riyazat oruçları hakmı bölüm 2
Bölüm 2İç dünyamıza odaklanmayı Allah neden bir kaçış olarak algılıyor? Sorun iç dünyamıza odaklanmak değil, sorun bunu yaparken Allahın yapın dediği şeyleri yapmamamız. Örneğin; "..Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir.." (Müzemmil Süresi; 20). "Hiç görmezler mi ki biz, dinlenip sükûnete ersinler diye geceyi karanlık ve çalışıp kazansınlar diye gündüzü aydınlık kıldık?.." (Neml Süresi; 86). Gece ve gündüz üzerinden ne anlatıyor bu Ayetler bize, daha doğrusu neyi bizlere emrediyor; gece uyumayı, gündüzünde rızık aramak için çalışmayı emrediyor. Bu insanlarda en basiti Allahın bu iki emrine aykırı hareket ediyor, ne gece uyuyorlar ne de gündüzün rızıkları peşinde koşturuyorlar.
Örneğin geceyi uykusuz geçiren birisi, rızkın en bereketli saatleri olan sabah 9-10 civarı ayakta olabilirmi; olamaz, o rızkı kaçırır. Velevki kaçırmadı, o uykusuz hali ile gününü verimli geçirebilirmi; geçiremez. Velevki geçirdi, o verimliliği uzun süre sürdürebilirmi; sürdüremez. Velevki sürdürdü, o şartlar altında beden ne kadar dayanır; çok az. 40 yaşınıza geldiğinizde 60 yaştaki birisi gibi görünürsünüz. Bu noktada anlamanız gereken, Allahın yapın dediği birşeye aykırı hareket ederek ortaya hayrlı birşey çıkmaz.
Gece uykusu o zaman çok önemli? Aynen. Rabbimiz birşeyi yapın diyorsa, bilinki sizin bedeniniz dahil düzen ona göre yaratıldı. Örneğin sirkadiyen ritimi denilen birşey var, organlarımızın 24 saatlik çalışma ritmi, gece vakti 23-01 arasıda beden kendisini detoks ediyor, organlar bir iç temizliğe gidiyor, günün çöplerini toplayıp bedeni bir sonraki güne hazırlıyor. Buna bedenin gençlik kürü diyoruz. O sürecin aktif olabilmesi içinde melatonin salgılanması gerekiyor, melatonin salgılanabilinmesi içinde ışıktan uzak durmanız gerekiyor. Allah geceleyin istirahat edin dediği zaman, neden istirahat edin dediğini şimdi daha iyi anlıyormusunuz? Organlarınız o dinlenmenize muhtaç, kendilerini yenilemeleri ve bir sonraki güne hazırlamaları için. Siz istirahat etmez, bedenin yenilenmesine müsaade etmezseniz, uykusuz kaldığınız dönemlerin hesabını o organlar sizden sormayacakmı; soracak. Allahın yapın dediği birşeyin altında hikmetler var ve siz eğer yapın dediği şeyleri yapmazsanız bilinki bundan hayrlı birşey doğmayacak.
Peygamberimiz sav gece ibadeti yapıyor ve ayakta kalıyordu ama? İşte şeytanlar size bu şekilde tuzak kuruyor, değerleriniz üzerinden size tuzak kuruyor. O yüzden diyoruz ya, şeytan kötülükle değil, iyi birşey yaptığınıza inandırtarak sizi kandırır. Bunuda nasıl yapar, kelimelerle oynayarak, kelimelerin anlamı üzerinden sizi kandırır. Örneğin; siz peygamberimiz sav'ın gecenin ilk yarısını, 23.00-01 arasını uykuda geçirdiğini biliyormuydunuz? Bilmiyordunuz. Siz onun tüm gece uyanık kalıp ibadet ettiğini sanıyordunuz. Biz bunu nereden biliyoruz; Ayetlerden biliyoruz. "Gerçekten Rabbin biliyor ki sen kalkıyor, muhakkak gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapıyor)..." (Müzemmil Süresi; 20). Ne anlatıyor bu Ayet bize; peygamberimiz sav'ın gece ibadetine kalktığını anlatıyor. Birisi için kalkma kelimesini kullanabilmeniz içinde ne olması gerekiyor; kişi uyuyor, en azından uzanıyor olması gerekiyor. Ayetler hakkında ne demiştik; Ayetler bazen doğrudan bilgiye verir, bazende bu örnekte olduğu gibi dolaylı yoldan bilgiyi verir. Örneğin; kalkma kelimesini kullanarak, kişinin uyuduğunu veya istirahat halinde uzandığını sizin çıkarmanızı bekler.
Buradan da anlayınki peygamberimiz sav gece istirahatını yaptıktan sonrası gece ibadetine kalkıyordu. Aksisi zaten düşünülemez, çünkü Allahın yasalarını ilk önce ümmete örnek olarak indirilen kişi yaşaması ve uygulaması gerekiyor. İlginç olanı bu Ayetin meallerde aktarış şekli; "Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapıyor)..." (Müzemmil Süresi; 20). Birşey dikkatinizi çektimi? Bir kelime hariç, Ayetin gerisi üstteki meal ile aynısı. O bir kelimeyi farkettinizmi? O bir kelimeyi mealden çıkardığınızda ortaya ne kadar farklı bir senaryonun çıktığını görüyomusunuz? Kalkıp ibadet ediyor dediğinizde farklı bir anlam çıkıyor, o kelimeyi anmayıp geceyi ibadetle geçirdiğini söylediğinizde farklı bir anlam çıkıyor. Birisi hayrla sonuçlanıyor, diğeri şerle. Bunuda Ayetin içindeki bir kelime belirliyor. Şeytanların kelimelerle insanları nasıl kandırdığını şimdi daha iyi anladınızmı? Bir mealden sapkın bir inancın çıkması için bir kelimeyle oynamanız yetiyor.
O zaman uyuyup gece ibadetine kalkmamız gerekiyor? Aynen. Rabbimizde zaten bunu öğütlüyor; "Şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir" (Müzemmil Süresi; 6). Burada da birşey dikkatinizi çektimi; kalkış diyor, yani tüm gece ayakta kalmaktan bahsetmiyor, uyuyup kalkmaktan bahsediyor. Zaten akıl var mantık var, onca Ayette Allah gecenin istirahat için yaratıldığını anlatırken, başka Ayetlerde de sizi gece meşakketlerin içine sürüklermi; sürüklemez. Sürüklemediğini nereden biliyoruz; Müzemmmil Süresi 20. Ayetin devamından biliyoruz. "..Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin.." (Müzemmil Süresi; 20).
Ne anlatıyor Rabbimiz bizlere burada; peygamberle birlikte bazılarınızında gece vaktinde kalkıp ibadet ettiğinin farkındayım, o gece ibadetleri peygambere has, Allah sizi bağışladı, gece vaktinde kendinizi fazla zorlamayın, kolayınıza geleni okuyup yatın, çünkü gündüz vaktinde rızık için yol tepineceksiniz, Allah için cihad edeceksiniz, bunun içinde dinlenmiş olmalısınız diyor. Gece ibadeti peygamberimize has olduğunu nereden biliyoruz; Ayetlerden biliyoruz. "Sana özel olmak üzere gece teheccüd et (uykuya ara ver!) (Böylece) Rabbin seni, mutlaka övgüye değer bir makama ulaştıracaktır" (İsra Süresi; 79). Bu Ayeti biraz açalım; bu Ayet indiğinde ve sana mahsus gece ibadetine kalk dendiğinde, bunu duyan sahabilerin bazıları, onlarda gece vakti kalkmaya başladı. Peygambere mahsus olan birşeyi onlarda yapmaya başladı. Yaparak ne oldu; gece kalkıp ibadet ettikçe günah yüklendiler, çünkü gece ibadeti peygambere hastı.
Neden Müslümanlara has değil; çünkü Rabbimiz geceyi istirahat için yaratmış, eğer gece ibadeti peygamberimizde olduğu gibi ümmetinede farz kılınsaydı, o zaman biz Müslümanlar altından kalkamayacak bir imtihana sürüklenmiş olurduk. Gece vaktinde kalkmadığımızda günah yüklenmiş olur, kalktığımızda ise gündüzümüzü yaşayamaz, üstüne bedenimizin dinlenme vaktini çalmış olup gece ve gündüz hayatı arasında sıkışır kalırdık. O dönemin sahabileri kendilerine yasak olan bir uygulamayı uygulayarak bunun halk arasında yayılmasının önünü açıyor, Allahta Müzemmil Süresinin 20. Ayeti Kerimesi indirerek hem buna dur diyor hemde bu konuyla ilgili yasalarda bir düzenlemeye gidiyor. Müzemmil Süresinin 20. Ayeti Kerimesinde Rabbimiz "sizi bağışladım" cümlesini kuruyor, neden bağışladım kelimesini Ayette kullanıyor, çünkü peygamberimize has ibadeti başkalarıda yaptığı için günah yüklendiler, o günahlarınızı affettim demek içinde o cümleyi kullanıyor.
Ayetler hakkında da size ne anlatmıştık; yasaları ancak yasalarla düzenleyebilirsiniz. Bir Ayete aykırı hareket ettiğinizde, örneğin sadece peygambere mahsusla ilgili hükmü çiğnediğinizde, Allahta bu hareketinizi onayladığında, o zaman Rabbimiz daha önce indirdiği hükmü iptal etmeyeceğine o Ayeti geçersiz kılmayacağına göre, sizin için başka bir Ayet indirip sizin için istisnai bir durum oluşturması gerekiyor. Bir Ayeti ancak başka bir Ayetle düzenleyebilirsiniz. Müzemmil Süresi 20. Ayeti Kerimesinde Rabbimizin yaptığıda bu; madem beni dinlemediniz, tamam sizi bağışladım, ama abartmayın, gece vaktinde sizin dinlenmenizi bekliyorum çünkü gündüz vaktinde çalışacaksınız, gece ayakta kalmayı kısa kesin diyor. Rabbimiz Müzemmil Süresinin 20. Ayeti Kerimesini indirip istisnai bir durum oluşturmasaydı ne olurdu; gece ibadetine kalkan herkes hapı yutardı, peygambere mahsus gece kalkışını onlarda yaptığı için o ibadetlerden sevap değil, günah kazanırlardı. Ayetlerimizdeki inceliği görüyormusunuz?
Not: teheccüd kelimesi ne anlama geliyor? Uykudan kalkmak anlamına geliyor. Yani herhangi bir gece ibadetine koyulabilmeniz ve Allah nezdinde onun herhangi bir meşruiyeti olabilmesi için uykudan kalkmış olmanız gerekiyor. O zaman tüm gece ayakta kalanlar ne yapmış oluyor; bunlar tembel tayfası oluyor, gecenin yarısında kalkmak kendilerine ağır gelen, tüm geceyi ayakta geçirip Allahın yasalarını çiğneyen Allaha karşı gelen salaklar oluyor. Bu arada uyuduktan sonra kalkanmı gece ibadetinden daha çok feyz alır, yoksa uyumadan tüm gece ibadet edenmi? Tabiiki uyuyan, çünkü o Allahın emrine göre hareket ediyor.
O zaman bu insanlar, arınma veya nefsi terbiye adı altında kendilerini hayattan soyutlayarak aslında daha çok Allahın yasalarını çiğnemiş oluyor? Aynen. Şeytan insanı kötülükle kandırmaz, iyilikle kandırır, kişiyi iyi birşey yaptığına inandırtarak kandırır. Bizi kandırdığını nereden ve nasıl anlarız; itildiğimiz iş Ayetlere aykırımı değilmi, oradan anlarız. Örneğin; "Geceyi huzur içinde dinlenmeniz için sessiz ve karanlık; gündüzü de çalışabilmeniz için aydınlık kılan Allah’tır..." (Mü'min Süresi; 61). Rabbimiz geceyi dinlenmeniz, gündüzüde çalışmanız için var ettim diyor, bu ikisini aynı Ayette arka arkaya anarakta aralarında bir bağ kuruyor, birisinin olması için diğerini şart koşuyor. Gündüz vaktinde çalışabilmeniz için gece vaktinde uyumanız gerektiğini söylüyor. Gece vaktinde uyumadığınız zaman ne yapmış oluyorsunuz o zaman; gündüz rızkınızıda kaçırmış oluyorsunuz. Nitekim bu aleme dalan insanlara baktığınız zamanda bunu görüyorsunuz, bunların çalışmadıklarını, oradan buradan geçindiklerini görüyorsunuz.
Gece ve gündüzle ilgili Ayetleri incelediğinizde, gündüz vaktinde Rabbimiz bizlerin ya rızık için yollara döküldüğümüzü ya da Allah için cihad içinde olduğumuzu varsayıyor, aslında dolaylı yoldan bunları emrediyor. O veya şu nedenlerden ötürü bunu yapmadığınız zamanda, Allahın emirlerine karşı gelmiş oluyorsunuz. Bu insanlar arınma gibi kulağa süslü gelen kelimelerle bir sürece itiliyor, o süreçte bunları sürekli Allahın emirlerini çiğnemeye itiyor; Rabbimiz gece vaktinde uyuyun diyor, bunlar uyumuyor, gündüz vaktinde çalışın diyor, bunlar çalışmıyor. Allahın emirlerinin sürekli çiğnenen bir süreçtende hayrlı birşey doğarmı; doğmaz. O zaman tasavvuf kötü birşey? Kesinlikle. Şunu net anlamalısınız, tasavvuf İslama sokulan en büyük kötülüklerden birisi. Tasavvuf nedir; tasavvufun en basit tanımı, maddeden kopuştur. Maddeden kopmak neden kötü; biz madde alemine yerleştirilmişiz, biz maddeden oluşuyoruz, madde ile imtihan ediliyoruz, tüm ibadetlerimiz ve uzak durmamız gereken kötülükler maddeden oluşuyor, siz madde önemsiz dediğiniz anda insanı annesinden de koparıyorsunuz, çocuklarından da, eşinden de, baş örtüsünden de, namaz gibi fiziki ibadetlerden de, rızık için çalışmaktanda, yani imtihan aleminden koparıyorsunuz. Bizim imtihanımızın madde de saklı olduğunu nereden biliyoruz; gözlerimizden biliyoruz. Sizi imtihan etmek için görür kıldım diyor Rabbimiz, bizlerde sadece maddeyi görebildiğimize göre, buradan anlıyoruzki bizim imtihanımız madde de saklı. 'Ki saklı olduğunuda tüm ibadetlerin ve uzak durmamız gereken tüm kötülüklerin maddeden oluştuğunu görerek anlıyoruz. "Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz" (Kıyamet Süresi; 4). Mahşer günü bile bizler et ve kemikten, yani maddeden oluşan bir bedenle haşrolunacağız. Madde bu hayatın ve ahiret hayatın özünü oluştururken, insanı maddeden koparmaya çalışanlara ne demeli; şeytan demeli.
Madde önemsizdir diyenler insanı enerji alemine, görmediği ve işitmediği bir aleme sürüklüyor. O alemde de kimler yaşıyor; cinler ve şeytanlar. Madde aleminde insanlar, enerji aleminde ise onların yaşaması takdir edilmiş. İnsanları madde aleminden koparıp gözleriyle görmediği bir aleme sürüklediğiniz zaman ne olur; insanı onların kucağına oturtmuş olursunuz. Bu kötülüğüde insana kim yapar; ancak şeytanlar yapar.
Allah ben sizleri halife olarak yarattım diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Allah ben size bir misyon biçtim, dağların üstlenmediği ama sizin üstlendiğiniz bir misyon diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Allah siz bana söz verdiniz diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Allah benim yolumda cihad edin diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Allah ben sizi şan ve şeref sahibi kıldım diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Allah ben sizi yarattıklarımın bir çoğundan üstün kıldım diyor, bu salaklar sürüsü ise ben hiçim diyor. Özünü ve yaratılış gayesini bu denli reddeden bir topluluktanda hiç hayr gelirmi; gelmez. Nitekim gelmiyor, bu insanlar hiçlik içinde bir hayat sürdürüyor. Bunlara ne İslam adına ne topluluk adına ne de aile adına birşey nasip oluyor.
İslamda bunun yeri yoksa, nereden geldi bu uygulamalar? Uzak doğudan geldi. Bu tür uygulamaların ne Kur'anda bir yeri var ne de peygamberimizin yaşantısında. Örneğin; 150 yıl öncesine kadar bu topraklarda rabıta adında şirk içerikli bir uygulama yoktu. Nereden çıktı o zaman bu ağır şirk içerikli uygulama; bundan 150 yıl öncesi horasanlı birisi hindistanı ziyaret ediyor, oradaki kaşiflerin rabıta uygulamasını görüyor, sonrada geliyor ve bunu anadoluda yayıyor. Bu tür baatıl uygulamalar zaten genelde pers diyarından çıkıyor, perslerden de hayrlı birşey çıkmayacağını bilmeniz gerekiyor. Eğer birileri horasan erenleri adı altında veya o bölgeyle ilgili herhangi bir uygulama veya inançla geliyorsa, bilinki baatıl. Bir millet tarihi boyunca kötülük yaptıysa, ki persler yaptı, son 20 yılda pers kontrolündeki şiilerin müslümanlara neler yaptığıda ortada, o zaman kötülükle dolu bu topluluğun içinden hayrlı birşeyin yeşermeyeceğini bilmeniz gerekiyor. "Güzel memleketin bitkisi rabbinin izniyle (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız üründen başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz" (Araf Süresi;58). Güzel bitkiler güzel bir memlekette yeşerir, dolayısıyla toplumu kötü olan bir yerden iyilik yeşermez ne tabiatta ne de insanlar arasında.
Persler hintlilerle ırk kardeşi, aynı zamanda birbirlerine yakın ülkeler, budist ve hinduların bir çok baatıl uygulamasını anadolu taşıyan, İslama sokanda bu persler. Zaten tasavvufcu tipleri gördüğünüzde hintli bir fakiri gördüğünüzü zannedersiniz, tipleride yaşantılarıda onlara benziyor. Neden; çünkü nereden besleniyorsanız ona dönüşüyorsunuz. O yüzden hep ne diyoruz, kılavunuz kim buna çok dikkat edin, kimi kendinize rehber alıyorsunuz buna dikkat edin, kimin uygulamalarını hayata geçiriyorsunuz buna dikkat edin, çünkü kader sizi onlara dönüştürür, içiniz dışınız onlara benzemeye başlar. Hocam şu güzel insan bana bunu öğretti diyorsanız, o aracılara bakmayın, ilk çıkaran kim siz buna bakın, çünkü enerji boyutunda onun bağlandığı ve sizinde bağlanacağınız yer orası olacak. Bu uygulamalarında çıkış noktası uzak doğu. Neden enerji boyutunda bir uygulamanın çıkış noktasına bağlanıyoruz; açığa çıkarılan şey hayrsa, siz o şeyi uyguladıkça o kişinin bundan sevap kazanması, şerse siz yaptıkça ona günah yüklenmesi için.
Sizin bilmeniz gereken, budist veya hinduların dünya nimetlerinden uzak durmaları gibi, bizim salak Müslümanlarda uzak durarak aydınlanma yaşayacağını zannediyor; evet, bir aydınlanma gerçekleşiyor ama o aydınlanma rahmani olmuyor, cinni oluyor. Üstüne içten ve dıştan bir evrim geçiriyorlar, kader onları o temiz Müslüman hallerinden sıyırıyor ve bu uygulamayı çıkaran budist ve hinduların görüntüsüne ve hallerine sokuyor. Örneğin aidin salih'ciler. Bu kadın nereden geliyor; dönemin sovyet birliğinden geliyor. Ruslar nasıl bir halk; kaba ve soğuk bir halk. Bu kadını kendisine rehber alanlar o zaman neye dönüşecek; soğuk ve kaba bir tipe dönüşecek. Nitekim bu kadını kendisine rehber alanlara baktığınızda da bunu görüyorsunuz, bu insanların sevimsiz, kaba ve soğuk bir varlığa dönüştüklerini görüyorsunuz. O yüzden, kimi kendinize rehber alıyorsunuz çok dikkat edin, çünkü kader sizi onun enerjisine bağlayacak ve zaman dilimi içinde siz o kişiye dönüşeceksiniz, hatta onun kaderini paylaşacaksınız.
3. Bölümde devamı gelecek..