riyazat oruçları hakmı bölüm 3
Bölüm 3
Bu süreç neden insanları cinler alemine itiyor? Herkesin kaderi diğerinden farklı, dolayısıyla birisinin cinler alemine itilme sebebi diğerinden farklı olabilir. Mesela bazları riyazatı hüddam elde etmek için yapıyor, dolayısıyla bunlar bilinçli bir şekilde kendilerini o aleme sürüklüyor. Bazı insanlarda mesela başkaları üzerinden beslenmeye alışmış, derneklerde cemaatlerde başkaların paralarıyla yaşamını sürdürenler gibi. Böylesine bir parazit enerjiside birisinde açığa çıktığında, kader onu başka parazitlerle eşleştiriyor, bu durumda cinler. Kaderle ilgili bazı şeyleri artık öğrenmiş olmanız gerekiyor; ne tür bir enerjiyi kendinizde açığa çıkarıyorsanız, kaderin sizi eşleştirdiği enerjilerde o oluyor. Bu durumda sizi cinlerle eşleştiriyor. Neden cinler; insan alemine musallat olan cinler çalışmaz, insanın emeğinden geçinir. Onlar parazit gibi bir hayat sürdürdüğü için, kaderin onlarla eşleştirdiği insanlarda parazit enerjisini açığa çıkarmış insanlar oluyor.
Bazı insanlarda mesela madde aleminden o kadar kopuyorki, kader onları artık madde alemiyle eşleştiremiyor, dolayısıyla onları enerji boyutuna açıyor, daha çok oradan rızıklandırmaya başlıyor. Kader hakkında sizlere başka ne demiştik; nereye merak salarsanız kader sizi oraya açar demiştik. Örneğin; eğer Allahın takdir ettiği gibi dış dünya değilde, iç dünyanıza öncelik verirseniz, o zaman kader dış dünya ile ilgili rızkınızı kapatır ve iç dünyanızın perdelerini size açar, iç dünyanızdaki canlıları hayatınıza sokar. Neyle sınanmak istiyorsanız, Rabbim ben varım, sorun yok diyor ve o alanda önünüzü açıyor ve o alanda sizi imtihan ediyor.
Arınmak isteyen birini kader (levh-i mahfuz) neden cinler alemine itsin? Arınma ile neyi kastediyorsunuz, madde boyutundaki toksinlerden arınmamı yoksa manevi yüklerden arınmamı? Manevi yüklerden arınma derseniz, burada böyle birşey söz konusu değil, çünkü manevi arınma bir günahın bilinci o günahla ilgili pişmanlık o günahla ilgili bol hayrlı amel ve ortada bir kul hakkı olduğu için bir kefaret olması gerekir. Burada da bunlardan hiçbiri yok. Dolayısıyla burada manevi bir arınmadan bahsedemeyiz. O zaman ne var burada; bedenlerini toksinlerden arındırıp enerji meridyanlarını açma olayı var. Uzak doğu rahiplerin nefsi terbiye adı altında ne elde ediyorlarsa, ancak o kadarını elde ediyorlar, ötesi birşey değil. Eğer bu tür uygulamalar manevi arınmayıda getirmiş olsaydı, o zaman Allah nezdinde en temiz ve en üstün canlılar budistler olurdu, çünkü onlar bu salakların yaptığını bir ömür yapıyor. Bu tür arınma çalışmaları sadece iç dünyamızda bir arınmaya sebep oluyorsa, o zaman sizin sormanız gereken soru; benim iç dünyamın temizlenmesi kime ne? Ben nemalanıyorum diyorsanız; bu arınmadan sizin nemalanabilmeniz için hayrlı bir iş yapmanız gerekiyor. Araç hayrlıysa, sonuçta hayrlı oluyor.
Oruç tuttum, oruç hayrlı birşey diyorsanız; orucu ne niyetine yapıyor neye araç kılıyorsunuz, orucunuzun hayrlı olup olmadığı buna bağlı. Örneğin oruç tutuyor, ama oruç tutarken sürekli Allahın Ayetlerini çiğnemeye itiliyorsunuz, o zaman bu sürecin sizin için hayrlı birşey doğurmayacağını bilmeniz gerekiyor. Bu arınma sürecinden siz nemalanmıyorsanız, o zaman kim nemalanıyor; cinler. Zaten akıl var mantık var, hüddam elde edebilmek için uygulanan bir reçeteyi siz eğer nefsinizi terbiye etmek için uyguluyorsanız, bedeninizin cinler alemine açılacağı aşikar. Bu sürece itilirken insan kendisine sorar, bana sunduğunuz reçete hüddam elde etmek, cinler alemine açılmak isteyenlerin uyguladığı bir reçete, bu reçete demek insanın bedeninde birşeyleri açıyorki cinler alemine açılmak isteyenler bunu uyguluyor, bende de açılıp kendimi derde sokmayayım diye aslında süreci sorgulaması gerekiyor.
Bedenimizdeki meridyenler temizlenmeden cinler o hatlar üzerinden hareket edemiyormu? Hareket edemiyor, çünkü o hatlar üzerinde günahların sebep olduğu kir var ve şeytanlar var. Riyazat adı altında size yerleşmek isteyen cinlerde, varolanlar ortadan kalkmadan ne sizlere birşey gösterebilir ne de sizin bedeninizde rahat hareket edebilir. Onları işitebilmeniz, size keramet, bilgi vs sunabilmesi için o hatlar üzerinde serbest dolaşabilmeleri gerekiyor, bunun içinde ilk önce varolanlar oradan uzaklaştırılması gerekiyor. O uzaklaştırmayıda nasıl sağlıyorlar; riyazatı oruçla yapanlar bunu oruçla sağlıyor, riyazatı oruçsuz yapanlar ise bunu bedeni belirli ürünlerden mahrum bırakarak yapıyor. Dolayısıyla bu olayı oruçla elde edilen temizlik ve diyetle elde edilen temizlik olarak iki farklı boyuttan ele almak gerekiyor. Oruçla temizlik nasıl elde ediliyor? Oruçla bedeninizi bir diyete sokuyorsunuz, oruç enerjisini de sizi bu işe iten cinleriniz alıyor ve o alanları kendileri için açıyor.
O temizliği oruç yapmıyormu? Yapmıyor, çünkü niyetiniz sakat. Yanlış niyete ibadetleri yaptığınızda o ibadette açığa çıkardığınız enerji cinlerin eline düşüyor ve onlar onunla iş görüyor. Sihir ve büyücülerin Allahın Ayetlerini kullanmaları gibi, ibadetlerimiz güçlü enerjileri açığa çıkarıyor, bunları siz yanlış niyete, yanlış alanı kullandığınızda da açığa çıkardığınız enerjiler cinlerin eline düşüyor ve onlar onunla iş yapıyor. Kaldıki onların sunduğu bir reçeteyi uyguluyorsanız, örneğin riyazat oruçları cinlerin fikrinden çıkmış bir uygulama, bu durumda kader sizi zaten doğrudan onlara bağlar.
Diyetle iç temizlik nasıl oluyor? Cinlerin bedeninizde dolaşabilmesi için kanda da serbest hareket edebilmeleri gerekiyor, dolayısıyla kendilerince kanı da temizlemeleri gerekiyor. Kanın görevi ne; beden içindeki rızkı dağıtmak. Kanı kirleten ne; beden dışında kazandığımız haram rızık. O zaman kanı temizlemek için ne yapmanız gerekiyor; haramı, ya da en azından boğazdan geçen lokmaları kesmeniz gerekiyor. Kesince ne oluyor; oradaki yaşam alanını kurutuyorsunuz. O ortamı yağmur görmeyen, yeşerme fırsatı bulmayan çorak bir ortama dönüştürmüş oluyorsunuz. O kirli yaşam alanı ve içinde yaşayan şeytanlar, bunlar orada bir yaşam sürdürebilmeleri için o haramın devamına muhtaçlar. Siz nasıl tarlanızı canlı tutmak için sürekli su ile besliyorsanız, içinizdeki yaşam alanlarıda sürekli beslenmeye muhtaç. Onlar siz onları o haramlarla beslediğiniz kadar ayakta kalabiliyor. Siz o akışı durdurduğunuzda, ortada bir tövbe olmasada, oradaki yaşamın can damarını kesmiş oluyor, besin kaynakları kesilincede oradaki ortam kuruyor, kuruyuncada hatlar açılmış oluyor. Ortada bir ibadet niyeti yok, dolayısıyla manevi arınmada elde etmiyorsunuz, şeytanların beslenme noktalarını keserek onların üzerinizdeki etkisini azaltıyorsunuz, o kadar.
Diyet bedenimizi temizliyorsa, oruçlada bir nebze arınma elde ediyorsak, bu tür riyazatlarda kişiyi uykudan uzak tutmanın hikmeti ne? Cinler size bulaşabilmesi için ortada bir günah olması gerekiyor, sadece bir günah değil, hangi beden parçacıklarınıza bulaşmak istiyorlarsa, orasıyla ilgili bir günah olması gerekiyor, sadece o kadar da değil, hangi zaman dilimlerinde size bulaşmak istiyorlarsa o zaman dilimi ile ilgilide bir günahınız olması gerekiyor. İslamı artık anlamışsınızdır, İslam kıssas kuralına göre çalışır, herşey dengiyle ödüllendirilir dengiyle cezalandırılır. Bu tür riyazatlarda kişinin gece uykusundan uzak tutulmasının nedeni kişiye gece vaktinde bir günah işletmek için, ki gece uyumadığınız zaman günah işliyorsunuz çünkü uyumanız Allahın bir emri. O günah üzerinden de bu cinlere gece vakitlerinde bu insanlara görünme ve birşeyleri gösterme kapıları açılıyor. Gördüğünüz gibi herşey bir tuzak. Evet, ortada görünürde bir arınma var, ama kişinin sürüklendiği süreç kişi için hayrlı değil ve olmuyorda.
Bu insanlar bunu bilmiyormu? Arka planda neler gerçekleştiğini hiçbiri bilmiyor. O yüzden diyoruz ya, insan görmediği bir aleme nasıl dalabiliyor, perde arkasında neleri harekete geçirdiğini bilmediği uygulamaları nasıl yapabiliyor, insanlardaki bu kör cehaleti gerçektende akıl almıyor. Bir çoğuda en azından görünür boyutunu biliyor, yani bu uygulamaların kişiyi gayp alemine açtığını biliyor ve bunu bunun için yapıyor, bir hüddam elde etmek için bunu yapıyor. Bu sürecin kişiyi gayp alemine açtığını bilmeyenlerde bu reçeteyi aldıkları insanları iyice incelesin, o insanların akıbetine, temas içinde oldukları varlıklara iyice baksınlar. Oradan bu yolda yürüyen herkesin cinlere bulaştığını anlarlar.
O hüddamlar o bedende serbest hareket edebilmek, o bedende varolan şeytanları pasifize etmek için kişiyi riyazat adı altında oruçları itiyor, öylemi? Aynen. Görünürde iyi birşey olarak görünüyor, çünkü kişi güya nefisini terbiye ediyor, ama aslında büyük bir günah işlediğinin farkında değil. Hani hep peygamberimizi örnek almaktan bahsediyoruz ya, kafirlerin peygamberimizle ilgili şikayeti neydi; "Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır.." (Furkan Süresi; 7). Eğer peygamberimizi örnek almak istiyorsanız, ki almanızı öneririz, çünkü o Allahın bizden beklediği yaşantıyı temsil ediyor, o zaman ne kadından uzak durun, ne yemekten ne de pazarda dolaşmakta, yani sosyalleşmekten.
Oruç bu insanlarda manevi temizlik yapmıyormu? Manevi temizlik ile omuzlarındaki günah yüklerinden kurtulmak diyorsanız, hayır öylesine bir arınma burada gerçekleşmiyor. Öyle bir arınma olabilmesi için o günahlar için o doğrultuda oruçlarına niyet etmeleri ve günahlarla ilgili bir bilinç bir üzüntü bir pişmanlık ve tövbe olması gerekiyor.
Süreç içinde en azından bedenleri temizleniyor, bu bir kazanç değilmi? Olaya ne kazandığınız üzerinden değil, neleri kaybettiğiniz üzerinden ele almalısınız. Bir işe girişmeden öncesi bir fizibilite çalışması yapmanız gerekiyor, benim buradan kazancım ne olacak, kaybım ne olacak, kazancınız kayıplara değer olacaksa ancak o zaman o işe atılacaksınız, yoksa değil. Burada da o kadar çok kayıp yaşıyorsunuzki, sizin aleyhinize o kadar çok şeyleri harekete geçiriyorsunuzki, elde ettiğiniz beden temizliği o kayıpların yanında anlamsız kalıyor. Örneğin; bedenlerinizi temizleyip cinlere açtığınızda o cinler genelde beyin ve omurga arası hareket ediyor, sürekli belirli bir bölge içinde hareket etmeleride o bölgeyi hızlı bir şekilde yıpratıyor. Bu insanların hayatını incelediğiniz zamanda bu yıpranımı görüyorsunuz, ya omurgada skolyoz gibi sıkıntı çıkıyor ya beyinde kanser ya da takip edilme korkusu gibi şizofrenik davranışlar. Bunlarda sadece iç dünyalarında maruz kaldıkları şeylerden bir kaçı, günlük hayatlarında yüzleştikleri sıkıntılar ise çok daha fazla oluyor.
Cinler çok yüksek bir enerjiye sahip, onların enerjisi ile bir yaşama itildiğiniz zaman, kendinizi bir baz istasyonu altında bir yaşama itilmiş gibi düşüneceksiniz, baz istasyonlarıda biliyorsunuz insanlarda hastalıklara sebep oluyor. Evet, bir yerden bir arınma elde ediyorsunuz, ama o arınmanın getirdiği yükler çok daha ağır olduğu için o arınma lehinize olmuyor. Örneğin kefaret niyetine oruçları tutmuş olsaydınız, o zaman sonuç çok farklı olurdu, sizin lehinize gelişirdi.
Kefaret orucu ile riyazat orucu arasındaki fark ne? Kefaret niyetine oruç tuttuğunuzda, bunu bir günahınıza kefaret niyetine yapıyorsunuz, riyazat adı altında yaptığınızda ise ortada bir günah bilinci ve niyeti yok, nefsi terbiye ve arınma var, dolayısıyla birisinin bedende sebep olduğu ile diğerinin sebep olduğu farklı; birisi bedendeki günahı kaldırıyor, diğeri ise o günahın beden de sebep olduğu kiri temizliyor. Günahı kaldırmakla, günahın bedende sebep olduğu kiri temizlemek arasındaki fark ne; günahı kaldırırsanız o günahın organlarınızda ve dış dünyanızda sebep olacağı kaza ve musibetleride kaldırmış olursunuz. İç temizlik niyetine yaptığınızda ise sadece içinizi temizliyor, o temizliktende organlarınız nemalanıyor, ama o günah yükü halen amel defterinizde kayıtlı olduğu için, iç ve dış dünyanızda yaşamanız gereken hastalıkları ve musibetleri yine yaşıyorsunuz.
Örneğin ece vahapoğlu. Sağlıklı beslenme, yoga, meditasyon gibi nice uygulamalarla bedenini sağlıklı, bedenindeki meridyenleride açık tuttu, ama o dokuların kaderini değiştirmediği için dokularının hastalığa yakalanmasına engel olamadı. Rektum kanserine yakalandı ve şuan onunla mücadele ediyor. Diyetle, detoksla dokuları temizleyebilirsiniz, o dokuların kaderini ama değiştiremezsiniz. Sizin için esas önemli olanda dokuları temizlemek değil dokuların kaderini değiştirmek olmalı, çünkü dokularınızın geleceğini ne kadar onları temiz tutmanız değil, kaderiniz belirliyor.
Dokuların kaderini nasıl değiştiririz; dokularınızın kaderini levh-i mahfuz belirliyor, levh-i mahfuzda bunu 4 neslin ameline göre belirliyor. "Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır" (Hadid Süresi; 22). O Kitapta yazılı olan kaderimizi değiştirme şansımız varmı; var. "Allah dilediğini siler, dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır" (Rad Süresi; 39). Nasıl değiştirebiliriz; kaderimizi amellerimiz belirliyor, iyi amellerimiz iyi şeyler, kötü amellerimiz ise kötü şeylerin bize yazılmasına sebep oluyor. Eğer kötü birşey yaşıyorsanız demek o konuyla ilgili kötü bir amel var. O kötü ameli kaldırdığınız zamanda, yaşadığınız o kötülük üzerinizden kalkıyor. Geçmişte yapılan o kötü amelide nasıl kaldırabiliriz; o günahla ilgili kefaret yaparak. Kefareti neyle yapıyoruz; kefaret niyetine fakirleri doyurarak ya da kefaret niyetine oruç tutarak.
Örneğin aidin salih. İnancımıza oruç diyeti altında baatıl bir uygulamayı soktu ve bu insanlar ömürlerini diyet niyeti altında oruç tutarak geçirdi. Bundan bedenleri nemalandımı; elbette nemalandı, o orucu cinler kullandı, diyet eşliğinde o meridyanları açtılar ve organların sağlıklı bir ortam içinde yaşamasına sebep oldular. Ortada böyle bir fayda varsa, o zaman sorun ne? Bu insanlar oruç üzerinden öyle veya böyle bir iç arınmayı belki elde ediyor, çünkü hardal tanesi kadar olsada iyilikler Allah nezdinde karşılıksız bırakılmıyor, bu insanlarada yemek yememenin karşılığı veriliyor, fakat o oruçları kefaret niyetine yapmadıkları için sadece detoks elde ettiler, dokuların kaderini değiştirmediler. Dokuların kaderini, dokuların o alın yazısını değiştirmediğiniz müddette ne yaparsanız yapın o dokuların başına geleceklerine engel olamıyorsunuz. Bu insanlar o süreç içinde belki oruç tutarak bir iç temizlik elde etti, kan değerlerini normal hale getirdi, fakat bunlar o süreç içinde orucun hakkını vermedikleri, o dokuların kader yazgısını değiştirmedikleri için yaşamaları gerekenleri yaşamaktan kurtulamadılar. Nitekim aidin salihte kurtulamadı. Kadın vefat etti ve siz onun neyden vefat ettiğini biliyormusunuz; karaçiğer yetmezliğinden (karaçiğer atrofisi). Bu size ilginç gelmiyormu; bu insanlar bir ömür karaçiğeri detoks etmek için oruç tutuyor, sonunda da bunların başı, karaçiğer yetmezliğinden vefat ediyor.
Buradan da ne dersi çıkarmalısınız; amacı dışında bir ibadeti kullandığınızda o ibadetten size bir hayr gelmediğini çıkarmanız gerekiyor. Orucu herhangi bir amaç için kullanmadan öncesi, orucu Allahu Teala hangi bağlamda ve neler için kullanın diyor bunu bir araştırın. Örneğin; Allahu Teala orucu bir yanlışımıza diyet olarak yapmamızı emrediyorsa, buradan anlayınki orucun amacı nefsi terbiye veya diyet değil, amacı bir günahımızdan kurtulmak. Başka ne dersi çıkarmanız gerekiyor; spor ve diyet gibi pozitif enerji çıkaran, bedeni temizleyen uygulamalarla kaderin değişmediği. Neden; çünkü spor ve diyet, kefaret olarak kabul edilmiyor.
Orucun hakkını vermek ne demek? Kutsal Kitabımızdaki tarife göre oruç tutmak demek. "..Fecrin, beyaz ipliğe benzeyen aydınlığı siyah ipliğe benzeyen gece karanlığından ayrılıncaya kadar bütün gece yiyin için. Sonra güneş batıp akşam namazı vakti girinceye kadar orucu tamamlayın.." (Bakara Süresi; 187). Rabbimiz orucun tanımını bize yaparken, o tanımlama iftar ve sahur arası hem yemek yemeği hem birşeyi içmeyi içeriyor. Siz eğer oruç tuttuğunuzda bu tanımlamaya göre hareket etmiyorsanız, örneğin iftar ve sahur arasını sadece su içerek geçiriyorsanız bilinki kutsal Kitabımızda anılan orucun hakkını vermiyorsunuz. Bu durumda siz farklı bir tanımlamaya sahip bir oruç ortaya çıkarmış oluyorsunuz.
Farklı bir tanımlamanın ortaya çıkması ne anlama geliyor; bir uygulamanızın kaynağı neyse siz o uygulamayı yaptıkça o kaynaktan enerji ile besleniyorsunuz, bu durumda eğer ibadetinizin kaynağı Kur'an-ı Kerimse o zaman siz o ibadeti yaptıkça Kur'an-ı Kerimin o sonsuz enerjisinden besleniyorsunuz. Ne kadar besleniyorsunuz; niyetiniz ve uygulamanız ne kadar o ibadetle ilgili tanımlamaya uyuyorsa o kadar besleniyorsunuz. Bir ibadeti ne kadar çok özüne uygun, Ayetlerde tarif edildiği şekilde uygularsanız, uygulamanız o kadar çok Ayetle eşleşmiş oluyor ve siz o kadar çok Ayetin enerjisinden nemalanıyorsunuz. O özden saptıkçada, uygulamanız o kadar Ayetle uyumsuz hale geliyor, dolayısıyla o kadar az Ayetlerden enerji alıyorsunuz. O azıcık aldığınız enerjiyide genelde cinler kapıyor, size birşey bırakmıyor. Neden; çünkü niyet sakat. Baştan uygulama sakat olunca, o uygulamadan size dönen sizde kalanda sakat oluyor.
Örneğin; kutsal kitabımız orucu bize sunarken bunu bir günahımıza kefaret olarak sunuyor, madem bu hatayı yaptınız o zaman şu kadar gün oruç tutun diyor. "..Buna gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalıdır. İşte yemin ettiğinizde onu bozmanın kefâreti budur.." (Maide Süresi; 89). Buradan da biz anlıyoruzki orucun tanımlamasından birisi orucun kefaret görevi görmesi. Siz mesela oruç tuttuğunuzda bu tanıma göre tutmuyorsanız, riyazat veya diyet gibi Kur'an-ı Kerimde geçmeyen, kendi uydurma tanımlamalarınıza göre tutuyorsanız, o zaman sizin ortaya çıkardığınız oruç bu alanda da kutsal Kitabımızla eşleşmemiş oluyor. Niyet, içerik vs, her alanda sizin orucunuz kutsal Kitabımızdaki tanımlama ile ayrıştıkçada, ayrıştığı kadar sizin uygulamanız baatıl olmuş oluyor. Buradan ne dersi çıkarmalısınız; kendi tanımlamalarınıza göre Allahın ibadetlerini uygulamamanız gerektiğini çıkarmalısınız. O ibadetle ilgili kutsal Kitabımızdaki tarif neyse o doğrultuda hareket etmeniz gerektiğini çıkarmalısınız.
4. Bölümde devamı gelecek..