riyazat oruçları hakmı bölüm 1
Haftanın Konusu: riyazat oruçları. Bir okurumuz bu konuda fikrimizi sordu, bizde bu konuda bir yazı kaleme almaya karar verdik, umarız sizin için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olur. Okurlarımızın sorular ile ilgili şunu belirtmemiz gerekiyor, biz her soruya cevap vermiyoruz, bir soru toplumu ilgilendiriyor, toplumun o konuda bir bilgilendirmeye ihtiyacı varsa, ortalıkta bir baatıl uygulama dolaşıyorsa, herkesi ilgilendiren bir soru ise, ancak o zaman o soruyu dikkate alıyor ve konu hakkında bir cevap bir bilgilendirme metini hazırlıyoruz. Eğer sizin sorunuza bizden bir cevap gelmediyse, ya sırasını bekliyordur ya da toplumun sorunlarını ilgilendiren bir konu değildir ve akaya almamışızdır. Bu soruyu neden akaya aldık; çünkü Müslümanları birileri imtihan yani madde aleminden koparıp enerji alemine sürüklemeye çalışıyor, bunuda çok sinsi yapıyorlar, bunu kalp güzelliği altında yapıyorlar, bunu tasavvuf altında yapıyorlar ve bunu riyazat gibi uygulamalar adı altında yapıyorlar ve birileride buna dur demesi gerekiyor, en azından uyarması gerekiyor, bizde inşallah bu yazımızla bu uyarımızı yapmış olalım. Umarız sizin için aydınlatıcı bir yazı olur ve arzu ettiğiniz ilhamları yazımızdan çıkarırsınız.
Sorularınızı ele aldığımızda kemiğine iliğine kadar konuyu inceleyeceğimizi, ortaya ortalama 20 sayfalık bir cevap metini çıkacağını bilmeniz gerekiyor. Bu cevap sizin hoşunuza gitmeyebilir, çünkü biz denge gütmüyoruz, kıvırmadan hakikat neyse onu doğrudan aktarıyoruz. Bizim hakikatımızda sizin hakikatınızla uyuşmuyorsa, bu bizim sorunumuz değil sizin sorununuz. Bu durumda sorularınızı sizin hakikatınızla uyuşan yerlere sorun. Yazılarımızı genelde soru-cevap şeklinde yazmaya çalışıyoruz, bu sayede gereksiz laf kalabalığından, içi boş anlamsız felsefi saçmalıklardan uzak duruyor, kısa ve daima konunun özünde kalıyoruz. Burada da konuyu soru-cevap şeklinde ele alacağız inşallah. Sorular geldikçede yazımıza eklemeler yapar, uzadıkçada bölümlere ayırırız. Bu süreç ortalama 5 gün sürüyor, gelen sorular ötürüde yazımız gün içinde sürekli güncelleniyor, dolayısıyla yazımızı gün içinde bir kaç defa yoklayın. Bu sayede hem tekrarın bereketinden faydalanırsınız, hem eklenen yeni bilgileri kaçırmamış olursunuz.
Riyazat ne demek? Riyazat arapça bir terim ve nefsi terbiye altına almak anlamına geliyor.
Neyle terbiye altına alıyorlar? Az Yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak ve cinsel ilişkiden uzak durarak.
Bu iyi birşey değilmi, sorun ne burada? Bunların uzak durmaya çalıştıkları şeyler Allahın bizleri imtihan etmek için indirdiği şeyler, Allahın bizleri imtihan etmek istediği şeylerden de siz uzak duramazsınız. Sizin anlamanız gereken, bu insanların uzak durmaya çalıştığı şeyler Allahın yasakladığı şeyler değil, tam aksine yeryüzü hayatın öznesini oluşturan şeyler. Örneğin cinsel ilişkiden uzak durmak sizi kadından ve onunla birlikte gelen çocuktan uzak tutuyor, az yemek ve uyumakta sizi maldan ve çalışmaktan uzak tutuyor, uzak kaldığınız bu şeylerde ne arkadaşlar; yeryüzü sınavımızın özü, hayatımızın üzerine kurulduğu özne. "Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir.." (Teğabun Süresi; 15). Bu özdende siz şu veya bu nedenden ötürü uzak duramazsınız.
Burada yaşanılan sorun sadece bu kadarmı; değil, her ibadet bir enerji açığa çıkarıyor, riyazat sürecine orucu dahil ettiğinizde de, o sürece onun enerjisini dahil etmiş oluyorsunuz, Allahın tasvip etmediği bir uygulamaya bir ibadeti alet ettiğiniz zamanda buradan da hapı yutuyorsunuz. Bu kadarmı; değil, nefis bu şekilde terbiye edilmez. Bu insanların saçmalıklarını dinlediğinizde, sadece uygulamaları değil, uygulamaya atfettikleri felesefeninde sakat olduğunu görüyorsunuz. Bunada şaşırdıkmı; şaşırmadık, çünkü uygulama baatıl olunca içeriğide baatıl oluyor. Bir uygulama kendi başına gelmez, bir felsefe ile gelir, çünkü insanları bir uygulamaya itebilmek için neden yapmaları gerektiğini anlatmanız gerekiyor. İnsana bi' nevi bardağı boş sunamazsınız, içini birşeylerle doldurup sunmanız gerekiyor. İçine doldurulan şeyede felsefe diyoruz. O uygulama baatıl oluncada, bilinki o konuyla ile ilgili içerik o felsefede baatıl. Nefsin 7 mertebesi olduğu saçmalığı gibi, uygulama sakatsa bilinki içerikte sakat. Ne nefsin 7 mertebesi var, ne de nefis yoklukla imtihan edilecek birşey. Nefis yoklukta değil, nimetlerin varlığı ile imtihan edilir, bunada ölçü içinde yaşamak denilir. O yüzden nice Ayette Rabbimiz ölçü ve dengeden bahsediyor. Örneğin; helal olanı nefise tattırırsınız, sonrada ölçü içinde ona yaklaşması için nefisi bir süreçten geçirirsiniz, bunada nefisi terbiye etmek dersiniz.
Nefsin birşeyin varlığında imtihan edildiğini nereden biliyoruz; Ayetlerden. Rabbimiz ben sizi yoklukta imtihan edeceğim demiyor, sizi kadınla, evlatla, malla imtihan edeceğim diyor, yani size bir nimeti vereceğim sonrası onunla sizi imtihan edeceğim diyor, buradan da anlıyoruzki nefis nimetle imtihan edilir, yoklukta değil. Bu kadarmı; değil, uzak durmaya çalıştıkları şeyler Allahın yapın dediği, bunda sizin için şifa var dediği şeyler. "O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır" (Yunus Süresi; 67). Örneğin; uyku hali bedeni dinlendirmemiz için varedilmiş, uykudan uzak durarakta siz hem Allahın yapın dediğini yapmamış oluyorsunuz hem bedeninizin elinden dinlenme saatini alarak bedeninize zulmetmiş oluyorsunuz.
Bunlar kendilerini herşeyden uzak tutarak imtihan alemindenmi kaçıyor? Aynen. "Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Varılacak güzel yer Allah'ın katındadır" (Al-i İmran Süresi; 14). Bu Ayette birşey dikkatinizi çektimi; bu ve benzeri Ayetler kadının veya malın kötü birşey olduğunu söylemiyor, dolayısıyla size soruyoruz; Allahın hangi sözü, yasasına dayanarak bunlardan uzak duruyorsunuz? Nefisi terbiye etmek için derseniz; nefis bu şekilde terbiye olmaz. İç arınma elde etmek için derseniz; bu şekilde iç arınmada elde edemezsiniz. Arınma nasıl elde edilir; imtihanı Allahu Teala nerede gizlediyse, arınmada orada elde edilir. Bu durumda arınmanın sırrı eşlerimizde, mal ve evlatta yatıyor.
Arınmanın sırrı mal'da, evlat ve eşlerimizde olduğunu nereden biliyoruz? Ayetlerden biliyoruz. Rabbimiz sağdakilerin cennetliklerin tanımını yaparken sabırlı ve merhametli olmaktan, Allah yolunda cihaddan bahseder, darlık günlerinde yoksulla rızkı paylaşmaktan, öfkesini yenenlerden, insanları affedenlerden bahseder. Tüm bunları yapabilmeniz içinde ne olması gerekiyor; karşınızda bir insan olması gerekiyor. Başka ne olması gerekiyor; ortada bir mal olması gerekiyor. Ortada insan yoksa, mal yoksa o zaman sabırla sınanmada olmaz, merhamet göstermede olmaz, malını paylaşmada olmaz, öfkesini yenmekte olmaz, insanı affetmekte olmaz. Örneğin; "Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar yok mu, işte onlar Rableri yanında hakettikleri mükâfatı göreceklerdir. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir" (Bakara Süresi; 274). Mal, Allaha yakın olmak için gerekli çok büyük bir araç, o mala sahip olmadanda nasıl Allaha yakın olmayı düşünüyorsunuz? Güzel kalp ve ahlakla hocam derseniz; güzel kalp ve ahlak insanın karnını doyurmuyor, ihtiyaç sahiplerin ihtiyaçlarını gidermiyor. Siz hiç kimsenin ihtiyacını gideremiyorsanız, manevi olarak nasıl yükselmeyi düşünüyorsunuz. Yoksa siz alan elin, veren elden daha üstün olduğunamı inanıyorsunuz?
Eğer kendinizi dağa çekip, insandan ve maldan uzak kendi başınıza arınacağınıza inanıyorsanız, bilinki birileri sizi feci şekilde kandırmış. Arınmanın gizemi iç dünyanızda yatmıyor, malda ve başkalarında yatıyor. Neden malda ve başkalarında yatıyor; çünkü üzerinizdeki günahların %99'u kul hakkıyla ilgili. Sizin üzerinizdeki kirin sebebi başkasına verdiğiniz maddi ve manevi hasar, dolayısıyla o kirden arınmanın gizemide yine başkalarına yaptığınız maddi ve manevi iyilikte yatıyor. Örneğin onlara maddi yardım yaparak, yanlışlarını ve kusurlarını affederek vs. Arınmanın öznesi insan ve malsa, bizde ömrümüzün %70'ni eş, çocuk ve mal ile geçiriyorsak, o zaman buradan anlayınki arınmanın sırrı bu üçünde saklı. Basit mantık silsilesi ile çözüme nasıl ulaştığımızı görüyormusunuz?
O zaman ne söylüyor bu Ayet bizlere; "Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Varılacak güzel yer Allah'ın katındadır" (Al-i İmran Süresi; 14). Bu Ayette Rabbimiz ilk önce bunların bize süslü gösterildiğini anlatıyor. Bunlar neden bize süslü gösterilmiş, bize tuzak kurmak içinmi; hayır, nefisi kıçının üzerinden kaldırıp bu hayatta harekete geçirmek için süslü gösterilmiş. Örneğin; eğer nefise kadın süslü gösterilmeseydi evlilikler olmazdı, o kaynaşma ve o kaynaşmanın ürünü çocuklar olmazdı. Eğer nefise mal süslü gösterilmeseydi, o zaman erkek kıçını kaldırıp hayatın içine atılmaz, bu hayatta ne medeniyetler kurulur, ne de herhangi bir icat bir meslek ortaya çıkardı. Olayı anladınız değilmi? Nefise birşeylerin süslü gösterilmesi bize gıcıklık olsun, hayatımızı mahvetsin veya o şeylerden uzak durmamız için değil, tam aksi bizleri evden çıkarıp imtihan sahalarımıza sürüklemek için.
Başka ne anlatıyor bu Ayet bize; süslü gösterildi dedikten sonrası neden süslü gösterildiğinide bize anlatıyor, bunlar bu hayattaki geçiminizin (imtihan) bir parçası, o yüzden bunlar size süslü gösterildi, sizi imtihan sahasına çekmek için diyor. Sonrasında da daha güzeli Allah katında diyerek, fazlada bu hayata kapılmama konusunda bizi uyarıyor. Nefsin terbiyeside o son uyarı içinde yatıyor, bu kadarı yeter diyecekmisiniz yoksa yeryüzünde dahasının peşinde koşacakmısınız. Bu ve benzeri Ayetlerden çıkarmanız gereken ders; bu hayatta bir geçiminiz, bir gayeniz bir amacınız olabilmesi için eşinizde olması gerekiyor, evladınızda, malınızda mülkünüzde. Eğer nefisi o nimetlerden uzak tutarsanız, terbiye veya tasavvuf veya şu bu altında, o zaman bilinki hayata iniş gayenizi kaçırıyorsunuz.
Kaçırırsak ne olur? Nefisler imtihan edilmek için yeryüzüne indirilmiş ve nelerle imtihan edileceğide bize aktarılmış. Örneğin; "Ve iyi bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandan ibarettir. Büyük mükafat ise Allah yanındadır" (Enfal Süresi; 28). Bu noktada sizin bilmeniz gereken, birşeylerle Rabbim bizi imtihan etmeye karar vermiş, erkeklerde bu %60 mal, %20 çocuk %20 eşse, kadınlarda bu %60 eş, %20 çocuk ve %20 mal. Bu oranlar gerçek dünyada %1-2 değişebilir, imtihan sahamızın ana unsurlarını ve onların ortalama yüzdeliğini bilmeniz açısından ama değişmez; eş, mal ve çocuk, imtihanla ilgili tüm Ayetler bu üç unsur üzerinde duruyor. Devlet nasıl kpss sınavlarını matematik, türkçe, genel kültür gibi ana bölümler üzerine inşa ediyorsa, Allahta yeryüzü hayatımızı üç ana temelin üzerine inşa etmiş; mal, eş ve evlat. Şimdi; ben bu üçünü yok sayıyorum, bunlar benim ilgi alanıma girmiyor dediğinizde, ne niyetine bunu söylüyorsunuz farketmez, Allahın sizin için hazırladığı sınava girmemiş oluyorsunuz.
Girmediğiniz zaman ne olur; Allahın herkes için hazırladığı o ortalama sınavdan kaçarsanız, Allah madem öyle der ve ilgi alanınız doğrultusunda size yeni bir sınav hazırlar. KPSS gibi genel bilgi içeren topluma hitap eden bir sınav değilde, tıpta uzmanlık giriş sınavı (tus) gibi bir sınavı önünüze koyar. Sonrası ne olur; size yeni bir imtihan sahası belirlenir ve o imtihan sahası ne içeriyorsa kader sizi onlarla yüzleştirmeye başlar. Örneğin; kader sizleri cinler alemine sürükler, sizleri orada evlendirir, orada çocuk sahibi kılar ve bir anda kendinizi kendinizin kontrol etmediği bir alemin içinde bulur, sizi oradan çıkaracak yardımcıda kendinize bulamazsınız. Neden bulamazsınız, çünkü eş, evlat ve mal gibi yardım enerjisinin yüklendiği şeyleri siz reddeddiniz. Buradan da ne dersi çıkarmalısınız; bildiğimiz gördüğümüz ve tanıdığımız şeylerle imtihan edilmek aslında güzel birşeymiş, sıkıntı yaşadığımızda o imtihanın parçası olan diğerleri ile, mesela malımızla sorunlarımızı rahat çözebiliyormuşuz. O yüzden, Allah imtihan malzemesi olarak neleri seçtiyse bunları kabul etmek gerek, çünkü Allah her zaman seçenekler arasında en hafifi olanları önümüze koyuyor.
Evlenmemenin veya çocuk edinmemenin neden bedeli olsun? En basiti, evlenmez ve çocuk sahibi olmazsanız o zaman anne ve baba hakkını kapatamıyorsunuz. Rabbimiz öyle bir düzen yaratmışki, öldüğünüzde anne ve baba hakkı dahil kimsenin üzerinde hakkınız olmayacak şekilde ahiret yurduna intikal etme imkanını bize sunmuş. Anne ve baba hakkını nasıl kapatabiliyorsunuz? Anne ve babanızın kaç çocuğu varsa o kadar çocuğuda siz dünya'ya getirip bakarak. Anne ve babanızın üzerinde bir hakkı var, o hakkıda siz çocuklarınıza bakarak onlara devrediyorsunuz, onlar kendi çocuklarına derken kıyamet anına kadar bu döngü böyle devam ediyor. Ortada bir döngü var, bu döngünün ayakta kalabilmesi içinde herkese bir yük bindirilmiş, bilerek bu yükten kaçtığınız zamanda o döngüyü aksamaya, duraklamaya uğratmış oluyorsunuz, örneğin genç kızlarımızın iş hayatını tercih etmesinden ötürü doğum oranlarımızın 1 düşmesi, bu bencilliğinde millete ve devlete bir bedeli oluyor, bunun bedelinide Allah kişiden soruyor.
Rabbimiz bizleri başkalarından bağımsız, güçlü ve kuvvetli bireyler olarakta yeryüzüne indirebilirdi, bunu ama yapmamış, bakıma muhtaç bir bebek olarak indirmiş, bir aile ve sülale bir toplumun bir devletin içine yerleştirmiş. Neden bunu yapmış; bizi onlara borçlu kılmak için. Neden borçlu kılıyor, bize kötülük yapmak içinmi; değil, hayatımızı onlara adamamızı istediği için. Güzellik ve huzur, bunların bizi ortaya çıkaran ve büyüten aile kavramında, yuva denilen evde olduğunu bize göstermek için. Rabbimiz istiyorki bunlara borçlu olalımki, bunlar hayatımızın merkezinde olsun.
Bu tür arınma saçmalığına girenlerde işte bu gizemi kaçırıyor, Allah nezdinde esas olan herşeyi terkediyor ve benli merkezli bir hayatı seçiyorlar. Şaşırdıkmı buna; hayır, hal ehli olmak için, yani hiç olmak için anne ve babasını, eşi ve çocuğunu terk eden yunus emre'yi kutsayan bir topluluk var karşınızda, bu topluluğun sorumluluklarını terk edip hiçlik gibi şeytani bir tuzağa yönelmesi, kendisi dışında hiçbir şeye önem vermemesi bizi hiçte şaşırtmıyor. Kimi kendinize rehber alırsanız, kimi kutsarsanız onun enerjisiyle beslenirsiniz, nitekim bu insanlarda rehber aldıkları insanlara dönüşüyor; ailesine, içinde yaşadığı topluma ve devletine sırtını dönüp kendisine odaklanıyor. Bir yanda annesine olan sorumluluktan ötürü peygamberimiz sav gitmeyen birisi var, onun aşkıyla yanıp tutuşmasına rağmen, diğer tarafta rahatlıkla ailesini terkeden birisi var, hemde hiç uğruna. Hangisi sizce Allah nezdinde daha makbul; makbul olanı ortada değilmi, makbul olan peygamberimiz sav'ın hırkasıyla ödüllendiriliyor.
Uzun lafın kısası; Allah, ben sizi yeryüzünde imtihan edebilmem için başkalarınızı hayata sokmak zorundasınız, eş, çocuk, mal vs diyor, bunlar ise hayır diyorlar, biz bu saçmalığa girmeyeceğiz, biz kendi iç dünyamıza odaklanacağız diyorlar. Bununda elbette bunlara bir bedeli oluyor.
Ne bedeli ödüyorlar bunlar? En basiti yoklukla karşılaşıyorlar, sefil bir hayata sürükleniyorlar. Bu kadarmı, değil, aynı zamanda iç dünyalarına yönelik perdeler kalkıyor. Siz eğer benim için esas olan iç dünyam der ve o doğrultuda bir yaşam benimserseniz, Allah madem öyle der ve içine yerleştirildiğiniz dünyadan sizi koparır ve iç dünyanızı ve onunla birlikte gelen varlıkları hayatınızın merkezine oturtur. Bu insanların uğradığı akıbette bu oluyor. Rüyalar, kerametler ve gayp, bunların bu hayattan nasibi bu kadar oluyor. Keramet adı altında gördükleri şeylerde iç dünyalarından geliyor, cinlerinden. Şaşırdıkmı buna; değil, neyi merkezinize koyarsanız ondan beslenir, gününüzü onunla geçirirsiniz. İslam dini karmaşık bir din değil, yasalar çok basit ve anlaşılır; neye yatırım yapıyorsanız, bu durumda iç dünyanız, biçeceğiniz rızıkta oradan gelecek. Boşuna atalarımız ne ekerseniz onu biçersiniz dememiş.
Bakın arkadaşlar; Allah, sizi imtihan etmek için yeryüzüne yerleştirdim dedimi; dedi. Bu imtihan kadınla, ya da kadınsanız erkekle, evlatla, mal ile olacak dedimi; dedi. Bunu Kur'an-ı Kerime yerleştirerek herkesi bağlayan bir yasaya dönüştürdümü; dönüştürdü. Dönüştürdüğü anda bilinki bunlarla imtihan edileceksiniz, nereye kaçarsanız kaçın imtihan edileceksiniz.
Örneğin said nursi. Evlenmedi, mal ve mülk edinmedi ama yinede mal ve mülkle imtihan edilmekten kaçamadı. Nasıl kaçamadı; cinlerin kendisine yazdırdığı kitaplarla bir imparatorluğun bir zenginliğin inşa edilmesine sebep oldu. Ülkemizde en zengin en varlık hangi cemaat ve topluluk derseniz, herhalde nurcular adı altında hareket eden gurup bu konuda bir kaç adım önde diyebiliriz. Bu mal ve mülk kimin mirası; said nursinin. Eee, o bu mirastan sorumlu tutulmayacakmı; tutulacak. Mahşer günü geldiğinde o kitapların vesile olduğu maddi ve manevi kazanç veya kötülük neyse, kuruşuna kadar bunun hesabı ondan sorulmayacakmı; sorulacak. Buradan da anlayınki, imtihandan kaçış yok. Eğer Allah ben sizi kadınla, evlat ve mal ile imtihan edeceğim diyorsa, bilinki edecek. En basiti eş ve çocuk yoksa, mal ile imtihan edileceksiniz.
Buradan ne dersi çıkarmalısınız; sınavı hazırlayan Allahsa o zaman sınavdan kaçmayın, kendinize göre sınav kağıdı sınav alanıda uydurmayın. Eğer sınavdan kaçar ve arınma veya şu bu altında kendinize yeni bir sınav alanı ve içeriği uydurursanız, o zaman bilinki Allah madem öyle diyecek, demek senin uzmanlık alanın bu diyecek ve önünüze çok daha ağır bir sınavı koyacak. Rabbimiz nelerle imtihan edileceğimizi bizlere söylemiş, sınav konularını bizden gizlememiş, bu da büyük bir nimet çünkü bu sayede bu hayatta gafil avlanmıyoruz, imtihanın neyin içinde gizlendiğini baştan biliyoruz. Bir kadına yaklaştığımızda bir malı elde ettiğimizde, biliyoruz orada bizim için bir imtihanın saklı olduğunu. Önden bu bilgiye sahip olmakta bizleri o konularda daha dikkatli davranmaya itiyor. Önümüze konulan bu sınav konuların hepside madde içeriyor; örneğin eş, evlat, mal, bunların hepsi madde aleminin bir parçası. Sizde eğer tasavvuf, riyazat veya şu bu altında maddeyi kendinize haram kılarsanız, bilinki Allah nezdinde sınavdan kaçan bir kaçaksınız ve bilinki imtihandan kaçış yok, bu durumda önünüze daha ağır bir sınav kağıda konulacak. Örneğin; maddeden kaçarsanız, Allah madem öyle diyecek ve önünüze enerji alemini koyacak.
Gayp alemine sürüklenmek neden kötü? Orasını görmüyor ve işitmiyorsunuz, görmek ve işitmek için onların desteğine muhtaçsınız, kendi duyu organlarınızla görüp işitmediğiniz bir alemdende mahşer günü sorguya çekilmek istermisiniz? İstemezsiniz. Allah bizleri neden görür ve işitir kılmış biliyormusunuz; bizi imtihan edebilmek için. "Şüphesiz biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık" (İnsan Süresi; 2). İmtihan edilmenin olmazsa olmazı, imtihan edildiğiniz şeyi görmeniz ve işitmeniz. O yüzden mesela körseniz, imtihanın yarısından yırtıyorsunuz. "Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur.." (Fetih Süresi; 17). Rabbimiz o kadar merhametli ki, görmedikleri şeylerden ben bunları sorumlu tutmayayım demiş. Gayp alemine daldığınızda ama siz ne yapmış oluyorsunuz, benim Allahın merhametine ihtiyacım yok, ben görmediğim şeylerdende imtihan edilmek istiyorum demiş oluyorsunuz. Yaptığınız bu salaklığın başka açıklaması varmı? Yok.
Gayp alemine daldığınızda kendi gözünüzle birşey görmüyorsunuz, çünkü gözler o alem için yaratılmamış, siz cinlerin gözü üzerinden o alemi görüyorsunuz. Başkasının gözlüğü üzerinden hayatı gördüğünüz zamanda hakikatten kopuyorsunuz, hakikat onların size üfledikler ve gösterdikleri oluyor. O yüzden merak ediyoruz, insan nasıl olurdu kendi gözüyle gördüğü bir alemi, kendi gözüyle görmediği bir alemle değişir? Görmek varken, insan nasıl olurda körlüğü tercih eder? Bu varlıkların şahitliği dahi kabul edilmezken, nasıl oluyorda kendi gözünüze sırtınızı dönüp onların gözü üzerinden bir hayatı yaşamayı tercih ediyorsunuz; biz gerçekten bu hallerinizi anlamıyoruz, bu haliniz ne mantığa ne İslama ne de bilime uyuyor, aşırı derecede cehalet dışında bu halinizin hiçbir açıklaması yok.
Örneğin youtube'da videoları olan ismail ernur hoca; kendisi metafizik istihbarat sağlıyor, anlattıklarının ama bir çoğu yanlış, doğru olanlarda önemsiz bilgi. İyiliğinden zerre şüphe duymadığımız, bize dahi sevimli gelen ismail ernur hoca nasıl bu duruma düştü? Kendisine gelen bilgileri kendi gözü ve kulağıyla teyit etmediği için. İnsanda kendi gözüyle teyit etmediği şeyleri hangi cüretle milyonlara aktarıyor; cahil cüretiyle aktarıyor. Akıllı olan uzak durur. Rabbimiz bilmediğiniz şeylerin ardına düşmeyin, ortaya bir iftira ve yalan çıkarsa o zaman göz, kulak ve kalp bundan hesaba çekilecek diyor. O yüzden Rabbimiz bizden dört şahit istiyor, birisini, ikisini ve üçünü şeytanlar belki yanıltabilir ama aynı anda dördünü yanıltamaz diyor ve sizden bir iddianız hakkında dört şahit istiyor. Bu insanların yaptıkları neden aleyhlerine işliyor şimdi daha iyi anladınızmı? Bu insanlar iyi niyetli olsalarda, kader bunları birşeylerin içine sürüklemiş, o süreç içinde de bunlar sürekli Allahın Ayetlerini ve emirlerini çiğniyor. Şaşırdıkmı buna; şaşırmadık, siz eğer Allahın bizim için belirlediği şu imtihan alemine, Allahın imtihan için bahşettiği göze, imtihan için bahşettiği maddeye, imtihan için bahşettiği kadın, mal ve mülke sırtınızı dönerseniz, bu işten hayrlı birşey çıkmayacağı aşıkar. Bu insanlar Allahın bizler için takdir ettiği ve o doğrultuda bizi yarattığı imtihan sahasından çıkıyor ve yaratılışımıza uygun olmayan bir ortama kaçıyor, bununda bunlara bir bedeli oluyor.
Metafizik istihbarat önemli değilmi hocam? Metafizik istihbarat önemli, ama bu sizi Allahın kanunlarını çiğnemeye itmemeli. Onlar size su veya ayna vs üzerinden birşey gösterdiğinde, örneğin c130 kargo uçağımızın nasıl düştüğünü, siz size gösterileni sahada kendi gözlerinizle teyit etmek, size gösterdikleri verileri sahada aramak zorundasınız. Sahada teyit edemediğiniz hiçbir bilgiyide akaya ve ciddiye almamalısınız. Bakınız, size hizmet eden cinlerinde kendilerine has misyonları var, gaypta bağlı oldukları bir örgüt, o örgütünde gütmesi gereken dengeleri ve çıkarları var, dolayısıyla onlardan gelen bilgileri çekuptan geçirmeden kabul etmemelisiniz. Birşeyi doğru olarak kabul edecekseniz, bu kendi gözünüzle teyit edebildiğiniz şey olmalı. Örneğin ismail ernur hoca kendisine ne sufle ediliyorsa teyit etmeye ihtiyaç duymadan aktarıyor, bu da yanlış. Bilgiyi teyit etmeden siz bunu yayamazsınız, bilhassa o bilgi yalanlarıyla nam yapmış varlıklardan geliyorsa, bilhassa o bilgi milyonlara yayılmak üzereyse, o bilginin doğruluğunu araştırmadan siz bu kadar kolay kaynağı meçhul bilgiyi yayamazsınız.
Bizim size tavsiyemiz, cinler size geldiğinde onlara lütfen mübarek canlı veya özel varlık muamelesi yapmayın, değiller çünkü, gerçek yüzlerini kimliklerini görseniz sizde bunu anlarsınız, kaldıki biz onlardan daha üstün varlığız, birazcık insan şerefinizi koruyun ve onların size efendi gibi davranmasına, tepeden size bakmasına müsaade etmeyin, ikincisi; onları sınayın, imtihan edin. Neden sınayın; çünkü Allah böyle emrediyor. "Ey inananlar! İnanmış kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları deneyin, hicretlerinin sebebini inceleyin. Allah onların imanlarını çok iyi bilir.." (Mümtehine Süresi; 10). Bir yabancı size geldiğinde ve kendisini Müslüman olarak tanıttığında, Allahın sizden beklentisi onu sınamanız, söylediğinde doğrumu değilmi diye. Sizde lütfen bunu yapın, kişiyi test edin. Size gelen herkesi doğru ve Müslüman görmeyin, emin oluncaya kadar, gerekirse yıllarca kişiyi test edin.
Şunuda net anlamalısınız bizim imtihanımızın sırrı cin veya insan farketmez, başkalarının gözlerinde saklı değil, kendi gözlerimizde saklı. Başkalarının gözlerinde çözüm ve şifa aramayın, kendi gözlerinizde arayın. Örneğin ülkemizdeki fitne ve fesatın ana sebebi ne; insanların kendi gözleriyle görmedikleri şeylere inanmaları. Bu insanlar başkaların gözleriyle hayatı yaşamaya karar vermişler, siz lütfen bu tuzağa düşmeyin. Birşey amel defterinize yazılacaksa, kendi gözünüzle gördüğünüz şey olsun, başkasının gözüyle görünen değil. Biz amel defterlerimizi sokakta bulmadık, mahşer günü cennet veya cehennem mekanımızı belirleyecek kitaplarımızın içeriğini siz yazın, başkaları değil.
2. Bölümde devamı gelecek...