• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     
"Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir" (Mücadele Süresi; 58).


Muharrem ayımız, biz Müslümanların yeni yılı mübarek olsun, hepimize bol huzur, mutluluk, sağlık, afiyet ve bereket getirsin inşallah- 26.06.2025

aşı kısırlık yaparmı?


- 07.09.2021
CİMER başlıklı yazımızda tespiti mümkün olmayan konular üzerinde durmayın demiştik, fakat şunuda demiştik, kibirli insan çok iz bırakır o izleri takip ederseniz doğruları bulursunuz demiştik. Bak görki, yine hata yine kendilerini ifşa ettiler, nasılmı; aşı karşıtlarının iddialarını çürütmek isterken kendilerini ele verdiler. Bu yazımızda sizlere yurtdışında yapılan bir araştırmadan, ülkemizde bunun haber edilişinden sonrada ülkemizde bunun nasıl yorumlandığını anlatacağız, en sonunda da konuyla ilgili kendi fikrimizi sunacağız, araştırmalar nasıl okunur bunu size anlatmaya çalışacağız. Şunuda baştan belirtelim; yazılarımızda genelde detay konulara girmiyoruz, çünkü burada her konuyu ele alamayız. Konuları ele alırkende fazla derine dalmamaya çalışıyoruz, çünkü burada bilimsel makaleler yazmıyor halkımıza hitap ediyoruz. Bu yazı birazcık istisna oldu, burada kısırlık gibi detay bir konuyu ele alacağız ve birazcık araştırma alemine dalacağız. Umarız yazının içinde sizi kaybetmeyiz. Olabildiği kadar basit anlatmaya çalışacağız, gerektiğinde yazıyı lütfen bir iki defa okuyunuz. Burada bir istisna yapıyoruz, çünkü bu konu hepinizi yakınen ilgilendiriyor. Ülkemizde 100 milyona yakın aşı vuruldu, bu konu öyle veya böyle bir yerden size dokunacak, o yüzden dikkatle okuyunuz. Sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz.

Yurtdışında yapılan araştırma ve ülkemizde atılan manşet

Gaztenin manşeti şu; Aşı karşıtlarının o iddiasını bilimsel araştırmalar çürüttü

Yazının devamında; Koronavirüse karşı aşı çalışmaları devam ederken bir mücadele de aşı karşıtlarına karşı veriliyor. Yapılan bilimsel araştırmalar aşı karşıtlarının söylemlerini çürütmeye devam ediyor. Türk Androloji Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu aşı olanların kısır olacağı yönünde çıkan iddiaların bilimsel araştırmalarla yalanlandığına dikkat çekerek, tam tersine sperm sayısını artırdığının ortaya konduğunu söyledi.

devamında; "Aşıyla alakalı yapılan birkaç çalışma var. Bunlardan biri ABD'den geliyor. Bu çalışmada 45'e yakın hasta alınıyor. Yarısına BioNTech yarısına Moderna aşısı yapılıyor. Aşıdan önce ve aşıdan 70 gün sonra meni incelemesi yapılıyor. İncelemelerde semen parametrelerinin, sperm sayısının, hareketinin, morfolojisinin arttığı tespit ediliyor. Aşı semen parametrelerini olumsuz etkilemez hatta sperm sayısı düşük erkeklerde sperm sayısının daha da arttığı, normale yaklaştığı tespit edildi. İsrail'de tüp bebek merkezine başvuran erkeklerde de aynı çalışma yapılıyor. Onlarda da semen parametreleri normal ve sperm sayısı düşük erkekler var. Aynı şekilde ABD'deki çalışma orada da konfirme ediliyor. Kovid-19, üreme sistemini ve cinselliği olumsuz etkiliyor. Aşının herhangi bir olumsuz etkisi olmadığı gibi olumlu olabileceğine dair birtakım işaretler var. Fakat bunların daha ayrıntılı çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor."

devamında; Vatandaşların gönül rahatlığıyla aşı olabileceğini ve aşıdan değil, Kovid-19'dan korkulması gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, "Kovid-19'un üreme sağlığına negatif etkisi var. Aşının herhangi bir negatif etkisi yok." şeklinde konuştu.

Bu araştırmayla ilgili bizim fikrimiz ne?

Sizleri fazla gizemde bırakmadan hemen konuya gelelim; aşı karşıtları aşının üreme organlarını etkilediğini iddia ediyor, bu etkilemeninde olumsuz yönde olduğunu iddia ediyor. Bu çalışmada bunu doğruluyor. Aşı karşıtlarının iddialarını çürütmüyor, tam aksi doğruluyor. Nasılmı? Aşı karşıtlarının ilk iddiası neydi? Aşının üreme organını etkilediği. Bu araştırma bunu doğruladımı doğruladı? Aşı karşıtlarının ikinci iddiası neydi? Bu aşıların sperm sayısını azalttığı ve kısırlık meydana getirdiği. Bu araştırma bunu doğruluyormu? Evet, dolaylı yoldan doğruluyor. Nasılmı? İlk önce şunu bilmelisiniz, b
u tür araştırmaların sonuçlarına sağlıklı yorum getirebilmeniz için insan hücreleri hakkında detaylı bilgilere sahip olmanız gerekiyor. Bununda ötesi, uzman olmanız yetmiyor araştırmalar konusunda uzman olmanız gerekiyor. Aksi takdirde sonuçlar sizi çok rahatlıkla yanıltabilir. Nitekimde bizim androloji uzmanı gibilerini yanıltmış. Biz sizleri inşallah bu konuda aydınlatalım; bakınız, bir hücre olumlu bir uyarı aldığında sakinleşir, olumsuz bir uyarı aldığında da çalışma hızını hızlandırır. Uyarı dindiğinde de hızlanma diner. Örneğin heyecanlandığınızda kalp atışların hızlanması, sakinleştiğinizde de dinmesi gibi. Şimdi birde uyarının hiç dinmediğini düşünün, o zaman uyarılan hücreye ne olur? Bir müddet sonra o yoğun çalışma frekansına dayanmaz, metabolik kapasitesini aşıp ölür. Biz bunu mesela sinir hücrelerinde ve kas hücrelerinde çok görüyoruz. Hücreler ölmek üzere olduğunda twitch eşliğinde yani hiperaktivite eşliğinde ölüyor. Bir dış etkene maruz kalıyorlar sonrada çırpınış eşliğinde, biz buna direniş eşliğinde diyoruz, ölüyorlar. Burada yaşanılan hadisede o; vurulan aşılar sperm üretim merkezindeki hücreleri uyarmış, bu uyarıyada hücreler tepki verip aktif hale gelmiş. Araştırmacılar hücrelerin aktif olduğu süre içinde numuneleri alıyor ve görüyormusunuz, sperm sayısı yükseldi diyor. Buradaki püf nokta, zamanlama. Altı ay veya bir yıl sonrası sperm sayısını ölçmüş olsalardı büyük ihtimal o hücrelerin öldüğünü göreceklerdi. Öyle veya böyle bu araştırma aşı karşıtlarının iki iddiasınıda doğru çıkarıyor. Üreme organını etkiliyor dediler, etkilediği göründü. Bu etkinin kısırlığa sebep olduğunu söylediler, bu konuda da haklı çıktılar. Aşının verdiği uyarı olumlu değil, olumsuz bir uyarı, olumsuz uyarılarda da ani yükselişler görünür sonrası ama çöküş. Deneyleri bir yıl takip etselerdi, kişilerin kısırlaştığını kendileride görürdü. Takip etmemişler ama, araştırmayı 70 gün ile sınırlandırmışlar. Bu da bize araştırmanın sperm sayısını tespit etmek için değil, başka bir niyet için yapıldığını gösteriyor.

Bu işin sonunda hücreler illa ölmek zorundamı diye soruyorsanız; bu sorunun cevabını sonra ele alalım, bize göre sormamız gereken daha önemli soru var o da, nasıl olurda virüse karşı geliştirilen bir aşı üreme organını etkiler oluyor? Bizce asıl odaklanmanız gereken nokta burası. Bizim androloji uzmanı, gönül rahatlığıyla aşınızı olun, aşının hiçbir yan etkisi yok diyor, varsayalımki yok ve aşıların etkisi olumlu, bu dahi korkutucu çünkü ne alaka, solunum yolu enfeksiyonuna karşı geliştirilen bir aşı nasıl olurda leh veya aleyhte üreme organınızı etkiler? Bizce asıl odaklanmanız gereken nokta burası. Ortada bir tespit var, o da insanlığa dağıtılan aşıların üreme organınızı stimule ettiği yani uyardığı. Bugün lehte uyaran, yarın aleyhte uyarmayacağı ne malum? Bu hızda sperm saysını yükselten birisi, gün gelir o hızda da azaltmasını bilir.

mRNA aşısı ne?

Virüsün genetik kodunun bir bölümü alınıyor ve insan hücrelerine enjekte ediliyor. Bize anlatılan virüsün genetik kodunun sadece
(dikensi protein- spike protein) bölümünün alındığı. Amaç ne burada? Onların söylediği, bağışıklık sistemimiz virüsün bu bölümüne saldırdığı için, bu bölümün genetik kodu alınıyor ve insana enjekte ediliyor. Bağışıklık sisteminiz önceden virüsten haberi olsunki, daha hızlı tepki versin diye. Buradaki tehlike ne? Anlattıklarının hepsinin teori olması. Dahada kötü tarafı, daha önce hiç yapılmamış olması, mRNA aşılarını ilk sizde deneniyor olması. Bilim genelde şu şekilde işler, siz teorinizi ortaya atarsınız, sonrası bunu labortuvarda araştırır ve haklı çıkıp çıkmadığınızı görürsünüz. Burada bir teori var ama insan üzerinde bir çalışma yok. Deney sizsiniz. Kimse ne olacağını bilmiyor. Kısırlıkla ilgili yapılan bu araştırmalar ama bize birşeyi gösteriyor, o da mRNA aşılarının dikensi protein kodununda ötesi birşeyler içerdiği, çünkü bu aşılar üreme organımızın çalışma ritmini etkilemiş. Üreme organını etkiliyorsa başka organlarınızıda etkileyecektir. mRNA aşısını size anlatırken ne güzel anlatıyorlar, diagramları hazır; virüsün mRNA'sı hücrenizin içine giriyor, sonrası genetik kodunu veriyor, sonrada bağışıklığınız o genetik kodu alıp virüsü tanımlıyor. Sizden gizledikleri ne? Virüsün genetik kodu, hangi hücreninizin içine sızdığı. O hücre beyin hücresimi, kalp hücresimi, üreme organlarınızdan bir hücremi, hangisi? Dikkatinizi çektiyse, diagramlarda hücrenin ismini sizden gizliyorlar. Neden? Hücrenin ismini size verirlerse huylanacaksınız çünkü. Örneğin; beyin hücresi deseler aşının beyinde ne işi var diyeceksiniz. Sizden gizledikleri ilk şey hangi hücrelere bu aşının sızacağı. Gizledikleri ikinci şey, hücreye sızdıktan sonra, kendi kodunu verme dışında, hangi kodları daha veriyor, içine sızdığı hücreler ile ne tür ilişkiye giriyor bunların hiçbirini anlatmıyorlar. Başka neyi sizden gizliyorlar, diagramda gösterdikleri şeyin aynısını ve daha iyisini daha hızlısını kendi bağşıklık sisteminiz yapıyor olması. Aşıya ihtiyaç duymadan aynı tanımlamayı kendi bağışıklık sisteminizda yapıyor, hem daha hızlı daha sağlıklı daha kalıcı. Başka neyi size anlatmıyorlar, aşının içinde başka neler var onu anlatmıyorlar. Örneğin; bioNTech aşısı iki üretim safhasından geçiyor. mRNA bölümünü bioNTech şirketi kendisi üretiyor, sıvılaştırıp ampül haline getirmeyide pfizer şirketi yapıyor. mRNA bölümü kendi başına bir dertken, birde sıvılaştırma bölümünde grafen oksit gibi daha nice maddelerin bu aşıya eklendiğini düşünün. Kısa bir süre önce japonya 1.5 milyon civarı aşıyı toplattı içinde metal parçacıkları tespit edildiği için. Bu aşılar bir intihar girişimi. İlginç olanı başınızdaki uzmanların bunları size anlatmıyor olması. Sizlerin bunları bilmesi mümkün değil, çünkü bu konuda uzman değilsiniz. Herkes her alanda uzman olmak zorunda değil. Siz uzman olarak kendini tanıtanlara güvenmek ve inanmak zorundasınız. Sizin şansızlığınıza ama bu ülkenin uzmanları sizi düpedüz satıyor ve bu çok açık ve net.

Sorun ve sorgulayın

Birisi size mRNA aşısı hücreye giriyor dediği zaman, hangi hücreye giriyor diye sorun. Hücreye girdiğinde genetik kodunu veriyor derse, onu veren başka birşeyide verir, hücre ile başka ne tür ilişkilere giriyor diye sorun? Başka hiçbir ilişkiye girmiyor derse, nereden bunu bildiklerini sorun. mRNA aşılarının ilk defa insanlık üzerinde denendiği, başka bir şeye sebep olamayacağını nereden bildiklerini sorun. Kısacası, sorun ve sorgulayın. Sözkonusu olan sizin sağlığınız. Hocam, varsayalımki mRNA aşısı üreme organlarını uyardı ve üretimi arttı. Bu uyarı olumlumu olumsuzmu, bunu anlamanın bir yolu varmı? Var, altı ay sonrası veya bir yıl sonrası spermleri tekrar sayarsınız, uyarının olumlu olup olmadığını o zaman anlarsınız. Olumlu uyarıda, sperm sayıları
bir iki yıl sonra dahi normal değerlerini korur, aşı olumsuz bir uyarıysa o zaman bir iki yıl sonrası sperm sayıları, aşı öncesi halinden bile daha az hale gelir (kısırlık). Bu araştırmayı yapan biz değiliz, bu kişileri altı ay sonrası bir analizden geçiremeyeceğimize göre, bu uyarının olumlu veya olumsuz olduğunu anlamanın bizim için şimdiden bir yolu varmı; var. Olumsuz ve olumlu uyarıyı tespit etmenin bir diğer yolu; zaman dilimine bakınız. Örneğin; kemik kırıldığında iyileşmesi 6-8 hafta sürüyor. Doğal olan herşey, büyüme ve küçülme gibi, leh veya aleyhte değişime uğrayabilmesi için bir zamana ihtiyaç duyuyor. Hangi sürede ne gerçekleşmiş, zaman dilimine bakarak uyarının doğal olup olmadığını anlarsınız. Örneğin; 70 gün içinde sperm sayıların artması doğal olabilirmi? Doğal derseniz, o zaman uyarıyı şimdilik doğal olarak görebilirsiniz. Eğer ama 70 gün içinde sperm hücrelerinin o boyutta üretime geçmesi doğal olamaz diyorsanız, o zaman mRNA aşısı tahriş edici, olumsuz bir uyarı olmuş.

Sperm hücrelerinin artışı doğal olamazmı?

Olamaz. Başınızdaki bilim müritleri, insanın tesadüfen
hayvandan geliştiğine inandığı için, onları tesadüf kelimesi ile her daim kekleyebilirsiniz. Siz ama tesdüflere inanmayın. Hayatta tesadüf diye birşey yok. Solunum yolunda bulunan bir virüs için aşı yiyorsunuz, ya sonra; sperm sayınız artıyor. Ne alaka demezmisiniz? Yoksa güzel bir tesadüf olmuş, ben bu güzelliği hak ediyordummu dersiniz? Değerli dostlar; doğal ortamlarda bir hücre topluluğu ne bir anda üretimi yavaşlatır ne de bir anda üretimi hızlandırır. Hücreler yaşlanmada olduğu gibi zamana tabidir. Herşey için bir zamana ihtiyaç duyar. Örneğin; sperm sayınız bir anda 500 milyondan 50 milyona düşmez, bir anda da yükselmez. Eğer hızlı yükseliş ve iniş gösteriyorsa, bilinki dıştan olumsuz, kaşınma hissi gibi tahriş edici bir uyarı var. Bu araştırmada görünen sonuçların olmusuz olduğunu biz nereden aldık, 70 gün gibi kısa bir süre içinde sperm sayıların normal seviyesine gelmesinden anladık. Bir ömür üretim yapmayan hücreler 70 gün içinde normal seviyede üretir hale gelemez, bu doğaya aykırı. Örneğin; kişinin sperm sayısı son bir yıl içinde çöktüyse, doğru teşhis ve tedavi ile 2 ay içinde kişinin sperm saysını normal seviyeye getirebilirsiniz. Sperm kayıbı yeni olduğu için, üretimini durduran hücreler tamamen yok olup gitmeden, doğru uyarı ile onları tekrar kazanabilirsiniz. Kişinin sperm sayısı ama doğuştan azsa, 40 yıldır azsa, bu kişilerin sprem üretim merkezlerinin çoğu o zaman dilimi içinde yok olup gittiyse, o zaman yok olanı tekrar var edemez 40 yıldır çalışmayan bir hücreyi 2 ayda normal seviyeye getiremezsiniz. Eğer getirdiğinizi iddia ediyorsanız, bilinki yeni hücreler canlandırmadınız, o az olan üreme hücrelerinizi 4-5 kat fazla üretime zorladınız. Bunlarda o üretim hızına ne kadar dayanır, onuda siz hesaplayın. İşin sonunda kısırlık olacağı ama kesin. Birşeyin doğal olup olmadığını anlamak istiyorsanız, gelişim sürecine bakın, hızlı gelişen veya hızlı çöken doğal değildir. İş hayatıda böyle değilmi, birisi hızlı yükseliyorsa hızlı çöküyorsa altında birşey arayın. Burada da kısa bir süre içinde, hızlı bir artış var, bu da doğal olamaz.

Bize göre ama bunlar detay ve gerçektende önemsiz, bize göre vahim ve ürkütücü olan ve israrla üzerinde durmanız gereken şey, aşının öyle veya böyle üreme organlarınızı etkilediği. Burada tartışmaya açık olmayan, androloji uzmanın dahi kabul ettiği tek bir gerçek var, o da aşıların üreme organını etkilediği. Bize göre üzerinde durmanız gereken noktada sperm sayısı değil, bu. Solunum yolunuzu enfekte eden bir virüsü durdurmak için bir aşı yiyorsunuz, bir bakıyorsunuz spermleriniz çoğalmış. Siz burada bayrammı ederdiniz yoksa, durun bakalım neler oluyor buradamı derdiniz? Bizim androloji uzmanı gibi akıllarını batıya kiraya verenler bayram ediyor, ne güzel işte, mutlu olun diyor. Siz ne derdiniz? Nice kür ve doğal yöntemlerle elde edemediğiniz birşeyi covid-19 virüsüne karşı geliştirilen bir aşıyla elde ediyorsunuz, ne alaka demezmisiniz? Biz deriz. Bayram havasında değil kaygı içinde oluruz. Demek aşı karşıtlarının iddiaları doğruymuş, demek gerçektende bu aşılar üreme organını etkiliyormuş, bugün lehimize etkiliyorsa yarında aleyhde etkiler der ve aşıdan uzak dururduk. Bugün üreme organımızla kaynaştıysa yarın kalbimiz ve beynimizle kaynaşıp oradaki çalışmayı etkileceği çok açık. Bu araştırmanın amacıda bize göre buydu, araştırmanın amacı sperm sayılarını görmek değil, üreme organın etkilenip etkilenmediğini görmekti. Araştırmayı paylaşmalarının tek nedenide sperm sayılarının artışından ötürü. Bu araştırmayı paylaşarak kendilerince aşı karşıtlarının tezlerini çürütmeye çalıştılar. Araştırmada eğer sperm sayılarının azaldığını görselerdi bilinki bu çalışma dünya medyasında yer almazdı. Bu araştırmanın sperm sayıları ile ilgili olmadığı, asıl amaç mRNA aşısı ile organlarınız arasında evlilik gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için yapıldığını nereden anlıyoruz?

Bilimsel çalışmaların size anlatılmayan amaçları var

Size anlatılan; kişinin sperm sayısını saydık, aşıyı vurduk, 70 gün sonra spermleri yeniden saydığımızda artış gördük. Sonrada bu, aşı karşıtlarının iddiası çürütüldü olarak dünyaya servis edildi. Size anlatılan bu, araştırmanın gerçek nedeni ama bu değil. Bu araştırmanın gerçek nedeni, mRNA aşısı ile üreme organlarınız arasındaki evlilik, genetik kodların birleşmesi ne kadar süre alıyor bunu gözlemlemekti. Bu araştırmadan iki veri elde edildi, birisi onlar için değersiz, o da sperm sayısının artışı, diğeri ise üreme organınızın etkilenmiş olması. Bunlar için burada esas olanda bu, mRNA aşısı ile üreme organınızın kaynaşıp kaynaşmamasını görmekti. O yüzden yazımızın başından itibaren buna vurgu yapıyoruz, sperm sayılarına bakmayın, esas korkutucu olan mRNA aşısının üreme organınızı etkiliyor olması diyoruz. Araştırmayı yapanlar, mRNA aşısı ne kadar süre içinde bedeninizin üretim merkezlerine el atıyor bunu görmek istemiş ve kendilerine 70 günlük bir zaman vermiş. 70 gün sonra ölçtüklerinde de tahminlerinde haklı çıkmışlar. İki ay gibi çok kısa bir süre içinde mRNA aşısı bedeninizin üretim merkezlerine nüfus etmeyi başarmış. Demek virüsün genetik kodu ile insan kodu arasındaki kaynaşma 2 ay gibi kısa bir süre içinde gerçekleşiyor. Hadi geçmiş olsun size. Bu araştırmada mRNA aşısının ne kadar kısa bir süre içinde organlarınıza el attığını görmek istemişler, sperm sayısı çok rahat tespit edilebilir olduğu içinde üreme organını seçmişler. Sperm sayısı burada bir bahane, asıl merak ettikleri şey, aşı ile dokularınız arasında bir kaynaşma oldumu ve hangi süre içinde oldu. Örneğin; mRNA aşısı ile organlarınız arasında bütünleşme gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek istiyoruz, üzerinizde deney yapabilirmiyiz diyemezler, çünkü mRNA aşıların insan DNA'sı ile birleştiği bilinmemesi gerek. Araştırma için bir bahane gerekliydi, burada da bahane sperm sayısı olmuş. Sonuçları görüncede siz ne güzel diyorsunuz, onlarda ne güzel diyor ama sizin anladığınız anlamda değil. Araştırmaların bir görünen tarafı var birde görünmeyen, o yüzden size sunulan araştırmalara bakmadan öncesi, araştırmanın kaynağı kim ona bakınız, kaynağa güveniyorsanız araştırmaya güvenin. Araştırmalar ve veriler onları size sunan kişiler kadar temizdir. Verilere değil o verileri size sunan kişilere ilk önce bakın. Kişiye güveniyorsanız o veriye güvenin.

Örneğin; ABD 'de hastalık kontrol ve önleme merkezleri (CDC) bir araştırma yayınladı, aşı olmayanların, olanlara kıyasla hastaneye yatma riskinin 10, ölüm riskininse 11 kat fazla olduğunu. Bunu böyle okuduğunuzda vay be diyorsunuz, rakamlar size çok çarpıcı geliyor ve rakamlar tartışılmaz görünüyor, rakamlar yalan söylemez, alın size gerçekler dedirtiyor, fakat olay göründüğü gibi değil. ABD 'de aşılanmaya önderlik eden özel şirketler, onlar aşılanmanın lokomotifi, çalışanlarını aşıya zorluyor, olmayınıda işten kovuyorlar yani ABD' de aşılananlar genelde genç kesim. Aşılanmayanlarda genelde yaşlı, emekli ve varoşta yaşayanlar. Araştırmada size, aşılanmayanların hastaneye yatış oranı
10 kat daha fazla olduğunu söylüyorlar, size ama anlatmadıkları; o 10 kat daha fazla hastaneye yatan kesimin yaşılılar olduğu. Salgından doğal olarak ilk etkilenecek olan yaşlıları, aşı olmasa dahi etkilenmeyecek aşılanmış genç kitle ile kıyaslarsanız, elbette böylesine uçuk veriler elde eder ve aşı propagandası yaparsınız. Yutanda bunu yutar. Doğrusu bu ama değil. Aşı olmayan yaşlıları, gençlerle kıyaslayarak değil aşı olan yaşlılarla kıyaslayacaksınızki objektif ve adil bir araştırma sonucu ortaya çıksın. Araştırmaları doğru okumak diye bir kavram var; vakalarda aşısızların daha fazla görünmesinin nedeni aşısız oldukları içinmi, yoksa aşıya ihtiyaç duymayanlarla kıyaslandıkları içinmi? Siz 80 yaşındaki bir aşısızı, 25 yaşındaki bir aşılıyla aynı araştırmanın içine sokarsanız, elbette böylesine uçuk neticeler elde edersiniz. Elde edilen bu verilerin kaba bir istatiksel değeri olabilir ama bilimsel hiçbir değeri yok. Bilimsel bir değeri olabilmesi için 80 yaşındaki aşısızı 80 yaşındaki aşılıyla, 25 yaşındaki aşısızı 25 yaşındaki aşılıyla, 80 yaşında varoşta yaşayan aşısızı 80 yaşında varoşta yaşayan aşılıyla kıyaslamanız gerek, o zaman araştırmanın bilimsel bir değeri olur. Olayı anladınız. O yüzden ne diyoruz hep; söylenene değil söyleyene bakın. Söyleyene güveniyorsanız söylenene kulak asın.

Araştırmanın asıl hedefi sperm sayılarını tespit etmek olamazmı? Olamaz, çünkü eğer dertleri sperm sayısı olsaydı araştırmayı 70 gün ile kısıtlamaz, araştırmayı bir iki yıl devam ettirir, periodik olarak ölçerlerdi çünkü üreme bazlı araştımalar yıllara yayılır. Belki ölçüyorlardır ve araştırma devam ediyordu hocam diyorsanız; ölçmüyorlar, ölçmediğinide verileri bizler ile paylaşmalarından anlıyoruz. Bilimsel çalışmalarda, çalışmanın ortasında veriler paylaşılmaz, sonuna kadar beklenir sonrası paylaşılır. Burada paylaşılıyor, paylaşıldığına göre demek araştırma tamamlandı.


Dikkatinizi çektiyse, strateji hep aynı

Aşı ile ilgili çalışma yapanların taktiği hep aynı, buradanda bunların küreselciler tarafından finanse edildiği yahut kendilerini aşıya şartlandırdıklarını anlıyorsunuz; aşı vurulur vurulmaz üzerinizde bir çalışma yapıyorlar, sonrada bak gördünüzmü herşey temiz çıktı diyor ve kendilerince aşı karşıtlarının iddialarını çürüttüklerine inanıyorlar. Bir yıl sonra onlarda biliyor aşı karşıtlarının haklı çıkacağına, bu aşı tuzağının ifşa olacağına. O yüzden yarına değil bugüne odaklanıyor, bugün olabiliği kadar bol araştırma yapıyorlar. Sorunlar açığa çıkmadan yapalımki insanları olabildiği kadar uzun bu aşı tuzağının içinde tutalım diyorlar.
Onlar için bu araştırmalar değersiz, araştırmanın içeriğinden deneylerin sayısından şundan bundan araştırmanın bir çöp olduğunu, göz boyamak için yapıldığını anlıyorsunuz zaten. Bu araştırmalar ile bunların amacı gerçekleri öğrenmek değil, amaç sizi olabildiği kadar oyalamak sizi gerçeklerden uzak tutmak, sizi uyutmak ve olabildiği kadar fazla insanı aşılamak. Bu çalışmalar ne kadar çöp olsada ama, veri açısından bize bilgi sunuyor, o da mRNA aşılarının üreme sisteminizle kaynaştığı. Bu kaynaşma tamamlandığı zamanda, virüsle birleşen hücrelerinizin neler yapacağı belli değil. Bu birleşme bugün olumlu sonuç verebilir ama yarınlarınız için hiçte umutlu görünmüyor. Bedeninizin ON tuşuna basma yetkisine erişen birisi, vakti gelir OFF tuşuna da basar. Bugün üreme organınız etkilendiyse yarın başka bir organınız etkilenir. Bugün olumlu yönde etkileyen yarın olumsuz yönde de etkiler. Bugün mRNA aşısı sizi covid-19 virüsüne karşı korur, yarın virüsün başka varyantında ise ters tepki yapar ve sizi öldürür. mRNA aşılarıyla bedeniniz üzerindeki kontrolü ilkel bir virüse devretmiş oldunuz, hadi geçmiş olsun. mRNA aşıların içinde birde grafen oksit maddesi olduğunu düşünürseniz, bu şartlara bedeniniz 5 yıl dayanırsa bol şükredin.

Bir not daha ekleyelim, mRNA aşısı olduysanız, bir doz dahi olduysanız, lütfen çocuk yapmayın, hamile kalmayın ve kimseye kan vermeyin. Çocuğunuz ya sakat doğar ya siz hamilelikte ölürsünüz yahut kan verip başkalarının ölümüne sebep olursunuz. Sizin için hamile kalma başkasına kan verme defteri kapandı. Kendinizede 5 yıl ömür verin.
İnanmıyorsanız, gidin özel bir laboratuvara ve kanınız, dokularınızdan numuneler vererek bunları elektronmikroskopun altında inceletin. Sonrada devleti, medyayı, bilim kurulu üyelerini herkesi mahkemeye verin. Sizi bu konuda uyarmayan, bu aşıların propagandasını yapan, sizi buna zorlayan, bu aşıları satın alıp milletine dağıtan, elbette bunlar bunun hesabını bir gün çok ağır ödeyecektir, biz bundan eminiz.

Aşıyı anladık hocam, covid-19 virüsün kendisi kısırlık yapıyormu?

Gazetede geçen haberde covid-19 virüsü ile temasa geçenlerde sperm sayısında bir azalma olduğu söyleniyor, bu doğru olabilirmi? Bu sorunun cevabını iki yönden ele almak gerek; virüsle temas nasıl gerçekleşti, doğal yoldanmı (salgın) yoksa aşı üzerindemi? Eğer doğal yoldan virüse yakalananlarda kısırlık göründü derseniz, bilimsel anlamda bu çok uçuk bir iddia olur. Doğal yoldan virüsle temasa geçtiğinizde virüs solunum yollarınızın dışına çıkmaz. Solunum yolu nerede sperm üretim merkeziniz (testisler) nerede, virüsün üreme merkezinizi doğrudan etkileme şansı sıfır. Dolaylı yoldan, örneğin hormonlar üzerinden etkileyebilirmi? Yüzde bir olsada elbette etkileme ihtimali var, fakat salgın döneminde bir çok parametre devreye giriyor; stress, eve kapanma, hayattan bıkma, yorgunluk, hareketsizlik, maddi ve manevi iflas, beden direncinin zayıf düşmesi gibisine, yani salgın süre içinde bir kişi o kadar farklı faktöre maruz kalıyorki, bunların herhangi birisi sperm sayınızın azalmasına sebep olabilir. Üreme merkezinizi etkileyebilecek onca faktör arasından da cımbızla covid-19 virüsünü çekmek, bize biraz art niyetli geliyor. Virüsü gözünüzde büyütmek isteyen, sizi aşıya zorlayanlar ancak böyle birşeyi uydurur gibi geliyor bize. Birisi size covid-19 kısırlaştırıyor derse, kendisine hangi yol üzerinden covid-19 kişiye bulaştı diye sorun. Doğal yoldan derse (solunum yolu) bilinki bunu söyleyen aşı savunucularından birisi, kısırlıkla sizi korkutup sizi aşıya zorlamak istiyor. Covid-19 virüsü doğal yoldan değilde aşı üzerinden bulaşırsa, o zaman
kısırlığa sebep verebilirmi? Evet, verebilir. Biliyorsunuz, sinovac gibi inaktif aşılar covid-19 virüsünü içeriyor ve bunu aşı üzerinden de direk kana enjekte ediyorlar. Virüsü direk kana enjekte ettiğiniz zamanda kanın gittiği her yere virüs gidecek, üreme organlarınız dahil. Oraya yerleşip yuva yaptığı zamanda orada her türlü haltı işleyebilir.




kelimelerden türemiş hurafeler