiğinde ve bunu dönüştürdüğünde sadece kimyasal bir gaz emmiyorlar, bizim gazımızla birlikte bizim niyet ve düşüncelerimizide emiyorlar. Bunu nereden biliyoruz? Bu Ayetten biliyoruz; 
"Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka birşey çıkmaz. İşte biz, şükreden bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz" (Araf Süresi; 58)
Rabimiz iyi bir memleketin bitki örtüsü iyi olur, kötü bir memleketin ise kötü olur diyor. Buradan da anlıyoruzki bu bitkiler bizim salgıladığımız gazlardan ötesi birşeyleri emiyor. Neyi emiyor; Rabbimiz bitkilerden bahsederken iyilik ve kötülükten bahsediyorsa, iyi ve kötülüğü ortaya çıkaran neyse, niyetiniz, düşünceleriniz ve eylemleriniz tüm bunları emdiğini varsaymalısınız. 

Niyet ve düşüncelerimizi nefesimizin taşıdığını nereden biliyoruz? Bunu Allahu Tealanın rüzgar hakkında yaptığı tanımlardan biliyoruz. Ra
bbimiz rüzgarları bir taşıyıcı olarak tanımlıyor; "Allah odur ki, rüzgârları gönderir, onlar da bulutları harekete geçirir. Derken biz o bulutları ölü bir beldeye sevk ederiz de, ölmüş olan toprakları bulutlardan inen yağmurlarla diriltiriz. Ölülerin diriltilmesi de işte böyledir" (Fatır Süresi; 9)Rüzgarlar rızkı alıyor (örneğin bulutlar), sonrası bunu Allahın dilediği yere taşıyorlar. İnsan bedeninide kendi başına bir dünya olarak düşünürseniz, kendi içinde rızık üreten bir dünya, örneğin niyetleriniz, o zaman bu dünyanın içinde fırtına olarak esen tek bir yapının var olduğunu görüyoruz, o da nefesimiz. O nefesin içimizden birşeyi alıp dışarıya taşıdığını nereden biliyoruz; sesimizden ve ilk yaratılış anından bunu biliyoruz. Ses tellerimizden çıkan kelimeleri insanların kulaklarına taşıyan nefesimiz. Rabbimizin ruhunu hz Ademin bedenine taşıyanda Rabbimizin nefesi. Bu örneklerden de biz anlıyoruzki, nefeslerin taşıyıcı bir özelliği var. 

Aşıladığını nereden biliyoruz? Keza bunuda Ayetlerden biliyoruz, Rabbimiz Ayetlerinde rüzgarı tanımlarken rüzgarları aynı zamanda aşılayıcı olarak tanımlıyor; "Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız" (Hicr Süresi; 22). Sahada bunun bir gerçekliği varmı; var, Rabbimiz ruhunu üflediğinde, o üfleme o ruhu sadece bir noktadan diğerine taşımadı, aynı zamanda katı bir yapının içine nüfus etmesini sağladı. Rabbimiz ruhundan bize üflediğinde o ruh bedenimizin üzerine konmadı, bedenimizin her mm karesine sindi. Buradanda biz anlıyoruzki madde ne olursa olsun, üflemeyle o maddeye içinizde ne varsa bunu aşılayabiliyorsunuz. O yüzden mesela dua edenler dualarını hasta bölgeye üflüyor, o dua o dokuya aşılansın, nakşedilsin diye.

Not: Rabbimiz yağmurun bulutlardan geldiğini söylüyor. Yağmuru ortadan kaldırmak için neyi yapmanız yeterli o zaman, bulutları ortadan kaldırmak. Bu mümkünmü; mümkün. Küreselci çete bunu yapıyor ve bu sayede yeryüzünde kuraklığa ve iklim değişikliğine sebep oluyor. Ülkemize eğer yağmur yağmıyorsa, bilinki birileri bulutlarımızı dağıtıyor.


Bölüm 3'de devamı gelecek... -17.10.2025






kelimelerden türemiş hurafeler